Niçin yanarsın şair!
Mürekkebi kurumuş nehirler gibisin
Kalemin kanlı diken
Felaket tellallığına soyunmuş
Deli divane hallerin
Sanki kırk ölçer kızgın güneşin altında
Ağırlaştırılmış müebbet kürek mahkûmu
Arenada timsahların önüne atılan
Canlı bir ceset gibisin.
Sevda kentlerin talan edilmiş
Örenlerin ki akrep yuvaları
Niçin ağlarsın şair!
Yolunu kaybetmiş çocuklar gibisin
Gözlerin bitkin çöl yangını
Kan çanağında kaynayarak soğumuş kalıntısı küllerin
Sönmüş közlü yıldızları gömülmüş karanlığına kentin
Loş gölgeli ulu çınarları altında
Dizili ahşap masa sandalyeler
Sevgililer hasbıhal etmekte karşılıklı nazirelerle
Dillerinde şiirlerin.
Ah! Ellerin şair ellerin
Kalem tutmaktan nasır tutmuş ellerin.
Dokunmadı mı ince belli kristaline
Gül kırmızısı nakışlarına demini sürmüş
Semaverde cızırtısıyla fokurdayan çayın
Buram, buram buhur dayan mayhoş
Al yanaklı elma bahçeleri
Bol sağanaklı iklimleri yemyeşil
Olgunlaşmaya durmuş bağların
Tane tane salkım üzümlerinden tat.
Değmedi mi dudaklarından damıtılarak
Geçmedi mi damlası hiç
Yıllanmış mahzenlerin fıçıların dan
Yâr testisi elinden kadeh, kadeh
Mest olmadın mı hiç!
Niçin ayık gezersin şair?
Su değirmeni taşının altında tane buğday gibi
Ezildikçe ezilmişsin.
Kepeğe ayrılmış balyalarından beslenmiş
Sütü etinden de faydalı sağım, sağım sağılan
Yaşlanmaya durmuş, sütten kesilmiş
Gözlerden de düşmüşsün şair...
Tallahi inek gibisin.
Kayıt Tarihi : 27.7.2020 10:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!