Ah! be, kalın kafalı adam, Sen ne laf anlamaz şeysin?
Senden istediğim şey, çok basit ve kolayca yapabileceğin bir şey
Aslında.
Bak! Bir kez daha söyleyeyim de anlamaya çalış.
Yapacağın şeyi aslında daha önce de yaptın. Yıllar önce.
Üniversite yıllarını hatırla. Epeyce havalıydın. Mahallede neredeyse
Üniversite de okuyan tek öğrenciydin. Fark etmezdin de, sen elinde
Bond çantanla geçerken, evlerin perdeleri oynaşır, Camların ardından mahallenin ev kızları gizlice seni izlerlerdi. Bunlar en cesaretsiz olanlarıydı.
Cesareti olanlar camları açar dışarı sarkar ve gözlüklerinin sana ne kadar yakıştığını yüksek sesle sana seslenerek laf atarlardı.
Düzgün adamdın vesselam. Pek ilgilenmezdin onlarla. Küçük gördüğünden değildi bilirim. Öylesine bilirim ki, O evlerden birisinde yaşayan O Boşnak kızını severdin gizliden.
Ona bir şey de diyemezdin severdin işte.
Onu gördüğünde ilk yeşil gözleri seni çarpmış, beyaz teni ise aklını başından almış, dilin damağın kurumuş ve bitmiştin.
Çok sonra, Çetin Altan Ustanın kaleminden okuyacaktın ve içinden de onaylayacaktın Boşnak kızlarının beyaz tenleri ile ilgili
Yazdıklarını yıllar sonra, Onu kaybetmişliğin acısıyla okuyacaktın.
‘’Öyle beyazdır ki tenleri su içerlerken boğazlarından geçen su yudumlarını sayabilirsiniz’’ diye yazacaktı değerli usta.
Sen de bir kez daha için sızlayarak öyle şeyler hissedecektin ki,
Yüreğine bir yumru gibi gelip oturacaktı aslında hep içinde yaşattığın sevgin.
Bir mahalle arkadaşlığı sınırları içinde, çok gizliden bakardın gözlerine onun. Ve her defasında devamlılığını sağlayamaz kaçırırdın bakışlarını. Çünkü için yanardı.
Ne olmuş yani İlkokul mezunu ise? Ne var bunda? Diye sadece kendinle olan kavganı sürdürür kimseler bilmesin diye gayret gösterirdin.
Ah be kalın kafalı adam, Sen ne laf anlamaz şeysin! Bilmez misin ki, öylesine küçük kenar mahallelerde böyle şeyleri saklamak, gizlemek mümkün değildir. Önce Etrafa deli gözlerle bakan, kimi kime yakıştırayım da çöpçatanlık yapayım diye düşünen mahallenin
Dedikoducu kadınları seni yakaladılar. Lafları ürettiler, döndürüp dolaştırdılar da En duymasın dediğin insanın, anneciğinin kulağına
Kadar getirdiler.
Sen istediğin kadar, üzerine titre, dikkatli ol. Daha o senin ona aşkını bilmeden, senin ona baktığını, mahallede herkes duymuş,
Mahallenin diğer gözü sende olan kızlarının kırgın bakışları altında
Yoldan elinde çantanla yürüyemez olmuştun.
Sırtından terler çıkardı mahalleden çıkıp caddede ki otobüs durağına varıncaya kadar akla karayı seçerdin.
Anneciğin akıllı kadındı. Bak şimdi yine rahmet istedi senden.
Çok güzel taktik uyguladı sana. Bu konuyu seninle hiç konuşmadı bile. Sen de bundan bir anlam çıkardın tabi.
Başka yollardan sana ulaştı. Boşnak kızının aslında mahalleden başka birisiyle sözlü olduğu bilgisini, tam da oturmuş sofrada ailece yemek yerken güm diye ortaya söyledi.
Sen bu ağır taşı almak ve o saatten sonra da bu korkunç şüphe altında boğazında, yüreğinde, damarlarında o taşla ömrünce yaşamak zorunda kalacaktın kalın kafalı adam.
Anneciğinin bu mesajının ne anlama geldiğini çok güzel anladın.
Onu ezip geçemedin.
Aile’nin seni üniversitede çok zor şartlar altında büyük özveriler ile okutmakta iken senin bu tür şeylerle onlara ihanet etmeni kaldıramayacağını çok güzel anladın.
Anladın da hayatın o günden sonra da pek anlamı kalmadı senin için kalın kafalı adam.
Kanırtarak içini, hani dedim ya daha önce de yaptın diye İşte ilkini o zaman yaptın. Kopardın attın içindeki çiçeği. Koklayamadan.
O günlerden bu günlere geldik. Sen de anlayamadın zamanın nasıl hızlı aktığını, bazen şu zaman geçse de beklediğimiz zaman gelse diye sabırsızlanırız ya!
Aslında o geçsin diye beklediğimiz zaman su olup yılları devirdiğimizde biz de şaşar kalırız.
Meğer kalın kafalı adam, ne kadar yıl geçerse geçsin, sevdiklerimiz için yaptığımız özverili davranışlar bizi dehlizlerde tutar içimizde, tabletlere yazdığımız aşklarımızı bin yıllarca ötelere taşıyabilir ve gizleyebilirmişiz. Ne tuhaf.
Olsun be kalın kafalı adam, üzülme sen. En gerçek olanını başardın sen aslında. Kişisel gelişimini cilaladığın şu günlerde sanırım artık
Dinginlikten başka, yaşadıklarının üzerine koyacağın bir katman kalmadı.
Tek bir şeyi sana hatırlatayım. Mutlaka anlayacaksın eminim.
Ah be kalın kafalı adam.
Biliyorum şimdi, ‘’Bir an önce gelse de şu sonsuzluk, Çıksam basküllere de, ben de, ödülüme kavuşsam diyorsun değil mi?
ÖZDENER GÜLERYÜZ
Özdener GüleryüzKayıt Tarihi : 17.4.2010 12:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hemen aklıma gelmişken söylemeliyim. Değerli yazarımızın kalemi roman ve öyküye çok yatkın... Umarım denemeleri vardır...
Öğretici yaşam dersleriyle dolu bu gerçekçi yazının değerli kalemine saygıyla..
İkinci birinciden hiç bir zaman daha değerli olmaz.
KONUNUN ÖZETİNİ YAZMIŞSINIZ ZATEN.FAZLA SÖZE NE HACET..SOLUKSUZ OKUDUM YAZINIZI.UMARIM,DİLERİM KADER DAHA GÜZEL YAZILAR YAZSIN SİZE,DAHA GÜZEL YAZILAR YAZDIRSIN.TEBRİKLERİM VE SEVGİLERİMLE SAYFANIZDAYIM..
Kendinizle söyleşinizi ,hüzünlü sona bağayışınız ,sızınız olmuş gibi.
TÜM YORUMLAR (4)