🔘▪️ Çarpık Batı Gururu Ahlakı Çökmüştür ▪️🔘
➰ Psikoloji ve Edebiyat
Çok sayıda insanın, çok kısa süreli yüzeysel ilişkilerinin ürettiği acı ve yalnızlık günümüz edebiyat ve psikoloji biliminin en önemli konusudur.
Distopik bir karanlığın çalkantısı içindeki insanı geleceğe aktarmak bir o kadar zor olacak hem edebiyat, hemde psikoloji için.
Her insanın, duyguları, düşünceleri ve psikolojisi olduğu gibi yazarlarında var. Her yazar yazdıkları andaki duygu ve düşünceleri o psikoloji ile eserlerine yansıtırlar. Bunun birebir bir yansıma olduğunu söylemek imkansızdır.
Her yazar aynı zamanda o toplumun bir üyesidir.
Yazar duygusunu, düşüncesini, psikolojisini olduğu gibi değil, dönüştürerek, değiştirerek ve yazdığı metinle; kendi hissettiğini, okuyana hissettirerek aktarımı gerçekleştirir.
Eserler bizi yazarın ruh dünyasına taşırken kendimizle karşılaşmamızı sağlar.
İnsanın ruh dünyasına ağırlık veren psikolojik eserler, insanların ruh çözümlemelerini yapar; bu çözümlemeler çevremizdeki insanları daha iyi anlamamıza, milyarlarca insanın milyarlarca hali olduğunu ortaya koyarak, yaşanan olaylara ışık tutarak, durumları iyi yorumlamamıza yardımcı olur.
Türk edebiyatında Mehmet Rauf’un Eylül, Peyami Safa’nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu bu anlamda en önemli iki eserdir.
Psikoloji bilimi de son bir kaç asırdaki gelişmelerini bu eserlere borçludur.
İnsanı anlatan en önemli malzemelerin başında psikoloji bilimi için edebiyat gelir.
Psikolojik eserler; gerçeğin değiştirilip dönüştürülmesiyle oluşturulduğu için bire bir gerçeği yansıtmada anlatılan olayların ve kişilerin benzerlerini yaşamımızda görmek mümkündür.
Bu eserleri okuyan her insan mutlaka kendinden bir şeyler bulur.
Edebiyatın temel anlatım aracı olan dil diğer bilimlerinde ortak anlatım öğesidir. Bu sebeple sadece psikoloji bilimi değil sosyoloji, felsefe, tarih, coğrafya ve ekonomi gibi bir çok bilim dalı dili ve edebiyatı kullanır.
Yazarı etkileyen her düşünceyi ve duyguyu anlatırken yeni görüşler diğer sosyal bilimlerin yardımlarıyla ortaya çıkar.
Edebiyatın tarih ile çok yakın bir bağı vardır.
Bir toplumun çağlar boyu ürettiği yazılı ve sözlü dil adına eserlerini ve yazarlarını bilimsel yöntemlerle tarihi bir akış içinde edebiyat tarihi ortaya çıkarır.
Geçmiş kuşakların, duygu, düşünce, dünya anlayışı, kültürü ve uygarlık biçimlerini gelecek kuşaklara edebiyat aktarır.
Edebiyat kuşaklar arası bir köprüdür.
Yazmak ile ilgili en büyük yanılgılardan biri yazarlığın bir meslek olduğu sanrısıdır. Oysa yazmak bir uğraştır. Her meslekten insan yazabilir. Edebi eserlerin değerini artıran eserin konusu, yazarı, anlatım şekli, dili kullanma becerisi, mekan ve olaya bağlıdır. Bir yazarın her eseri başarılıdır algısı yanlıştır. Her eser kendi mecrasında büyür. Popüler fanatizm ne yazık ki bu yanılgıdan kurtulamamıştır.
Yazmak aslında betimleme becerisinin sonucunda eser üretebilir.
Her eserin önemli unsurlarından biri de yerdir. Olaylar hangi mekanda ortaya çıkmışsa o mekanın ve orada yaşayan insanların izlerini taşır.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi bu anlamda en önemli eserdir.
Bu tür eserlerde ’açıklayıcı betimleme’ kullanılır. Coğrafya bilimi de edebiyattan fayda sağlar.
Edebiyatın çok geniş bir yelpazesi vardır. Bizim konumuz edebiyat ve psikoloji üzerine olduğu için edebiyatın bu yönünü daha fazla irdelemekte fayda var.
Tazminat dönemine kadar edebiyat tarihi tezkirelerden ibaretti.
Tezkire; şairlerin hayat hikayelerini anlatan biyografi türündeki eserlere denir. Ziya Paşa, Mehmet Fuat Köprülü, Agah Sırrı Levent, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Nihat Sami Banarlı edebiyat tarihi yazarlarındandır.
Dünya edebiyatında psikolojik eserler anlamında ilk akla gelen yazar Dostoyevski olup Yer Altından Notlar kitabı bunun en başarılı örneğidir.
Bir bölümünde der ki; "Ne ben kimseye benziyordum, ne de herhangi biri bana. Tek başımayım, ama onlar hep birlik! diye kendimi alamıyordum."
Psikoloji yazmak bir insanın kendi içini olduğu gibi dökebilme başarısıdır. Ruhuna dair itiraflardır.
İnsanın kendi bataklığının farkına varmasıdır kendini yazabilmesi.
İnsanlık hakikate acı çekerek ulaşma yolunu seçtiği için insan bu acıların içinde yoğrularak acıdan oluşmuş bir deve dönüşebildi.
Düşmanlığı üretip sonra barışın peşine düşmek adına yapılanların ürettiği fay kırıkları insanda çatlakların oluşmasına sebep oldu.
Adalet arayışını ve kanun denen bataklığı suçlar üretti.
Ve yine Dostoyevski’nin dediği gibi; "Duvarı yıkmaya gücüm yetmiyorsa kendimi parçalayacak değilim elbette. Ama önümde duvar var diye boyun eğmeyi de kabullenemem."
İşte onurlu insan budur. Boyun eğemeyiz ve eğmemeliyiz. Boyun eğmemek ne kadar acı üretirse üretsin, teslim olanların tarafında çoğunluk birikmiş diye yalnızlığımızdan nefret edemeyiz.
Milyarlarca insanın içinde onuruyla yaşayan insan sayısının azlığıdır acıyı çok fazla üreten.
Marsel Proust der ki; "Kitaplar; sessizliğin çocukları ve yalnızlığın yapıtlarıdır."
Bunun gerçeğe çok yakın duran bir tarafı var. Konfor alanı içinde hiçbir eser ortaya çıkmamıştır. Hepsi bir mücadele ortamında, zor şartlarda, yalnızlığın içinde üremiştir.
Proust bir başka sözünde; "Birimiz ötekinin kafasındaki hayalimizi bir an görsek, hayretten donakalırız."
Ve Aziz Nesin gelir aklıma; "Bazen insan öyle özlenir ki; özlenen bilse, yokluğundan utanır."
Edebiyat ve psikoloji ile ilgili bu örnekler hem edebiyatın hemde psikolojinin birbiri açısından ne kadar önemli olduğunu fazlasıyla ortaya koymaya yeter.
İnsan aslında öteki için yaşayan bir varlık olmakla birlikte öteki olmazsa çaresizliğine çare bulmakta zorlanan bir zavallıdır.
İnsan öteki ile anlamını bulur.
Sürekli siyahın veya beyazın içinde sıkışmış kalmış her insan; kendi gerçekliğini dış dünya ile kendi bağını kurmadan açıklayamaz.
Büyük resmi oluşturan detaylardan biri olarak sürekli kalmaya çalışmak büyük resmi görmemize engel olur.
İnsan farklı bakış ürettiği müddetçe hayattaki değişimlere ayak uydurabilir ve varlığını da sürdürebilir.
İnsan en çok kaçtığı şeyden kendini kurtaramaz.
Birbirine tahammül eden ile birbirini anlayan olmanın farkına vardığımızda, varmayanlara da örnek oluşturabileceğiz.
Bizim varlığımız, başkalarının varlığını tanımlar.
Aynılaşmak çok sıkıcı olmakla birlikte, birbirinden uzaklaşmadan farklı kalabilmek bir o kadar zordur.
Son sözü yine Proust’a bırakmak istiyorum;
"Bilgin için deney neyse, yazar içinde izlenim odur."
Edebiyat insan ruhunu gözlemlerle kayda almaktır.
Kalem tutanların bazıları, tüm insanlığın yaşadıklarını yaşamış gibi yazarlar.
➰ Betimleme
Ne çok kendimizi düşünüyoruz, bunun farkına varmadığımız anlar aklımıza geliyor.
Hatta kendimizi düşünmekten,
Sürekli kendimizi düşündüğümüze dair düşünceye sırayı bir türlü getiremiyoruz.
Neden?
İşte acılarımızı artıran tek sebep bencilliğimiz…
Sonra acıları açıklamak için kendi suçumuzu görmezden gelerek başlıyoruz suçlu betimlemeye!
Betimliyoruz da, hem de en güzelini!
Betimlemeyi biz olmaya çeviren her toplum, benliğini bencillikten kurtarmıştır/kurtaracaktır.
Yer altından notlar okuyoruz, Dostoyevsky neticede en klasik betimlemeleri yapmış, kendimizi o duygularda bularak ilerliyoruz.
Kelimeleri kullanarak resim çizme sanatı diye tanımlanır betimleme..
Roman, hikaye, şiir, öykü, deneme, hepsi ayrı bir betimleme.
Amaç okuyanın düşünce dünyasında, istediğini canlandırmanın bitmiş senaryosunu, sahneye koyabilmektir betimleme.
Maddi varlık dünyası o kadar iç içe bir dünya ve öylesine acımasız bir yaşam ki hangisine değinsen, insan ve madde arasında hangisinde arasan kendini bulursun?
Bunu yapabilmek için maneviyatı,
Duyguyu, kelimeleri sözleri kullanarak insan olmayı maddiyattan ayıklayabilirsin.
Hayatın birbirine bağımlı olan ihtiyaçlar ilişkisi, kopmayan bir bağın koptuğu sanılan tarafını, tekrar betimleyenler örer ve hayatın gelir gerisi.
{}▪️İnsan ısrarlı yanlışları konusunda hızını hırs ile duvara çarparak toslayınca işe yaramaz hale kendini getirdikten sonra anlar ne yaşattığını.▪️{}
İnsan ahlakı üzerine derin analiz sonrası bugün ki ahlaki ölçünün ne anlama geldiğini doğu ve batı arasında ki net ayrımı yapmanın zamanı gelmiştir.
Ahlaki ikilemler çağı artık geride kaldı.
19.20 ve 21 yüzyıl süreçleri Anadolu da çağ değiştiren bir etik ahlak direnişi doğurdu.
Batıda Immanuel Kant ve Albert Camus dışında ciddiye alınacak kimse yoktur. Yazının bazı kısımlarında örnekler dışında.
Bizim yönümüz bize dönük bir çabadır.
Gerisi piyasa taklidi ve safsatadır.
1821-1881 yılları arasında 19. yüzyılda Çarlık Rus imparatorluğu zamanında yaşamış Fyodor Dostoyevsky psikolojik edebiyatın dahisidir.
İnsan doğasının en derin tahlillerini yapmış bir insandır. Suç ve Ceza ile Yeraltınan Notlar inanç ve toplumsal eleştiri üretimi konusunda zirve klasik eserlerdir.
Batıya bakıyorsun popüler piyasa psikolojisi ile freud bir faşizm adına asimetrik soygun psikolojisi üretmek adına ego eleştirisi adı altında ters salto hitler üreten kof bilim adı altında bu konuda ki bilim eğitimini de piyasalaştıran bir ahlaki çöküntü geçmiştir artık.
Günümüzde Hitler figürler her toplumun başında bir sopa olmuştur.
Bugün Anadolu ve Türk doğu insanlığın kadim bilge tininin ürettiği ahlaki ölçü milat değiştiren bir sıfırlama tufan üreterek soykırım faturası kesmiş bir şekilde bu zulme son vermiştir.
Faşizmi yeryüzünde Anadolu Türk bilgeliği edebiyatı bitirmiştir.
Bunun üzerine söylenecek çok daha fazla söz yoktur. Enkaz edebiyatı yordu artık.
Çarpık batı gururu çökmüştür.
♾️▪️Önder Karaçay ▪️♾️
Önder KaraçayKayıt Tarihi : 20.7.2025 01:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
▪️♾️▪️▪️TÜRK▪️▪️♾️▪️
"Faydacı batıdan", kesin!
Kısa bir not:
"Beş litrelik su damacanası lazım oldu, benzinlikte.
Üstelik marketi de olan, hele yazın bu kadar su tüketilirken!
Çözüm mü?
20 TL. verip dolusunu aldım, boşuyla değiştik!"
Biz artık
"Eski biz" değiliz!
Kimse kimsenin derdiyle ilgilenmiyor,
Hatta dinlemiyor!
Bu durumu yaklaşık kırk yıl önce Almanya'da müşahede etmiştim,
"Kein problem!"
Ya da problemlos!
TÜM YORUMLAR (1)