Gönlümün erişemediği huzur dağlar kadar uzak bana.
Gözlerimi hiç ayırmam, söz vermiştin, aşıp gelecektin.
Kırlarda koşacaktık ciğerlerimiz patlayacaktı.
El-ele bir ağaç gövdesine
İsmimizi kazıyıp, kazımamaya karar vermek için...
Binbir düşün içinden geçip gidecektik.
Sevgi kazımakla yaşanmaz.
Hissetmeliydi insan...!
Ayak parmaklarından, saçlarının uçlarına kadar.
Uzandığımız çimlerin soğukluğu,
İçimizde ki aşkın sıcaklığıyla eriyip gidecekti.
Gün dönüp dolunay çıktığında
Yıldızları sayacaktık bir – bir.
Parlak olan sendin, onun yanındaki de ben...
Üçbeş tanesi bir arda o yuvamız olsun.
Dolunayda yorgun aşkımızın yoğunluğu.
Yıldızlar mı uzak bana? Dolunay mı?
Hiç anlamadım...!
O dağda halen gözlerim,
Artık seni beklemiyorum.
Azıcık sevgin olsa, çoktan düşmüştün yollara.
Sana kızmam mı gerek? Yoksa...
O dağlarda köpekler gibi ulumam mı?
İşte bunu bilmiyorum...
Canına yandığımın yüreği söz dinlemiyor.
Suçlu o besbelli, yüreğimi söküp atamıyorum.
Burada olsan sorardım.
Sen söküp attın mı içinden diye?
Güneş bir daha dağların ardına sığındı...
Ellerim dün ve önce ki gün gibi bomboş.
Tenim soğuk, nefesim anlamsız.
Nefesimin nefes olduğu bile belli değil.
Bak...!
Parlak yıldızın yanındaki yıldız,
Kayıp yok oldu gördün mü?
Anladım ki; ne yıldızlar, ne dolunay...
Her şey uzakmış bana.
Nasıl anlatılır bilmiyorum...!
Kelimeler yaralı, cümleler eksik, satırlar cılız.
Tarifi yok sanki, hani şair ne demiş.
“Kelimeler de kifâyet yok”
İşte tam öyle bir şey....
İnsan satırlara mutluluğu çizebilir mi?
Acaba acıların şekilleri tarifi varmıdır?
Bir yuvarlak çizsem, esneyip kalp olur mu?
Yoksa içi hep boş kalan, bir uzay boşluğu mu?
Zaten ne şekilleri, ne kelimeleri
Nede seni bir türlü anlamadım.
İçimdeki volkana gelince söndü galiba...
Yalnız inceden sızılı bir ateş var.
Hatıralarım mı canlanıyor gözümde?
Yoksa rüzgar mı kokunu savuruyor? Bilmem...
Belki de gizliden gizliye
Lavlar çoğalsın diye odunla besliyorumdur.
Ellerim bir şey yapmıyor ama,
Göz yaşlarım petrolden daha etkili galiba.
Aşk mı büyük? sevgi mi büyük?
Sen ne dersin bilmem...!
Ölüm daha yakın bana.
Kefen beyaz, musalla soğuk
Kafamda üç-beş tahta.
Üstünde de gonca gülümün gülü.
Üzülmemek içten değil ama...
Anladım ki şu andan da bir farkı yok.
Ne seni sevdiğimden,
Nede beni terk ettiğinden tüm yazmalarım.
AKREB’im duygularımı yitirdim.
Gün gelir bulurum diye yazıyorum.
Ne yazar, ne şairim...
Gönlümde ki sözlerin
Kallemle kan kızılı anlatımıdır bu.
Kayıt Tarihi : 14.5.2014 02:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!