Seni sevdim,
Yüreğim Beyrut oldu;
Ceplerim Afrika!
Vietnam'a girdin yüreğimde;
Kahrolmadı Amerika!
..
Önce soruyu sormaya, bir yaşanmış gerçeği incelemiş olmalı. Yaşamış olmak ise gerçeğin kendisidir. AKP”nin Adalet Bakanlığı niye hakim tayinini üstlenmeye bu kadar düşkün? Istanbul-Sariyer de bu örneği sırıtıyor. Dolandırıcıların birini ev sahibi, ötekini mal sahibi etmeye karar veriyor. Hukuksal oluyor soygunculuk. Bu hukuk, sivil yaşamı çökertip, esirliğine hız verirken, Tarım gibi her alan, örneğin, her çiftçi, borcunu bir başka bankanın sırtına aktararak sürüncemede bir hal ile can çekişiyor olarak, devlet makamlarının içini boşaltmaya da rahatlık sağlanıyor. Esirlik çalışmasına köklü hizmet. Tahılları ithal etmeye başlamakla, ekmeğini bekleyen esirler olmaya alıştırılıyor. Üniversite, okullar, memuriyetler keza öyle. Eğitici, hukuk, bilinç, ilim ele geçirilip, kuran ezberlemeye çıkar donunu ört başını imamlarının ellerindeki sopaları, iştahlandıkça kükrettirir yine, imam da kendisi istahlanır gün ve gün, padişaha (padişahlığa yani) hevesliyim der kendince... Puta tapıcılık çağına dönme hevesini alkışlayan bir millet yaratıyorlar, akıllarınca...
Böylesi sorunlarla böylesi bir toplum varlığı hükümet yaratabiliyorsa bir ülkede, o ülke AB”ye alınmaz! AB, sadece içine vahşet almaz, vahşet üretir, sömürür orayı önce! Afrika gibi. Sonra açlıktan ölmelerini seyre dalar. Afrika, bağımsızlığını kurmak için çok savaştı, korumakta ama yenildiler. Türk, beş bin yıldan beri bağımsızlığını korumakta başarılı, başarılı kalacak! Afrika”nın acılarına el uzatamıyor bu ülke içi terörle.
Toprağa sahip olmayı bilmeli millet! Hür milli ruhlu özelliğini benliği taşıyor bu millet, ruhumu bedenimden ayır diyemez! Yardıma muhtaçlar bekliyor onları diyeydi. Şimdi ise, bunu dile almaya bile cüret edemiyoruz denilen sınırında işte. Saldırmaya kokuşmuş bir illet, evrensel olarak terör açıklandı. Öyleyse bu kez, hukuksal soygunculuk terörlenirim diyen bir hükümet denenmiş oldu. Bu cesaret, sadece Türk milletinin büyüklüğünde denenebilirdi. Öyle oldu. AB, halkını bu yürekliğe büyütemiyor, millet yüceliği sıfatını kazandırma eğitimine yüreklenemiyor. Para verip susturuyor sadece. Parayı da bulmak için hukuksal soygunculuk hükümet bilinci oldu. Sömürü ile beslenmek insanlık değil, ırk türeme vahşetini yaratmak demektir. Kendini kendisi ile tehdit oluşan bir varlık olmak insanlık değil, insan halleri diye bir huy sapıklığı sadece. Zayıfı bulunca saldıran ahlaksızlık cüretini sahiplenmektir bu. Bu eğitim kolay geliyor elbette. Zayıfa saldırmaya cüretlenmek yani...
Oysa, analar kolay doğurmuyor, ölümle burun buruna geliyor. Bu gezegenimiz, yani dünyamız, doğayı, kolay bir basitlik barındırmıyor bağrında!
..
Bir zulüm silsilesi, sonu gelmez tefrika,
Mağdurlar sıralanmış, baş köşede Afrika,
Kara kıta demişler sana, a bahtı kara,
Aç, sefil, kuru, kara, hor görülen fukara,
Başkası suçlu iken, bulanmışsın katrana,
Her yanın talan olmuş, maden, orman ve sahra,
..
Afrika neresi, Orta Asya neresi dediğinizi duyar gibi oluyorum..Haritayı alıp baktığımızda gerçekten de Türklerin çok eskiden beri yaşadığı yerleri göz önüne aldığımızda onların Afrika’yla her hangi bir tarihi ilişkisinin olmadığını açıkça görüyoruz..Osmanlı dönemindeki ilişkiler de Mısır, Cezayir gibi Akdeniz’e yakın yerlerle sınırlı kalmıştır çoğu zaman..Belki de çok eski zamanlarda ya Türkler ya da bu Afrika kavimleri yer değiştirmişler birbirlerini etkilemişler de olabilir ama bu ispatı oldukça zor ve hatta imkansız gözüken bilimsellikten de uzak olacak bir görüş olacaktır.Sebep her ne olursa olsun şu kesindir ki, Afrika dillerinden Şavili ve Zulu dilleri ile Türkçe arasında olduğunu keşfettiğimiz ilginç benzerlikleri sizlerle paylaşacağız..
Her zaman söylediğimiz gibi aslında tek bir dil ailesi var ve biz bu dil ailesinin bütün dünyadaki delillerini toplamaya olanca hızımızla devam edeceğiz..Öncelikle şunu söyleyelim, coğrafyanın, tarihi ilişkilerin bu derece imkansızlığına rağmen Afrika dillerinde Türkçe ile ortak kelimeler olması ORTAK DÜNYA DİLİNİN varlığını gösteren ayrı bir kanıt olarak insanlığın akıl gözüne kendini gösteriyor.Bilim adamlarına göre örneğin Zulu dili Nijer-Kongo dil ailesi içinde yer alır Türkçe ise bildiğimiz gibi Ural-Altay dil ailesinden kabul edilir.Bu birbiriyle birleşmesi imkansız iki dil ailesi arasındaki ortaklıklar ilk Köken Dilinin varlığıyla açıklanabilir ancak.Ayrıca Medeniyetten oldukça uzak kalmış Afrika kavimlerinin dillerinde gördüğümüz o düzen ve mantıklılık da aslında bu dillerin tesadüfen oluşmayacağını gösteren ayrı bir delil olarak karşımızda duruyor..
O düzenli gramer yapılarının bir akıllı düzenleyici tarafından düzenlenmediğini düşünmek neredeyse imkansız..Bilimsel ve medeni seviyelerini göz önüne aldığımız da bunu Afrika’nın o yerli kavimleri yapamayacağına göre herhalde bir başkası bir şekilde bu dilleri bilinçli bir biçimde oluşturdu ve geliştirdi.Bu da insan zihnine yerleştirilmiş dil kalıplarıyla ya da konuşma genlerinin fark edemediğimiz ama aslında mantıksal olarak kaydedilmiş genetik dizgeleriyle açıklanabilir.
Şimdi Öncelikle Şavili dili ile Türkçe arasındaki benzerlikleri ardından Zulu dili ile Türkçe arasındaki benzerlikleri ortaya koyacağız.Yeri geldiğinde diğer dünya dilleriyle de ortak olan bazı benzer kelimelerin varlığına da işaret edeceğiz.
Şavili dilinde “Ben” zamiri şaşırtıcı bir şekilde adeta Türkçe’deki gibidir..Bu dilde ben, min, men zamirine karşılık gelmek üzere “Mimi” zamiri kullanılmaktadır.Daha şaşırtıcı olarak O, onlar anlamlarına gelen zamirlerin Türkçe “O” zamiriyle olan ilginç benzerliğidir..Bu dilde “Onlar” için “Hao” “wao” zamirleri kullanılır..Hatta zamirlerden ikincisinin “Bu” zamiri ile ilgili olduğu söylenebilir.. Bu>wu>wao
Aslında bu dilde “Bu” anlamına gelen (O anlamında da kullanılan) zamir de ilginç bir şekilde “O” zamiriyle benzerlik gösterir.Şavili dilinde bu, şu kelimelerini karşılamak üzere “huu, huo” zamirleri kullanılır ki bilindiği gibi bu zamirler de “O” anlamını içinde barındıran zamirlerdir.Buradan hareketle bütün dünya dillerindeki şu “O” zamiri ortaklığına da değinmeden geçemeyeceğiz.. Türkçe o; Farsça Av; Arapça Hu; İngilizce He; Şavilice wao, huu; Macarca ö; Fince han; Eski Hint-Avrupa dili ıuh; İsveçce han, hon; Tamilce avar; vb. (http://en.wikipedia.org/wiki/Gender-neutral_pronoun) örneklerde görüldüğü gibi bilhassa 3.kişi zamiri olan “O” zamiri ilk insanlık dilinin en büyük kalıntılarından biri olarak sadece Şavili ve Türkçe dilleri arasında değil bütün dünya dilleri arasında yaşamaya devam etmiştir.Bu da dünya dillerinin aslında tek bir dil olduğunu gösteren kuvvetli delillerden birisidir.
Bu iki dildeki pek çok kelime arasındaki benzerlikler de ilgi çekicidir..Çocuk anlamına gelen “toto” kelimesi sanki “çocuk” kelimesini andırıyor gibidir..Bu dilde anne kelimesini karşılamak üzere “mama” kelimesi kullanılır ki bu bütün dünya dillerindeki genel kullanımın bir benzeridir.Kız kardeş olarak kullanılan “dada” kelimesi şaşırtıcı bir şekilde Türkçe’de de “bebek” anlamında kullanılmaktadır ki aralarındaki anlam ilgisi oldukça açıktır.Yine “baba” anlamında bu dilde kullanılan “mbuyu” kelimesi ve bundan daha belirgin olmak üzere “büyük baba” anlamına gelen “babu” kelimesi Türkçe’deki “baba” kelimesiyle ilginç bir benzerlik gösterir.
..
bir sefil hayat ki afrika'da
insanoğlu aç,toprak kıraç
güneşin karanlığındaki yalnız kıta
dünyanın gün görmez bucağında
yokluğun eşiğinde
vahşetin pençesinde çırpınan kıta
yalnız, sefil afrika.
..
Özgürlük nasıl bir şarkıdır
Dillerden düşmez,
Robben de ünlü bir mahkûm yatar
Bedeni içeride yüreği özgür.
Dışarıda gecenin yüzüdür Afrika
Karardıkça mehtabın aydınlattığı.
Yedi kandilli süreyya dolanıyor Afrika yı
..
Gülmeyi unutmuşlar açlık ve sefaletten
Dünya sanki habersiz yaşanan felaketten
Can çekişip ölüyor Afrikalı çocuklar
Nefes alıp vermese farkı yok iskeletten
Dünya gülüp oynarken Afrika kan ağlıyor
Çocukların feryadı yürekleri dağlıyor
..
Afrika Afrika'm benim.
Başeğmez savaşçıların Afrika'sı
Hani o ata yadigârı ovalara adını yazmış
Hani o büyükannemin şarkılarındaki
Karşı ırmak boylarındaki
Savaşçıların Afrika'sı
Ben seni hiç görmedim
..
aç olanlar değilde olmasa açgözlüler
kalır mı Afrika da bir deri bir kemikler
açız diye bağırır obezler ekranlarda
açız diye bağırır aç ekmeğin yiyenler
..
Bir bilebilsem, beni sevdiğini ayrılık kolay gelir,
Düşsem Afrika Çöllerine hayalin benimle gelir,
Gökyüzünde gezen yıldızlar senden haber verir,
Bir bilebilsem, beni sevdiğini ayrılık kolay gelir....
..
Zarlar hep Roma da atılır;
Africanın doğuşudur Pön Savaşları
Bu kez Kartacaydı zarların adı.
Sezarların ayaklarıyla yürüdüler
Yüreklerini karartarak
Binlerce yıldır
Yoksulların ülkesine...
..
Sana şiir yazma değil, serenatlar söylesem,
Şarkılar, türküler az gelir türlü ağıtları desem,
Pasifiği aşıp Afrika Çöllerini bilene geçsem,
Yine de sesim duyulmaz, yine acıyan olmaz...
..
YİNE AYNI SENARYO
BU ülke bu senaryoyu çok gördü. Bitti derken yine aynı senaryoyu görmek aslında bizi şaşırtmadı. Bazıları şaşırıyorsa da bu işin bu kadar kolay olacağını biz hiçbir zaman düşünmedik zaten
Bill Clinton ‘Türkiye kendi haline bırakılmayacak kadar önemlidir’ demişti de kimileri bundan övünç çıkarmış olabilir. Ama işin aslı öyle değil. Sömürücü yeni Roma İmparatorluğu ABD bu topraklardan elini çekmeye hiç niyetli değil. Bu da kan, gözyaşı ve zulüm demek. Amerika azılı katil ve canilerin ülkesi. Amerika’yı keşfeden batı oraya ilk olarak hapishanelerdeki azılı katilleri gönderdi. Bu katiller kıtanın asıl sahibi olan Kızılderilileri yok etti. Onların arazilerini gasp etti. Daha sonra zulümle gasp edilmiş bu bitmez tükenmez toprakların işlenmesi için güce ihtiyaç duyuldu. O da bulunmuştu. Kara Afrika kıtasının yerlileri. Orda da bir zulüm tezgahı kurdular. Vahşi Afrika ormanlarında yalnız gezen yerlileri yırtıcı canavarları avlar gibi canlı canlı yakaladılar, gemilere balık istifi doldurup yeni kıtaya götürdüler. Esir pazarında sattılar. Özgür insanları köleleştirerek çalıştırdılar. Dinlerini değiştirdiler ama kölelikten azat etmediler. Hâsılı büyük bir zulüm imparatorluğu kurdular. Onların sırtından sanayi devrimlerini yaptılar. Sanayi hammaddeye ihtiyaç duydu. Onu Ortadoğu’da buldular. Bu nedenle Ortadoğu’ya el attılar, Ortadoğu’yu karıştırdılar. Zulümlerini oraya da taşıdılar. O da yetmedi tüm dünyayı karıştırdılar. Dünya milletlerine hayatı zehir ettiler.
..
Göklere yükselir yıkılan evlerin tozu dumanı
Taş üstünde taş; can içinde can kalmadı
Boğulur nice yiğitlerin rüyası Marmara'da
Dem olur
Marmara zelzelesi korkusu başlar sonra
Sabra ve Şatilla'da çocuklar kalır uçurtmasız
..
Avrupa!
Avrupa da 'tokluktan' ölüyor, açlıktan ölürken Afrika.
Fakirlerin hakkını yemesen, tokluktan ölmezsin Avrupa!
Berlin, 20 Eylül 2007.
..
İzmir'de bir konuşma
Küskünlüklerini,değerli taşlar,kutsal sayfalar ve dede yadigarı eşyalar gibi; boyunlarında muska,parmaklarında yüzük,yüreklerinde aşk gibi saklayanlara sözümüz yok...
Kötü ve yanlış yanlarımız,dostlarımızın sınav sorularıdır...biz insanları yanlışlarıyla sevmesini sizlerden öğrendik..çok bağışladınız beni,çok...
Bir gün ölüp gittiğimde,-ki hepimiz, bir gün bizi dünyaya mahkum eden hırslarımızı falan soyunup,bir yerlerde toprağa ve sonsuza karışacağız-ki bir gün ölüp gittiğimde,söylenmemiş aşklarımın pişmanlığı olacak en çok ah ettiğim...
İngiliz serüvenci Davit Livingstine,Zambezi'de,Rauma Irmağı boylarından,Afrika içlerine,3 kez sefer düzenlemiş bir gezgindi.Gittiği yerlerde,köleliğe ve cehalete karşı mücadele veren bu adam,1864 yılında öldüğünde,Arkadaşlarının isteği üzerine,onu taparcasına seven yerliler,cesedini kayıklara yükleyerek,İngiltere'ye gitmesine hiç ses etmeyince,herkes çok şaşırmıştı.Ancak Londra'da anlaşıldı ki,o afrika yerlileri,kendilerine ait bir şeyi söküp almışlardı:Livingstine'in yüreğini...Şimdi yıllar sonra yeniden aranızda bulunuşum,Livingstine'in milyonda biri kadar bile önemi olmayan bu insana sizin gerçekten hak ettiğinden çok fazla değer verdiğinizi,ve yüreğimi çoktan almış olduğunuzu gösteriyor..
..
Nerede insan hakları,
nerede özgürlük,
Nerede yaşam.
Açlık, susuzluk ve kuraklıktan,
Can verip ölüyor Afrika'm.
..
Kumlar kadar dertliyim, çölü gözyaşıyla sulayan biriyim.
Aşkına susayan çöl çiçeğiyim, bir Afrika menekşesiyim.
Yıldızların ışıltısı altında kör karanlık vaktin elemindeyim.
Kuruyan ve ağlayan coğrafyanın büyüttüğü bir bebeğim.
Kum fırtınasının ortasında ağlayan mosmor bir çiçeğim
Aşk esintisinin içinde kavrulan bir Afrika menekşesiyim
..
Faydalı bir sevginin
İçine doluyor nefesim.
Onunla güne merhaba diyor kalbim!
Nasıl olduğumu önemsiyor.
Aydınlık güneşin içinden geliyor sevgilim.
O Afrika,kadar çok sıcak.
Napoli,kadar derin bir deniz,
..