Küçük bir çocuktum
köye bir ağaç diktim
Ve o ağaç
Bir şehir oldu
Ve o şehir
Benim diktiğim
ağacı söküp attı
..
Bir ağacım ne toprağdan hayat kokusu alabilen..
Bir ağacım nede gündüz güneşi gecede yıldızları olan..
Kaldırımlara terk edilmiş tek ve yalnız bir ağaç..
Ne kötü duygu Allahım..
Sevdiklerinin seni anlamaması kadar..
Düşman gözüyle bakılmak kadar kötü bir şeydir..
..
Hayatı darmadağan eden ağaç,darağacı
Tek meyva armağan eden tek ağaç...
Darağacı
Ne güneşi var,ne suyu,ne dalı,ne yaprağı...
Her zaman bahtiyar,her zaman melek
Darağacı..
..
Yağan kar bilinmez nereye düşer
Beyaza bürünmüş dallarım üşür
Gövdem uzar sanki kollarım aşar
Üstüne kar yağmış ağaç gibiyim
Bıraktım ellerim çiçeğim düştü
Dallarım uzadı bedenim aştı
..
Bir ağaç olsaydım bu şehirde,
Köklerimi uzatsaydım senin yaşadığın yere.
Bir bardak su dökseydin, bir damla aşk yerine…
Bir ağaç olsaydım senin bahçende,
Dallarım en güzel çiçekleri verseydi sana.
Ve sen benim gölgemin altında uzansaydın.
..
Bir yaprak ağaçtan koparken ne hisseder.
Ya bir ağaç bırakırken yaprağını canı acımaz mı?
Yaprak mı. umarsızdır ağaç mı acımasız?
..
AĞAÇ NİCE ÇİLE ÇEKER ONCA ÇİÇEĞE DURUR
Ne yaprak dökmek kusur ne de açmak bir gurur
Ağaç nice çile çeker, onca çiçeğe durur
Mağrurlanma ey zeytin ağacı mağrurlanma
Ayaz yemeyen bir kirazda hiç meyve mi olur
..
Biz edebiyat kitabında yer alan matematik probklemi gibiyiz. Kim anlar problemimizden sevgili. Daha çarpım tablosunu bile ezberleyemeyenler mi? Yoksa iki kelimeyi bile bir araya getiremeyenler mi? Boşver sevgili... Biz güzel bir yüzden dökülen yaşlar gibiyiz. Ne güzel ağlıyor diyenler mi bize mutluluk yüzü gösterecek sevgili. Biz sokak çatışmasındaki yanan lastikleriz. Hangi taraf yangınımıza bir son verecek sevgili. Tüm eller yumruk gibi havaya kalkarken, biz mutluluk şarkılarında gezen parmaklar mı olacağız. Kör kuyularda bizi görecek bir çift göz beklerken, bize mezar açan ellerden mi insanlık göreceğiz. Yok yok sevgili unut gitsin. Bu mutluluk şarkısı dudaklarımızda bir şarkı olsun. Notalara vuralım öpüşlerimizi. Öpüşe öpüşe anlatalım birbirimize dertlerimizi. Biz duvarlara yazılmış militarist yazılarız. Sokak köpekleri gelip dibimize küçük tuvaletini yaparken, kim okuyacak ruhumuzu sevgili. Sen bir karanfilsin ben ise seni sımsıkı tutan bir el. Seni böyle sımsıkı ve sımsıcak severken, bana uzanan elleri geri çeviririm sevgili. Kimse bundan sakın alınmasın. Seni bırakırsam eğer, ellerimden utanırım. Bizi kim anlar sevgili. Hayatında bir defa olsun adam olup da adam kalmayanlar mı? Bizi kim anlar söyle kim anlar. Hayatında bir defa olsun ter içinde kalmayanlar mı? Dünya bir sağanak yağmurdur bizim için. Ne kaçarız ıslanmaktan ne korkarız şimşeklerin parlamasından. Yeter ki biz birbirimizi anlayalım sevgili. Senin ellerin avuç içlerime karanfil şiirleri yazsın. Benim bakışlarım senin göz bebeklerini okşasın. Senin bir çeşme ol yüreğimdeki kuruyan damarlara ak. Ben bir deniz olayım, ayaklarına mavi renkli halılar sereyim. Birbirime öyle sarılalım ki kökü aynı bir çift ağaç gibi yükselelim göklere. Toprak altımızda çiçek desenli kilim olsun. Bunu gören ağaç altında sevişen sevgililer kudursun. Ben bir kurt olayım dolunayda uluyan. Sen bir asena ol yüreğimdeki karanlığa hükmeden. Sonra dağlar yuvamız olsun. Ben senin yanındayken, çoban yıldızının altında kuzu masalları anlatayım. Dünyaya ve insanlara bakıp kuyruğumu sallayayım.
..
Hobin nedir dediler
İki hobim var dedim
Birisi ağaç sevmek
Diğeri de şiirdir
Hayatın adı şiir
Yaşamın tadı şiir
..
Bir yaprak düşse
Üzülürmü yapraklar
Ağlarmı ağaç
Toprak olsa
Yese ağaç
Yeşerse bir yaprak
..
Hoş geldin ilkbahar;
İlkbaharın tüm canlı varlıklara büyük faydası var.
Biz insanoğluna daha büyük faydası ve önemi bulunmaktadır.
Yeni ağaç fidanları dikmek gerekir..dikili olan ağaçlarımızı, ve yeşil alanlarımızı, ormanlarımızı, korumalıyız..gelecek jenerasyona daha yeşil ve sağlıklı bir dünya bırakmak adına sorumlu olduğumuzu unutmamalıyız..
Bu sebeple ağaçlarda insanlar gibi canlıdırlar.
Bu canları çoğaltmak ve korumak bizim görevimizdir.
Her ağaç bir kardeş kadar önemlidir kardeşlerimizin kıymetini bilelim……
..
PAPATYANIN SIRRI
Ormanın kıyısında, küçük bir evde Ayşe isminde bir kız annesiyle birlikte yaşarmış. Ayşe hem çok güzel, hem de sevecen bir kızmış. İnsanları, hayvanları, doğayı çok severmiş. Küçük Ayşe'nin dünyada tek bir üzüntüsü varmış. Annesi para kazanabilmek için çok çalışıyormuş. Günler geceler boyunca ördüğü çorapları, kazakları pazarda satarak eve yiyecek getiriyormuş. Ayşe de annesine yardım etmek için ineklere ve tavuklara bakıyormuş. İneklerin sütünü sağıyor, tavuklara yem verip kümesteki yumurtaları topluyormuş.
Bir sabah annesi ördüğü kazakları çorapları satmak için pazara gitmiş. Ayşe de kümese girip tavukların yumurtalarını toplamış. Tam eve girmek üzereyken kapının önünde siyah bir kedinin durduğunu görmüş. Hemen yumurta sepetini yere bırakıp kediyi okşamış. Kedicik titreyerek Ayşe'ye bakıyormuş. Ayşe ona çok acımış. 'Zavallı kedicik. Çok aç olmalısın' demiş.
Kediyi kucağına alıp eve götürmüş. Ona yiyecek vermiş. Kedi karnını doyurduktan sonra ateşin önüne uzanıp mışıl mışıl uyumaya başlamış.
..
do tek başına bir ağaç
re yağmur bulutları
mi ay
fa gökyüzü
sol çiçekler
la kıpkırmızı bir çiçek
si sapsarı yapraklar
..
Türük demiş hammurabi
Evin yeri hamlet abi
Hamlet yerde kamber yaşar
Ol kamber ad helmut tabi
Hammurabi der helmut türk
Ol helmutun miğfer çürük
..
hiç bir ağaç
senin gibi gazel dökmedi
hiç bir ağacın meyvesi
senin gibi acı olmadı
hiç bir ağaç
senin gibi göz yaşıyla sulanmadı
hiç bir zaman salıncak
..
Bir ağaç kestim
Kış geliyor diye
Kan oldu ellerim
Mutsuzluk hediye
Sordum kendime
Ağaç hiç kanar mı
..
Bir ağaç, kar ve ışık...
Kar taneleri göz yaşlarımı,
Bir ağaç yalnızlığımı,
Bir ışık umudumu anlatır.
Sen bir tanem...
İşte sen teksin...
..
Yaprağını döken ağaç
Hani sevgililer vardı
Diz dize oturup da serinliğinde
Kalplerini oymuşlardı gövdene, şahitsin
Sende kaldı aşkları
Aşk nedir bilir misin?
..
ESKİ EV VE YAŞLI ADAM
Bir akşamüstü mevsim sonbahardı, yapraklar sararmış, geceler uzamaya başlamıştı. Rüzgârın esmediği nadir gecelerden biriydi, hava çok durgundu, zaman durgundu sanki. Gökyüzünde yıldızlar pırıl pırıl parlıyor, hissedilir bir soğuk insanın içine işliyordu adeta.
İşte böylesine soğuk ve ayaz bir gecede, oldukça yaşlı, saçları bembeyaz ağarmış bir adam, soğuktan boynunu içine doğru çekmiş, hafif kamburunu çıkararak ağır adımlarla şehrin dar ve ara sokaklarından üç tıkırtı eşliğinde yavaş yavaş ilerliyordu.
Bu şehrin en eski mahallelerinden, araçların giremediği, iki insanın bile zor sığdığı dar sokaklardan geçerek, büyükçe bir ağaç kapının önüne gelince durdu. Hemen yan tarafında eskimiş, sönük ışıklarıyla zar zor aydınlatan sokak lambasının loş ışığında, Yılların yüzüne bıraktığı, derin izleri görmek mümkündü. Bu eski ve artık tarihe mal olmuş evin; Bakımsızlıktan, yıkık dökük duvarları, çürümeye yüz tutmuş ağaç direkleri, tıpkı yaşlı adam gibi ayakta durmakta zorlanıyordu.
..
Güzel olmak yetmiyor, ruhun güzel olmalı,
Sohbet edince insan, içi huzur dolmalı,
Baktıkça gözlerine, aşkı sende bulmalı,
Kasılıp durma güzel, kof bir ağaç gibisin.
Dünyayı yaratmışsın sanılıyor halinden,
Acı sözler dökülür bal damlayan dilinden,
..