Bir sağa bir sola sarkıyor sarkaç,
Aşağı yukarı uzuyor ağaç,
Gözümüz üstünde, ne duruyorsun,
Eski çağı kapat, yeni bir çağ aç.
..
Baş dediğin gövdeye tabidir,
Ağacın bütün gücü köktedir.
Yörükler dikili bir ağaç gibidir,
Kökü yerde olur,başı göktedir.
..
Söz, efsun diyarından kaçıp bir güvercin olacağım bir sabah, söz
Mavi denizlerin üstünden uçup tüylerime yeşil yosun kokusu süreceğim
Ellerine akça ağaç dallarımdan yuva yapacağım, gözlerimde is olacak kalbimde köz...
12.4.2017
..
Susuz kalmışsa ağaç,
Tok azdır fazladır aç,
İnsanlık alarımda,
Çarpınça diyor sarkaç.
..
Dalları budanmış ağaç gibiyim…
Ne tekrardan meyve vermeye…
Ne de yaralarımı sarmaya takatim kalmadı..!
..
Dün dündü bugün bugün,
Dünü ettiler sürgün,
Bahar ile beraber,
Her ağaç verir sürgün.
..
Efendilik ne malda mülktedir,
Ne de taşımış olduğu yüktedir.
Efendilik ulu bir ağaç gibidir,
Kökü yerde başı ise göktedir.
..
Gün geçer, devran geçer, ağaç kalır baki,
Bir ağaçtan bir orman oluşur, düzen bu tabiattaki
Yakmazsak, yıkmazsak, kesmezsek, elbet bitmez
Yeşili sevmek, ağacı korumak önemli bir vazifemiz hayattaki.
..
Keşke bir kelebek olsaydım, rengarenk kanatlarımla her yere uçardım. Keşke bir çiçek olsaydım, mis gibi kokardım, herkes beni koklardı. Keşke bir kuş olsam her yere uçardım. Keşke bir güneş olsaydım, sımsıcak olup herkesi ısıtırdım. Keşke bir saat olsaydım, saatin kaç olduğuna bakardı insanlar. Keşke bir ağaç olsam çiçekler elmalar armutlar daha çok şeyler yapardım. Keşke bir su olsaydım, herkes beni içerdi. Keşke bir yatak olsaydım, herkes bana yatardı. Keşke bir ördek olsaydım, vak vak öterdim. Keşke bir balık olsaydım, herkes beni alırdı. Keşke bir tavşan olsaydım, hep havuç yerdim. Keşke bir kitap olsaydım, herkes beni okurdu. Keşke bir şarkı olsaydım, herkes beni söylerdi. Keşke arı olsaydım, bal yapardım. Keşke bahçıvan olsaydım çiçek toplayıp sepete koyup herkese dağıtırdım. Keşke bir elma olsaydım, sarı yeşil, kırmızı renklerde soyup yerdiler beni. Keşke bir süt olsaydım, herkes beni isim büyürdü.
..
Bılbıl ser dara dıfırı,............Bülbül ağaç üstünde uçuyor
Çawı mın güla dınerı,.........Gözüm gülü izlemekte,
Mirov güla dıketinin,...........İnsanlar gülleri koparıyorlar
Bê baw bê dê em sêvinı......Babasız annesiz biz yetimiz.
..
Zamanın atlıları doldurmuş günlerini göçüyorlar
Dallanan bir ağaç misali büyüyorken
Köklerin karanlığın yollarını aşıyor
Ve sen sayfalarda gençliğini soluyorsun...
..
Kıyamet çok yaklaşmış diyorlar!
Kimileri insanlık için ağaç dikiyorlar
Kimileri de kibirlerini büyütüyorlar
..
Ormana gitsen kuru olan değil,
Bilirsin ki ağaç yaş iken eğilir.
Unutma yüzmeyi bilmeyen değil,
Kendine çok güvenen boğulur.
..
Herkes dinlenmek istiyor...
Yorgun bedenleri, yorgun düşleri, yorgun düşünceleri.
Bir ağaç gölgesi gibi huzur veren insanlarda.
Sıcak ellerde, şefkatli dillerde, güven kokusuyla, huzur uykusuyla, yıpranmış gözlerini kapatıp, omuzuna yaslanmak ve orda yaşlanmak istercesine...
..
Güneşin doğumunda yoktun. Yağmurlar ılgıt ılgıt yağarken sokaklara, parmaklarım ıslanırken sen yoktun ellerimde. Şiirlerimin duygusu sendin; fakat ezberimde yoktun. Acıların vardı, mutluluğun yoktu. Mum ışığı, şarap, masa örtüsünün dantelleri vardı. Sarhoşluğumda sen yoktun. Nemdin duvarlarımda, yıkıntılarımda ise yoktun. Gümüş tepsilerde, altın varaklarda senin güzelliği vardı; fakat muhabbetin yoktu. Aşkın bir bıçak keskinliğinde yanımdayken, damarlarımda sen yoktun. Ruhum gibi beni terk ettin ey sevgili. Oysa ilacım sensin dedim seni hap niyetine içtim. Nerden bilecektim ki aslında intiharımın altına senin ismini yazdığımı. Senin yanına yürek bavuluma en şık duylarımı alıp gelirken, nerden bilecektim beni çırılçıplak ve üşüyen bir yürekle ortada bırakacağını. Seni çiçekler dolusu bir ağaç gibi severken, nerden bilecektim köküme kibrit suyu döktüğünü. Seni sevdim, tıpkı ölümü seven bir militan gibi. Nerden bilecektim senin gülüşünle, çiçeklerle, saçlarınla, gözlerinle işbirliği yapıp aşkın daracağına göndermek istediğini beni. Sorma bana nasılsın diye şimdi. Seni kalbimde saklarken, bunu başkaları değil en iyisi sen bilmeliydin. Dün gece yüreğim acırken, sen uyudun mu yoksa? Seni bu kadar severken, senin için saçlarımı yolarken, senin kuş tüyü yastıklarından sıcak memleketlere bir kuş gibi uçup gideceğini ve bir başka omza konacağını ve ne rüyalarında ne de hayallerinde bana yer vermeyeceğini nerden bilecektim.Ey sevgili dünyamın en karanlık anında bile dopdulu seni yaşıyordum. Dolunay gibi beynimin içinde parlıyordun. Bir insan hiç güneş görmüyorsa, mum ışığını güneş sanırdı. Seni gördüğümden beni güneş bir kibrit alevi, ay mum ışığı gibi olmuştu. Senin yanında zanlar ve sanmalar içinde yaşamıyordum. Senin yanında kendim olmanın mutluluğunu, yanında olmanın huzurunu yaşıyordum. Yaşamlar içinde yaşamlar yaşıyordum, üstelik yine de gençlik heyecanımı yanında hiç yitirmiyordum. Nerden bilecektim beni bir kalemde silip atacağını. Nerden bilecektim her renkte sonbahar yaprakları gibi yollarına düşerken, beni ezip bir başkasına gideceğini.
..
Ormandaki ağaçlara bakıp siz dağı yalnız sanmayın,
Onca ağaç içinde yalnız kalırsın çıkmış olsan dağa.
Etrafınızdaki kalabalığa bakıp sizler sakın kanmayın,
Ölenin etrafı da kalabalıktır ama yalnız girer toprağa.
..
Ağaç mağaç bahane,
Huzur bozmak şahane,
Perdenin arkasında,
Öcüler vardır anne.
..
Kara kaldırımlarda can veren beyaz güvercin,
hayalleri ağaç kollarında sallanan kocaman bir çocuk
ve taptaze gelinliğine bembeyaz kan bulaşmış bir kız çocuğu çaresizliğinde ki gözlerim,
sensizlik kokan sokaklarında duvarlara kırmızı boyalarıyla çaresizliğinin adını yazan karşıt fikirli gençler kadar soğuktu herşey ve ölüm kadar da sıcak.
..