Oldu mu Şimdi
Ağaçlar sökülünce kökler hayat veremez, soluksuz kalır ağaç,
Nefes durur, ağaç ölür,
İsyan edemez, ne baltaya,
Ne de insana, nede yangına,
Bilir misiniz, ruhlar solmuştur,
..
Ağaç geldi girdi ellerime,
Özü yükseldi kollarıma doğru,
Büyüdü ağaç göğsümde -
Aşağı doğru
kollar gibi büyüyor dallar benden dışarı.
Ağaçsın sen,
..
dalgalanma bu kadar öksüz kalan ağaç...
dallarını şimdi bükme...
ağır bir kış var önünde...
..
güz yelinde kıpır kıpır her yanı
açılmış saçılmış o göğüs, o saç…
dağıtıp takılık altınlarını
sarhoş gelin gibi oynuyor ağaç.
..
Seninle bir ağaç altında geçti,birkaç saatimiz.
Ömrümüzün en güzel günü diye yazdık anılarımıza.
İsterdim hiç geçmeseydi vaktimiz,
Götürmeseydi seni bir yana,beni bir yana.
Belkide birdaha buluşamayız diyordun,
Bir hançer saplanıyordu sanki yüreğime.
..
Saniye dakika, durmadan akmakta
Ölüm sessiz sessiz, gözünü kırpmakta
Durdurun dünyayı, durdurun zamanı
Bir ağaç biraz toprak, bana bakmakta
..
Budanmış ağaç gibiyim..
Ne gölge sağlayan yapraklarım
Ne de meyve veren dallarım kaldı...
Bir kendimi taşıyan gövdem kaldı benimle...
..
mutluluk tadında....öpücük tadında....aşk tadında....
yağmur tadında...gökyüzü olma olma umuduyla....
toprağa kök salan ağaç tadında bir sabah diliyorum....günaydın dünya!
..
Afiş olur ton ton ağaç,
Kel kel olur dağ - taş, yamaç,
Her yer bak çöl her yer kıraç,
Tek bir fidan dikmez aday…
..
Aklımda sualler dilimde hece
Derdini söyletir durur,kendince
Ağaç gibi duruyorsun burada niçin
Git hadi,eğlen,yaşa keyfince
..
Serseri düşünceler elini kolunu sallayarak gezerken dışarıda,siyasi tutuklu düşüncelerim vardı bu mapusta...Neden sustuğunu bilmediğim,göğsü daralıp yüreği kanayan kirli sakallı bir dost dururken yan hücremde,meydanda volta atıyordu yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine felsefesini hepimize aşılayan mavi gözlü,selvi boylu delikanlı.Yeşil ceketini bana hediye eden,ilk kez Şarkışla'nın karlı havasında tanıştığım yoldaş son nefesini veriyor gibi görünse de kim kurutabilmişti koca denizi bir ipin ucunda? Daha dün öğle yemeğini birlikte yediğim İbrahim tahliye edilmişti sözde ve teslim ediliyordu kaypak gardiyan tarafından her saniye kırmızısı çoğalan bir çuval içinde babasına.Oysa ki acıyan canları değildi çünkü zühre yıldızı parıldıyordu alınlarında.Kırık radyomuzda derinlerden gelen o ah gibi inceden bir bağlama sesi.Bu memleketi öz evlatlarından daha da çok sahiplenen bulgar göçmeni bir kadının türkülerinde şekil veriyorduk unutturulan özgürlük kavramına.
Yılmazken rüzgar inatla güneyden esiyordu tahliyenin tenimizi o tatlı tatlı okşayan havası.Bu mapusun iki kapısı vardı; biri Rusya'ya diğeri Paris'e açılan.Çapraz ateş altında ulaşılamıyordu,yetişmiyordu eller düşüncelerin dört mevsim ürün verdiği tarlalara,çıplak koşarken.Azizlerim Madımak'ta yangınların tam ortasında; Çorum'um,Malatya'm,Maraş'ım hançer yerken sırtından aslında kendini sokan bir akrep dolaşıyordu sokaklarımda.Tüm düşüncelerim can vermeye terk ediliyordu iki kapısı açılmış o mapustan ve bir gece salıverme adı altında zorla itiliyorduk sırtımızda mızraklarla.Dört yana savrulduğumuz düşünülürken dört koldan dizginlerini koparan atlar gibi keşiflere yol alıyorduk ve aslında biz özgürlük kokan son nefesimizi verirken,düşünceye vurulan anahtarları uçurumdan aşağı atılmış kilitleri kaldırmaya çalışıyorduk...
..
sallarken dallarını ağaç,
git dercesine.
nasıl da tutunurdu sıkıca
yaprak...
..
alın yazımı yazdığın ağaç kabuğuyla başbaşa yanlız kalıyorum
dostuma anlattım rüyamı oda yorumladı hüngür hüngür ağladım oysa ki sana ne sitemlerin ne kinim ne nefretim vardı
sen ölmüş olamazsın yanlız bıraksanda beni yaşamalısın
affettim seniiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
..
Sararan ağaç kabuğunda ki;
Tek günah için
Yıllar sonra
Kadehimi kaldırıyorum
..
dargınları ağırlamak için
burası bir yetiştirme yurdu
bir ağaç yetişir
bir soyağacı yetişemez burada
benzeşik
yeşil otlar yetişir
..
Yangın yerindesin...ve elinde bana ait bir gül
Hiçbir şey kalmamış nu umudun ne malın
'Kül olsa her yer kurumaz elimdeki bu gül' dermisin?
Bilirsin hasretine gün saydım ve uykusuz kaldım
Güneşin doğuşuna sen geldin diye uyandım
Belki uzaksın belki yakın,ama...seher vakti gelirmisin?
..
Biz yakarız ormanı, bir mangal keyfi için
Tüttürürüz dumanı, yemek zevkimiz için
Tutuşunca ağaçlar, sessizce sıvışırız
Yakanı bir sorsalar, onlarla ağlaşırız
Karşımda yanan orman, dalını kimler yaktı?
Yükseldikçe bu duman, içime zehir aktı
..
KEŞKE söylediğin son söz iki dudağının arasında boğulsaydı. KEŞKE bana kalan hüsran karşılığınca senin payınada mutluluk savrulsaydı.
KEŞKE baktığım her yerde seni hatırlamaktan daha kolay birşey olsaydı.
KEŞKE ikimizi de içine alacak kadar geniş bir kare
Ve İkimizin Adını kazıyabilecek kadar değerli bir ağaç olsaydı...
..
Kestane
Kestane ağaçlarının altında bekledim seni
Aylardan eylül
Doğa yorulmuş,kestaneler ümitsiz
Heryere düşen kestanede
..
Uçurumun kenarında bir ağaç
Ağacın dalında bir salıncak
Salıncakta bir insan
Savrulurken boşluğa
Özenip özgür kuşlara
Kanatlanıp sonsuzluğa
Ha uçtu,ha uçacak
..