Adın! Dedi, fısıltı.
Şuurdan yoksun kuruldum vara;
“kabul” dedim; sessizce, fısıltıyla, anlamsız…
İşte böyle yazgıya boyun eğdi varlığım.
Başlangıçtı bilinci hafife alan “mutlak”
Sonrasında ince ince akıttı hep zehrini;
AHVALİM
Katlime ferman olsun gönlüm geçerse serden
Ben canıma cananı yazalı evvel oldu
Vursa da felek yere vazgeçemem seherden
Derim beden çürüdü elçiye zeval oldu
Bir akşamın telaşı kaldırımlarda
Gözlerde tek bir nokta, varış!
Nerden çıktı bu cümbüş, bu karayazı
Seferberlik ilan etmiş tanrılar.
AYNADAKİ ŞEKİLLER
Benim serseri yüzüm feri kaçan gözlerim
Hasta bitap tinimi gözlerimde gözledim
Nefret değil bilirim yüzleştiğim ucube
Şarkımı söylüyorlar aynadaki şekiller
İki başlı ejderin aynı bedeni gibi
Kol ve ayaklarımız taşır tek bir gövdeyi
Bir başı kükrese de kızgın alevler gibi
Bilecektir diğeri gözden yaşı silmeyi
Gece değer gözüme; ay, yıldız, rüya değer
Karabasan çığlıklar kara ile vurulsun
Rüyamın yollarında başım öndeyse eğer
Zahirdeki çıplağım kayra ile vurulsun
Dedim sevdamın oku, gönlünün menzilidir
Dedi yayın gerip de, menzile atar mısın?
Dedim menzil efsunlu, ok yayda dizilidir
Dedi sevdan paha mı, tezgahta satar mısın?
Güneşle konuştum dedim ki ona
Ateşinden ver ki yansın ocağım
İkindiden sonra ateşi sona
Geldiğinde külle doldu kucağım
Gök kuşağı gonca havasındayken
Hayalim sabahta neyi bekler ki
Suale bir neden aramıyorken
Cevaba kurulma sor demedim mi
DER SENİ
Diyemedim yârime goncasın yüreğimde
Diyemeden söyledi onca zaman dil seni
Gece gündüz karanlık pervane oldu nurun
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!