Gün doğdu dün yırttığım karanlıklara
Adını fısıldadı rüzgâr, yine sen diye;
“Esme dedim dokunma!
Dokunma içimde küle dönen soğumuş kora;
Bir ses gelir derinden, zamanın akışı bu
Karlar yağar üstüme, mevsimlerin kışı bu
Kendimle konuşurum, yoran var mı ahvale
Kemter gezer viranem, zehirlenmiş aşı bu
Ahh gözümün yaşı gizli bilmecem
Sen ve ben bilir de eller bilmez ki
Sırrımdan ne zaman geriye döncen
Aşikâr sevdaya hasret bizimki
Ah zaman! Derin akış; avuçlarında cüce
Oynaşıyor yıldızlar, ufuk semada kavruk;
Tekmili aldığında, savruluyor gün gece
Yıllar hedefe yolcu, yaydan çıkan yaylım ok
Elimde kör bir geçmiş zamanın sabahında
Öyle durup kuruldum kahır tersanesine
Düşüncem kırık dökük parçaları zahirde
Bırakın yaleller sıkmayın beni
Sıkıp da öfkemi dökmen meydana
Gizimi tufana sarmalar iken
İpimi pazara sermen yaleller
Ah içimin yarası bazen sadece yara
Kabuk tutar sızlatmaz düşürmez beni dara
Sanırım ki iyiyim saray derim zindana
Karanlıklar çöktü mü sihir bozulur birden
Meyus günlerin nakaratı kulaklarımda
Vaktine yetemiyor ne güneş ne yıldızlar
Gökyüzü tekmil vermiş toprak ayaklarında
Efsunkâr bir zamana bakar da içi sızlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!