Devrilen, koridordu; koridorun devamlı geceyi parıldatan yıldızlar olduğu…
-
Devrilen bir koridorda ilerliyor devrilmemiş aşıklar.
Kırmızıdan yeşile yeşilden maviye
ellerindeki geçişgeni.
Madem şu anki düzen politikalarla işliyor o halde politikalar üretmeli, hiç değilse şu anki en önemli konularımız için. Tabi burada, önemli olaylarımızdan siyasetçilerimizin ya da hangi siyasetçinin ne anladığı gibi bir sorun da ortaya çıkabilecektir. Bana göre bu, eğitimdir mesela, sağlık konularıdır, doğamızı korumak, tiyatrolarımızı sanatımızı geliştirmek, tarihi eserlerimizi kollamak, laik sistemimizi koruyacak düzenlemeler geliştirmek vesaire…
Çeşitli dernekler, kurumlar arasında kolay veri akışkanlığı, alış verişi sağlanabilmeli. Bu yolla Türkiye daha hatasız işleyebilecek ve daha hızlı yol alabilecek bence. Bunu yaparken gene hataya düşmeyelim; kuvvetler ayrılığı vardır, benim dediğimse başka…
Bu düzenlemeler için halktan bir temel almalıyız, ama bunun öncesinde daha sağlam, tam bir demokrasiye ihtiyacımız var. Mesela her sokağa bazı masalar kurup halkın çeşitli şeyler hakkında görüşlerini almalıyız. Nasıl kiliseler yardım falan toplar sokaklarda, öyle. Mesela sormalıyız, sormalıyız ki neden akp’ye oy vermişler; sormalıyız ki, neden chp’ye oy vermişler. Bunları sonuna kadar eleştirmeliyiz daha sonra bu sonuçları tv programlarında, ama yetkin kişiler elinde, mesela Siyaset Meydanı adlı programda. En doğru sonuç ortaya çıksın ki gelişelim. Ama dediğim gibi herkes birbirine tahammül edecek, kavgayı küfrü bırakacak.
İkinci bir önemli nokta ise; Türkiye bir şekilde gelişiyor ve kimse buna mani olamaz, olamayacak, ne şeriatın baskısı ne de bölücüler. Ama gelişmenin iki yönü var, yaşam kalitesi ve süresi bazı başka değerlerle ters etkide ve bunları ciddice düşünmeli, çözümler üretmeye hemen başlamalıyız. Bugün teröriste gene 4 şehit daha verdik, düşünüyorum da Hollanda mesela teröre bu kadar şehit verseydi ya da Avrupa, Avrupa’nın varlığından bugün acaba söz edebilir miydik.
Nüfusumuz her zaman böyle kalmayacak, ve hatta yaş almaya başladık bile. Ben her zaman çok doğumdan yana olmuştum ama tabi istatistikçi falan değilim, çeşitli dengeleri tam kuramamış olabilirim, fazla doğumun da tabi ki yan etkileri var kaliteli yaşamı düşürmesi gibi mesela; işte yani bu konularda bir politikamızın olması lazım. Henüz enerjik bir toplumuz, bunu değerlendirmemiz gerektiği kesindir.
Numaratör geriliyor.
Kopacak kadar
makarna gibi uzuyor
hem de ilerliyor
gerisin geri
N aa.
Uzun yıllar sonra bir yaratık doğmuştu. Adı Bamu’ydu. Gerçi adının nasıl konduğunu, onu kimlerin koduğunu, ya da bunun ne anlama geleceği konularında bir fikir yürütemezdi ama, adı buydu. Ve bu boynuna asılı sallanan o yengeç yampirisi künyede yazıyordu. O nereye koştursa, künye de sallanıp duruyordu. Bamu çok yemek yiyordu, ve kemirirken her şeyi döküp saçıyordu –kemiren bir memeli? Ara sıra koşmaya başladığında; bazen iki ayakları üzerinde koşuyor, bazense dört ayak üzerinde devrilip gitmeye çalışıyordu.
Cangıldan çıktı. Çok yollar gitmişti; ona ulaşan dünya zamanı, ki insanlık tarihinin ona yetişmiş olması gibi belki de… Statik.
Bamu bir şehre ulaştı. Bir şekilde bir şehre ulaştı. Oraya nasıl geldiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Onu sürükleyen şans faktörü, bir otoparkın zemininden dolambaçlı yolları evirip çevirerek yukarı ulaşmasını sağladı onun, sekizinci kata. Büyük otopaktı bu.
Yine karnı acıkmıştı. Yiyecek bir şeyler aramaya başladı. Homurtusuna etki edecek başka bir ses yoktu. Yan merdivenlerden 8. katın çok yayvan, yılbaşı zamanı kalabalık alışveriş merkezlerini andıran ortalık alanına doğru tökezlemeler sergilemişti.Otomatik o makinalardan buldu Ve nasılsa, pörsümüş kotundan çıkardığı bir bozuk parayı o büyükçe kutunun özel, klişe kilit yerinden attı. El maharetiyle çıkarmıştı o parayı üstelik. Kutu da ona bonkör davranmış, ve bisküvi paketini hızla dışarı bırakmıştı. Bisküvilerin hepsini bitirdi. Homurdana homurdana etrafta dolaştı.
Tasamızı aldılar
bademcik ameliyatı gibi,
köprüden geçerken.
Küçük operasyon iyi geçmiş diyorlar.
Hemşireler koşturuyor nedense...
Ameliyat eden doktor
Nymphalar nedir?
dağlarda, kırlarda, ormanlarda, derelerde yaşadıkları sanılan peri kızları. daha doğrusu çok güzel birer kız şeklinde olan tanrıçalar. eski yunanlıların inanışlarına göre bütün dünya nymphe’lerle doluydu. bunlar, yukarıda sayılan yerlerde yaşamayı adet edinmişlerdi. artemis ile birlikte avlanırlar, dionysos’la eğlencelere katılırlar, apollon ve hermes’e refakat ederlerdi. güzel insanlara, yakışıklı delikanlılara gönül verdikleri de olurdu. kirke, kalypso birer peri oldukları halde odysseus’u sevmişlerdi. nomia, daphnis’e; galatea, çoban akis’e gönül vermişti. fakat onlara gönül veren ya da nymphe’lere kendini sevdirenlerin başı muhakkak belaya girer. bununla beraber, kahramanların çoğunun anneleri birer nymphe’ydi.
nymha, antoloji
(Kahramanların başı beladan kurtulmaz mı yan? -akın)
-
X, BİLİNEN
-Ve teşhirci yağmurları katman gök bulutların; sansar sansar ayı, bal ve balık yiyen.-
I.
Ayaklı bir tahta kutu
çukuruyla birlikte
ilerliyor sıçrayarak.
(Çünkü çukuru gittiği yönde olsa,
haklı çıkabilirdi.
Bitkisel hayattakiler
‘ Kitap almak
İçin uzanmaya
Kurduğu düzenek,
Merdiven’ in
Altından geçmek
Zorundaydı
yeni tanımaya başladığım bi kimlik.. şiir başlıklarını ilginç buluyorum. konular da öyle.. edebi yorum yapmak istemiycem bi şair gibi geldi şimdilik bana. çünki edebi olmak amacıyla yazmıyor sanki.. derdi içini dökmek, derdi bilgileri ve ideallerini paylaşmak gibi geldi.. eh.. şimdilik bu kadar.. se ...
KARMAŞANIN ŞAİRİNE;
Yaşam pek çok farklı gibi görünen alanıyla bile birbiriyle ilintilidir. Senin pek çok farklı ürününde (şiir ve deneme yazılarında) bu bakışı kavrayabilen bir yerden ele aldığın, konuları böylesi bir mercekten bakarak gözden geçirdiğin, olguları birbirine katıp sonra yenid ...