Ajda Ruken Bana Şiirleri - Şair Ajda Ruk ...

Ajda Ruken Bana

Kime küfretsin dilim?
Kime sitem, kime isyan...
Tükürsem yüzüne Nemrut'un,
Ateş olsam zulümle yükselen tahtına Dehak'ın,
Ses olsam, söz olsam isyana!
Tutulsun dilim ansızın,

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Sabah hızla yaklaşıyor. Benimse gözüme bir türlü uyku girmiyor. Bu gece beynim öyle diri ki bu dirilik bütün bedenime hakim olmuş durumda. Kendimi; beynin elinden kurtarıp bedenin yorgunluğuna bırakmak istiyorum. Bir türlü olmuyor.
Şüphesiz bu uykusuzluğum ruhumu sarmalayan gözlerin, belleğimde yok olmayan sensizliğin...tahriş olmuş sancıları…. Bir enkaz gibi zamanın ortasında duran, belirsizliğin adını sayıklayan düşünüşler-im…
Bu belirsizlik bir bıçak gibi saplandı beynime, ve her kıpırda-dışımda daha da derine kaydığını hissediyorum.
Zamanın ruhunu yakalamak belki de… İşte bütün mesele burada. Yeni bir zaman,ve yaşam yeni bir yıla naklediliyor. Bir yıl kendini yeni bir yılın avuçlarına teslim ediyor. Geride bıraktığım 360 gün tarifsiz sevinçlere tarifsiz acılara tanık oldu. Ve korkunç düşüşler yaşandı.Şimdiyse bu korkunç düşüşün, düşünüşlerin ve bu acı yıkıma engel olmak zorundayım
Belki bu zaman akışının karşısına geçemeyebilirim, belki bu belirsizliğin, yoğunluğun ve duygularımın son bulmasına engel olamayabilirim, ama onların daha da üzerime düşmesine, yığılıp kalmasına engel olabilirim. Kilit ve anahtar, şimdi tam...önümde duruyor. Ne anahtar Kaf dağının ardında,ne kilit okyanusların derinliğinde artık... Yeni bir çağ başlıyor ve ben bu zamanı yakalamalıyım... Ne gelecek günlerin hayali, nede geçmiş zamanın efsanesi,. herşey bütün somutluğu ile bu anda bu mekanda... Fırtına yaklaşıyor ve zaman başlıyor, şimdiyse o fırtınanın içinde sende kilitli kalan yüreğimi kurtarmalıyım belki de... azad etmeliyim...Bütün ruhumu parmak uçlarına kadar dolduran,bütün hücrelerimi bütün bedenimi bir ağ gibi sarmalayan çaresizliği savurmalıyım artık.
Gecenin koynundaki karanlığın eteğinden kurtarıp, gündüzün göğsünde büyüttüğü aydınlığın kanatlarında büyütmeliyim beni...Ve Sin'in oğlu Şamaş'a Merhaba demeliyim.

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Dışarıda bir metre kar esprisinin ardından, nispet yaparcasına denize düşen kar taneleri...
Deniz mavi...
Kar beyaz...
Kar denize sevdalı... Deniz geç gelen sevgiliye...
Denizin ülkesi uzak, çok uzak türkülere... Türküler Munzur,türküler deniz aşırı dağlar...
Sevdiğim, yarim... Seni düşünürken yüzünde hüznün çizgilerini taşıyan "annen" belirdi ansızın...Duvarda asılı tablo... Pencereden dışarıya savurduğu acımtrak bir tebessüm, resme düşen derin siluet..Gizlemeyi başaramadığın derin duygular! Seni bana bahşeden anne! Hüznünden öptüğüm kadın...

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Sustuğumda yazılmaz hiç bir aşk şiirim
Sustukça ben, türkülerim ağlar!
Gömülür bütün yaşantılar...
Aşk sustukça uzanmaz Tanrı'nın eli
Merhamet üşür orda...
Üşümesin,

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Ey kendini bilmez hadsizler, hudutsuzlar!
Ey beyhude sözle zaman çalan hırsızlar!
Ey namusa bekçi, özünde hayasızlar!
Ey ruhu bataklık mülevves-i aymazlar!
Ey eksiği hep bizde bulan kusursuzlar(!)
Ey kendini melek bilen günahkarlar, arsızlar!

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Bu sabah yüzün biraz sonbahar...
Resmin arkasında,
soluk benizli sevgilim!
Mevsim kadar uzaksın şimdi
Siluetin avuçlarımda...
Öpsem!

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Ben küçükkene, - hakikaten el kadardım o zaman - henüz mektepli olmaya epey bir zaman var, babam 12 Eylül darbesinin akabinde fena halde darbe yemiş adamlardan biri olarak görevinden alınmış..tabi ben o vakit büyümek işiyle meşgul olduğum için babamın görevinden alınmış, sürgün edilmiş bir öğretmen olduğunun farkında bile değildim, ki bende bir sürgün çocuğu olmaya hazırlanırken..Hayat bizim için sadece bir oyun bahçesiydi " o zaman " larda..Babayla birlikte oynayacağımız sürgünlük bahçesine giderken, üç beş parça eşya taşıyan koca kamyonun ardından dökülen bir kova gözyaşıydı, ardımızda bıraktıklarımızdan anlayabil (me) diğim bir kova gözyaşıydı... Şimdi, babayla oynadığımız sürgünlük oyunundan aklımda kalan sadece birkaç kare..oturduğumuz kocaman apartmanın bizim gibi veledler için işkenceye dönen merdivenlerinden, " o zaman " ın modası olan sivri topuklu tahta takunyalarla, olabildiğince gürültülü ve asansörü bozacağımız korkusuyla binmemize izin vermeyen kapıcıyı çıldırtan bir patırtıyla inmekti..kulağımda kalan takunya sesleri..tak tak taka taka tak...bu serüvende ablamın merdivenlerden takunyalarıyla birlikte yuvarlanmasıyla son bulmuştu...ve üst katımızda oturan üniversiteli abilerle birbirimize tükürük atmak, tabi biz alt katta olduğumuz için tükürüklerimiz abilerinkiyle karışarak tekrar bize dönüyordu..içinizden ıııyy! dediğinizi duyar gibiyim, a-ma biz da-ha çocuktuk " o zaman "...ve sanırım çocukluk biraz delilik biraz da aptallık halidir en sevimli ve sümüklü yanıyla...tabi bu karede delilik ve aptallık hali biz sümüklülerde mi yoksa koca koca üniversiteli abilerde mi (bence evrimlerini tamamlamamışlardı) takdiri size kalmıştır..şimdi hatırladığım bir ayrıntı, sanırım biz abilere kürdçe küfür etmiştik o sümüklü ve bacaksız halimizle, galiba onların delilik ve aptallık hallerini kamçılamıştık...Ablacıklarım birazcık mektepli olduklarından Türkçe bilirlerdi yarım yamalak olsa da, fakat bencağız bir gün öğrenmek zorunda kalacağımı bilmeden o " memlekette " meramımı anlatabilecek kadar, hatta ve hatta paşalar gibi kürdçe konuşurmuşum..." o zaman "ları hatırlamıyorum bile bundan utanç duyarak...İnsanlığın sürgünlük tarihinden payıma düşeni almıştım ve " o zaman" ı bir oyun bahçesine çevirmiştim, iyiki öyle yapmıştım...Ve dönüş vakti; babam her defasında yenik düştüğü rövanşlardan birini sonunda kazanabilmişti beton yüzlü mahkemelere karşı, insanlığın sürgünlük tarihinden payımıza düşen " o zaman " ın yarısını kullanmış ve artık " bizim memlekete " geri dönüyorduk, arkamızda bırakarak " o açık hava zindanı memleketi".. ardından kürdçe bir küfür mırıldanarak sümüklü ve bacaksız halimle, ayağımda sivri topuklu tahta takunyalarla...ardımızdan dökülen bir kova gözyaşını kurutmalıydık artık...Hadi bu seferlik çocukluk bende kalsın, benim olmayan sürgünlüğümün benim olan oyun bahçesi...büyük yüreklerin özgürlük mezarı...hoşçakal...

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Her sabah,
güne yüreğimi sağarak uyanıyorum...
yeniden yeniden sevgilim...
Usanç nedir bilmez ellerim.
Yumak yumak göğsümdeki sen!
Yağdıkça ben,

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Vakfolamaz elbet her beşer,
O mukaddes Kelam-ı sadık katına.
Cihan olalı beri böyledir ahval.
Zaruri meşgale zannıdır kelam ademoğlunda.
Marifet zanneyler müfrit kelamı.
Bilmez kelam suret suret neşreyler lebden.

Devamını Oku
Ajda Ruken Bana

Gidelim diyorum bu şehirden
Bırakıp bütün ergen bekleyişleri...
Haydi tut elimi küçüğüm,
işgalle boğuşan ülkemize gidelim...
Çocuk kahkahalarınla sulayalım şehrimizi.

Devamını Oku