Akşam yemeği Şiiri - İlyas Kaplan

İlyas Kaplan
1276

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Akşam yemeği


gönül ve zihin dünyamızda
ciddi kırılma noktaları yaşanıyor
söz ile öz
dava ile eylem arasındaki boşluk
çok büyük

bazen insanlar çok şey yaşar
çok şey görüp geçirirler
o yaşantıların onlarda bir bilgi hazinesine dönüşebilmesi için
bir bilinç açıklığı belki bir tür zihni patika gerek

unutulmanın karanlığında kalakalıyoruz bazen
sevdiklerimizle yaşadığımız güzel günlerin arasına örülen
o kalın duvarlar
ne yapsak aşınmıyor

dizlerinde uyuduğumuz
akşam işten dönmesini iple çekip
boynuna atladığımız babacığımız
gün oluyor bizi tanıyamıyor
evet…
müzmin bir hastalıktan bahsediyorum

zamanla hafızaya ket vuran o meşum hastalıktan
hatıraları bir bir derin kuyulara gönderen
insana eşini, çocuklarını yabancılaştıran…

yaşanmış …böyle bir hikaye işte
babam elimdeki fotoğrafa uzun uzun baktı *
gülümsedi
İşaret parmağını fotoğraftaki kadının yüzünde gezdirdi
bu, dedi
sensin…

fakat fotoğraf neden siyah beyaz
peki ya şu adam
kim o
kocan mı
ne de güzel bakmışsınız birbirinize

gözlerim doldu
hayır baba
eşim değil ama dünyada en sevdiğim adam o

babam alzaymır hastalığına yakalanalı tam altı yıl oluyor
her biri birbirinden zor geçen koca altı yıl
annem onunla bir bebek gibi ilgileniyor
yemeğini yediriyor,
bütün sitemlerine katlanıyor
öfkesine gülüp geçiyor

iş çıkışları alt kata, onların yanına gidiyorum
babamla sohbet ediyor,
eski defterleri karıştırıyorum
hafızası giderek siliniyor
ona annemle nişanlarında çekilmiş bir fotoğrafı gösterdim
uzun uzun baktı…

beni anneme benzetmiş olacak
bu sensin
sonra kendi yüzüne yıllar önceki resmine baktı
öyle uzaktı ki o yüz ona
üstelemedim

doktoru da sık sık uyarıyor zaten
ona hakikati dayatmayın
onun kendi gerçeği içinde yaşamasına izin verin
siz de zaman zaman bu oyuna katılın hatta

babamla geçmişi yeniden dokuyoruz
ölüleri konuşturuyor
insanlara yeni isimler veriyoruz
son günlerde daha asabi oldu
doktor bizi uyarmıştı
fakat ne yalan söyleyeyim bu kadarını beklemiyordum

çocukluğumdan bu yana
ağzından bir tek kötü söz duymadığım adam
küfürler ediyor,
akla hayale gelmeyecek sözler söylüyordu
en ufak şeylere sinirlenip,
bağırıp çağıyor
sonrasında ulu orta hakaretler…

zavallı anneciğim
her şeye dayanıyor da babamın bu öfkesi
zaman zaman onu da öyle zor durumda bırakıyor ki...
daha geçen gün anneme biraz hava aldırayım
bir değişiklik olsun istedim
tuttum ikisini yemeğe götürdüm

annem bir güzel giyindi kuşandı
babamı da iki dirhem bir çekirdek giydirdi
birlikte çıktık.
tıpkı eski günlerdeki gibi
kenarda bir masa seçtik lokantada
gözlerden uzak bir yerde…

bir ara lavaboya kalktım
döndüğümde
babam ayağa fırlamış
avazı çıktığı kadar bağırıyor
garsona
çevresine saranlara hakaretler yağdırıyordu
annem ne yapacağını bilememiş bir vaziyette
insanlara laf yetiştiriyordu

bir ara
hıçkırarak ağlamaya başladı
hemen yanlarına koştum
önce babamı sakinleştirmeye çalıştım
muvaffak olamadım
çevresini saran kalabalık
onu daha fazla strese sokuyordu
sürekli konuşuyorlardı…

olmaz ki canım,
çoluk çocuğumuzla yemek yemeye geldik buraya
sen yanındaki kadınlara dua et
yaşlı başlı adamsın
utanmıyor musun
kadınların içinde böyle konuşmaya

yeterrrrr…
diyebildim boğazımda düğümlenen son nefesimle
yeter, susun
görmüyor musunuz
hasta o
babam alzaymır hastası
……sustular
donup kaldılar öylece.

lokantadan apar topar çıktık
babam olanlara anlam verememişti
arabaya yürürken sordu
içeride ne oldu
boş ver baba dedim
unut gitsin…
zaten …hep öyle yapmıyor muydu …*

hayatın binbir yüzü var
kimin payına ne düşer bilemeyiz
kim nasıl bir imtihandan geçiyor
gülen yüzlerin ardında hangi acılar
hangi kederler gizli

hayat her dem
ipil ipil parlayan yüzünü göstermez insana
gök kubbe gibidir hayat
yağmuru da olur rüzgarı da
karı da olur
boranı da
gecesi de
gündüzü de …

an geliyor varlıkla veriyoruz imtihanımızı
an geliyor en çok sevdiğimiz ile sınanıyoruz bu hayatta
karşımızda günden güne eriyip tükenmesine şahit oluyoruz
hele ki bitip tükenen sadece bir insan değil
bütün bir geçmişimizse
sızlıyor sol yanımız
o zaman…

hasta bir adam,
gözü yaşlı bir eş ve çaresiz genç bir kadın
etrafını saran insanların kınayıcı bakışları arasında
verilen bir hayat mücadelesi.
ne kadar da zor olmalı böyle biriyle yaşamak
düşünsenize
yirmi dört saat
hayatınızı askıya almak zorundasınız.

akşam çaylarında
evinize misafir kabul etmek bir lükse dönüşür
hele çıkıp dolaşmak
bir yerlerde bir şeyler yemek
çevrenizdekilerin çoğu evinize kapanmanızı bekler
onları rahatsız etmemenizi isterler

kimileri
madem hasta otursun evinde
bizim huzurumuzu kaçırmaya hakkı yok ya
gibi
laflar ederler

evet, o yaşlı
hastalığının da etkisiyle ağzı alınmayacak sözler sarf ediyor
ilk başta böylesi bir durum için,
evinde otursun daha iyi, denilebilir

peki
ya o adamın eşi ve kızı
onları da evlerine mahkum etmeye hakkımız var mı
yargılayan bakışlarımızla
kırıcı sözlerimizle
belki geçirecekleri mutlu bir akşam yemeğini
ellerinden almamız
ne kadar da doğru …

kim bilir,
o genç kadın yıllar sonra ilk defa
babasıyla eski günlerdeki gibi
bir akşam geçirmeyi hayal etti.
annesine birkaç saat olsun nefes aldırmak
onu hastalığın kasvetli havasından az da olsa
uzaklaştırmak istedi.

ya bizler ne yapıyoruz
acılarla dolu hayatları
tarumar etmekten başka
kendimizi onların yerine koysak
biz de günlerce
hatta yıllarca
eve kapanmayı göze alabilir miyiz
acaba…

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 16.8.2022 14:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlyas Kaplan