Gerçeği avlamak, müşkül bu devirde,
Parmaktan kayan, duman misali bu devirde.
Çetin sabahı, bağlamak şafaklara,
Ve güneşi, dar kavanozlara hapsedebilmek.
Bezgin suretlerin, izlediği aynalardaki,
Suretler hanelerinde mahpus, zira söylence.
Söylence dokur her yanı, alabildiğine bilmece.
*
Kilitli geçitler, sert burçlar gerisinde,
Mazi, zehirli bir sarmaşık misali belleklerde.
Gün döner, rengi soluklaşır akşamların,
Bel boyu zifirin, örttüğü kimsesizlikte.
Derin sükunetler, iğreti çınlar aniden,
Mimiklerin sevgisi ekranlarda, zira söylence.
Söylence dokur her yanı, alabildiğine bilmece.
*
Yasak denizlerden, hayale sarkan yarlarda,
Kayanın damarı çatlar, dalgın, sanrılı.
Başakların avucu, kristalden sera haritası sanki,
Kapkara isleri, içine çeker silüetlerin hiçliği.
Ve efsunlu masal taçları misali, şakağında aklık,
Elemli türküler ki, parmak izinden daha yaygındır.
Nimet tükenir, kaynak tükenir, ekmek, zira söylence.
Söylence dokur her yanı, alabildiğine bilmece.
*
Ejderin zincirleri, çözülür mahzende,
Tufanın habercisi, solgun benizli bir dev,
Ve devin nefesi, yok oluşun buz simasıdır.
Yokluk, yırtıcı canavar ve kalkanlar,
Keşifler saçılır, kainat pınarından,
Ve hitabet başkalaşır, yavaşça düzlükte.
Bitiş ürpertisi kaplar ufku, zira söylence.
Söylence dokur her yanı, alabildiğine bilmece.
*
Unutulmuş lisanlar, belirir eski yazıtlarda,
Tarihin tozlu sayfası, yırtık bir ferman,
Ve fermanın mührü, unutuşun paslı rengidir.
Hurafe, büyülü sözler ve tılsımlar,
Gizemler sızar, mitoloji nehrinden,
Ve anlatı dönüşür, sessizce sınırda.
Yok olma hissi kuşatır ruhu, zira söylence.
Söylence dokur her yanı, alabildiğine bilmece.
*
Gümüş miğferli hayaletler, dolaşır surlarda,
Geçmişin ordusu, sisten bir yansıma,
Ve yansımanın gölgesi, korkunun soğuk elidir.
Kabus, meçhul gölge ve mızraklar,
Fısıltılar yükselir, abidelerin taşından,
Ve üslup evrilir, sinsice boşlukta.
Sonlanma telaşı sarar bedeni, zira söylence.
Söylence dokur her yanı, alabildiğine bilmece.
*
Taşlaşmış krallar, uyanır uykusundan,
Efsanenin kahramanı, kırık kanatlı bir kuş,
Ve kuşun kanadı, ayrılığın sert rüzgarıdır.
Veda, ıssız patika ve oklar,
Sırlar dökülür, zamanın kum saatinden,
Ve lügat değişir, gizlice derinde.
Tükeniş sancısı kaplar evreni, zira söylence.
Söylence dokur her yanı, alabildiğine bilmece.
*
Büyülü ormanın ağaçları, kurur kökünden,
Destanın sonu, yazılmamış bir sayfa,
Ve sayfanın mürekkebi, hasretin koyu tonudur.
Ağıt, dilsiz ozan ve sazlar,
Yalanlar akar, hakikatin çeşmesinden,
Ve mana kaybolur, ansızın dizede.
Kayboluş korkusu kaplar şehri, zira söylence.
Söylence dokur her yanı, alabildiğine bilmece.
*
Gök kubbenin sütunları, sarsılır temelde,
Rivayetin öznesi, isimsiz bir yolcu,
Ve yolcunun yükü, kaderin ağır taşıdır.
Yazgı, kör kahin ve asalar,
Nidalar yayılır, ebediyet dağından,
Ve ses, kesilir tamamen tepede.
Hiçlik duygusu kaplar her zerreyi, zira söylence.
Söylence dokur her yanı, alabildiğine bilmece.
Kayıt Tarihi : 22.11.2025 09:29:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!