Gül dalında öten
Bülbülün olsam
Aşkın şarkısını
Salınarak okusam
Ne olur anla beni
Göğsünde yatsam da
Hani bazen yüreğin sızlar
Miğden asit yüklü olur
Üşürsün yalnızlıktan
Açılmaz penceren
Yüzün gülmez ya
Sanki sen değilsin
Dün altımda ezilen çimenler
Artık üstümde yeşermektedir
Şu topraklar günahlardan başka
Her şeyi sırayla örtmektedir
......
Yürüdüğüm yer bir hüzün sokağı
Mahçubum bu sokağın örtüsüne
Kaldırımlar körleşmiş ve kararmış
Damla değmemiş ki kenar süsüne
Bu sokakta kimsesiz camsız bir ev
Sıfırı tükettik biliyorsun
Ne kadar sevdiğimi
Saymak mı istiyorsun
Sıfırın içine bakmak mı
Aşkımızın bittiğini o kör kuyudan
Bitmeyen sesle duymak mı
17 ağustos gecenin yarısı
Denizden gelen bir balyoz
Ateş gibi kırmızı,haşin ve yoz
Küçük mehmet,yan yatmış divanda
Kim bilir kaçıncı rüyaydı
Gördüğü o anda
Esmekle bitmez
Ey rüzgar benim derdim
Eski hatıraları getirmiyor üfürüşün
Esnemek yetmez yalnız kalan benliğimde
Etkisiz nefesin karşısında tepkisiz
Ey deni gönül bahtım
Şu çocuklara baksana
Bana seni hatırlatıyorlar küçüğüm
Oynadıkları oyun,yabancı değil
Sana öğrettiğim oyunu oynuyorlar baksana
Birisinin saçları aynı seninki gibi
Seni hatırlatıyorlar bana
Yosun tutmuş gözyaşları
Umut kapılarında yaşlı bir kilit
Hasretinle yanıp tutuşan ümit
Belli ki gelmeyecek artık çek git
Kara tahtadan kara bahtın
Virane olmuş bitmiş sabahsın
Bir sessiz rüzgar ki sorma
Üşümek imkansız
İhtiyarlamak istiyorum niye sorma
Sessizce kaybolmak imkansız
Kuru yapraklar gibi düşmek
Atılmış bir çöp gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!