Senin güzelliğini anlatmak zor...
Seni görmeyen, seni işitmeyen insanlara.
Bendeki seni anlatmak zor...
Kalbimi yarmayanlara, zihnime bakmayanlara.
Seni görmemle oluşur yüreğimde bir kasırga;
Var mı senin kadar güzeli bu asırda?
“Ayna ayna söyle bana...” desen aslında,
Ayna çatlar kıskançlık duygusuyla.
Gökyüzündeki yıldızlar gibisin;
Uzak ama kendine hayran bırakan.
Gözlerin bir deniz gibi; içinde kaybolurum.
Güneş bile kıskanır senin güzelliğini.
Kalbim seninle atar, seninle durur;
Seninle dolar, taşar; seninle var olurum.
B12’nin bile unutturmayacağı tek şey güzelliğin...
Bırak ben anlatmayayım güzelliğini;
Seni benzetmeyeyim güneşe, aya.
Herkesin görebildiği bir manzara olma;
Sadece bana ait bir sır gibi kal.
Gelip sarayım ben senin şehrini;
Sen de gülüşünle aydınlat bu geceyi.
Sana yazdığım bu her heceyi,
Neşeyi, sevinci, kederi, sen kokan çiçeği...
Sen biliyorsun değil mi, nedir kalbimin dileği?
Mutlu ol yeter...
Kayıt Tarihi : 22.11.2025 00:40:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Onu ilk gördüğüm günü unutamıyorum. Öyle büyük bir olay değildi aslında; sıradan bir bakış, sıradan bir an… Ama bende sıradan olmayan bir şey oldu. Kalbim ilk defa bir insanın güzelliğiyle değil, varlığıyla sarsıldı. O insanların gördüğü biri değildi benim için. Onların algıladığı “güzellik” kelimesi ona yetmezdi. Bu yüzden anlatmakta hep zorlandım; çünkü kimse bendeki “onu” tanımıyordu. Onu gördüğümde içimde tuhaf bir kasırga başlıyordu. Sesinin tonundan, yürüyüşünden, gözlerini bir anlığına kaldırışından bile bir şey doğuyordu içimde. Belki de güzelliği anlatırken hep yetersiz kalmam bu yüzdendi. O kadar eşsiz geliyordu ki bana, onu sıradan benzetmelere mahkûm etmek istemedim. Ne güneşe benziyordu, ne aya. O tamamen kendine aitti. Benim için bir sırdı, başkalarının bilmediği bir masal. Ben ise o masalın sessiz anlatıcısıydım. Ona hiçbir zaman açık açık söyleyemedim belki; ama içimde hep bir şehir kurdum onun için. O şehri kendi duygularımla ördüm: sevincimden sokaklar, kederimden denizler, umutlarımdan köprüler yaptım. Tek istediğim, bir gün o şehre uğrayıp gülüşüyle ışık vermesiydi. Belki beni fark etmeyecekti, belki sesimi duymayacaktı… Ama kalbim yine de tek bir dileği fısıldayıp durdu: “Mutlu olsun yeter…” Çünkü bazen birini sevmek, onunla olmayı değil; uzaktan bile olsa ışığını izlemeyi kabul etmektir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!