Hırçın bir şehir İstanbul...
Etrafında sakin bir deniz.
Vapurlar, gemiler gider gelir;
Kirlenir deniz.
Her şeye rağmen bozmaz düzenini hiç.
O kadar masum, o kadar sessiz;
Dudağımda yalnızlık türküsü
Koyuldum yola.
Vakit geceyarısı gönlümde...
Terkedildim;
Varamadan kavuşmanın tadına.
İnanmak çok zor,
Ve alışmak
Yokluğuna...
Neden acele ettin çıkmak için,
Ebedi yolculuğuna.
Bir kelebek kadar narindir yüreğim.
İncitme yar, incitme.
Sar beni kollarına usulca...
Ve kulak ver yüreğime!
Narin narin kanat çırpışları, sana.
Sevmek; toprağın verdiklerini,
Sevmek; göğün nimetlerini,
Güneşin verdiği sıcaklık gibi
Sevmek her şeyi...
Su gibi akabilmek susuzluğun olduğu yere.
Sevmek; hayatı,
Anladım;
Hatıralar masal zamanın sonsuzluğında.
Sen, yaşam; zamanın sınırlı çarkında.
Zaman gidiyor, gittikçe alışıyorum yokluğuna...
Vakit geçiyor, geçtikçe özlüyorum seni...
İçimde seni kaybetmenin acısı,
Bugün doğum günün.
Kutlu olsun! derim sana.
Yaşın kırk beş oldu, ne mutlu...
Eriyorsun yavaş yavaş hayatın baharına.
Diyeceksin ki, bahar dediğin ne ki?
Bu gece de sabaha vardım
Tükendi kelimeler.
Uyku zamanıdır şimdi,
İçimi dökmüşüm beyaz sayfalara
Gönlüm rahat,
Hiç derdi kalmamışçasına.
Önemli mi genç ya da yaşlı olmak?
Yaşamın çocuksu sevincidir aslolan.
İşte onun tadını çıkarmaya bak
Tüm zamanlar içinde...
Hatta,'yalan' dediğimiz şu yuvarlak içinde
En baş gerçek varsa budur;
Sudan korkmak gibi bir şeydi,seni sevmek.
Oldum olası açılmadım hiç denizin derinliklerine.
Hep boğulmaktan korktum.
Dalgalar vurdukça yüzüme,
Ben kıyıya koştum.
ajad hanım lütfen benimle barış mancçolu olarak iletişime geçebilirmisiniz
[email protected]
barishan(C)
kocaeli