Itır kokulu bir düş;
Bir ormanın kalbinde,
Ahşap bir yuva…
İp dokuyorsun sen
Mutfak süt kokuyor
I
Denizin göbeğindeki fener
Aydınlatır bal kehribarı gözlerini
Derinliği önümüzdeki suların
Bana değdirdiğin bakışa erişemez
O enginliği bil isterim
Bir yalnızlıktı, düşlerim,
Dipsiz kuyu gibi simsiyah.
Acele ettim hayatta,
Sonbahar yaprakları gibi döküldüm.
Ve hatalarımın bedeli;
Ay ışığında parlayan masum bir kan.
Göğün mavi kucağında,
At sürüyor gezgin,
Kılıcından ay damlıyor,
Kanlı bir sunağa...
Bir bebek ağlıyor,
Soğuk puslu bir hava,
Dört bir yana ruhlar kaçıyor,
Karanlığın çılgın alemi,
Giz içinde giz var.
Sabah yıldızına daha çok,
Bekliyor dinginlik saatini.
Sağ elim göğü tutuyor,
Sol elim yüreğimin kapısını.
Ellerim gökyüzünü içime taşıyor
Bulutlar ve yıldızları koyuyor
Yeşerir canlı deniz,
Balıklar nefes alır suyun yüzünde.
O yüz ki gamzelerinden beyaz kökler dökülür,
Masmavi yapraklar çıkar dallarından,
Bin dalı vardır görünmez kuşun,
Buluşurlar ateşten göğün gözlerinde.
Ah... Özü olmayan ışık
Gözlerimi yumduğumda gördüğüm ışık
Yarınsız insanların ruhlarında dolanan ışık
Ah... Özü olmayan renk
Görünenin ötesindeki renk
Bazen hiçe bakıyorum
Oda aynadan seyrediyor beni
Aramızdaki sessizlik kıyamet gibi
Tanıyorum, ama tanıyamıyorum,
O gözleri...
Bir dağ göründü uzaktan,
Dereler ninni söyledi bana,
Ak sular gibi geçti zaman,
Ve ışığın gölgesi düştü o an!
Yola dizildi kervan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!