Burnumu üzerine düşen çığlıklardan koparıp
Bir meydan kürsüsünden sesleniyorum intiharıma
Akıbetimiz taş kesilmiş kentlerde bavul dolusu resim
Ölüme tenzilat,
Bir kravat tak diyor yakasız gömleğime
Selimiye kışlasında kendini
Tanrı sanan bir pervasız
Bir devrin panoramasını çiziyor hafızama
Acı duyan bir insan oluyor
Duyma frekansımız
Taş duvara çarpıyor sevda türküleri
Bir yanımız taş kesilmiş kentlerde bavul dolusu resim
Bir yanımız bant yayın yeşil vadilerden
Saçlarımızda uzadı gecenin çığlıklarında
Ve kimse duymadı tırnaklarımızın
Nasıl uzadığını
Şimdi zaman bir İstanbul vakti gıcırdar
Taş basması düşlerimden
Yasak artık Leylalar
Tek bir Leyla’da mecnuna
Beyaz bir gül sabahlar şimdi seherimden
Dikenli bir akşam kopar mahmuzlarından
Kayar bir yıldız gibi öksüz anılarıma
İz süren bir avcı estetiğinde gözlerim
Evet, acının tarifini yapabilirim
Müsvette şiirlere
Belki biraz daha genişletmeye mahpesi
Burnumun ucundan
Güzel sözü de tarif etmek isterdim
Sözü bilmeyenlere
Hep kin olmadı elbet benim lügatimde
Yunus’ça da sevdim ezelden ebede gülleri
Ama oldum olası sevmedim
Şu Neron yalnızlığı dökülen mahpesleri
Ve ne zor şeymiş tanıdık bir yüzde görmek
İhaneti brütüsten
Artık ölümünü bekliyorum dostlarımın
Ve belki bu yüzden unuttum
Yalnız cesur olmayı
Burnumu üzerine düşen çığlıklardan koparıp
Bir meydan kürsüsünden sesleniyorum intiharıma
Akıbetimiz taş kesilmiş kentlerde bavul dolusu resim
Kayıt Tarihi : 11.8.2006 17:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
bedenlerin tutsak...fikirlerin ve yüreklerin özgür olduğu..herkes tarafından adı duyulup..fakat içinin muammalı dekoru..dışarıya gösterilmeyen mekanlarda yazılmış bir şiir...yıllar sonra yayınlıyoruz...selametle
şiire ve şaire saygılarımla..
TÜM YORUMLAR (26)