Alev nefesli bir ev, kanlı postal içi boş
Dalgalanan ay yıldız bir tabuta dökülmüş
Yüzler geceden kara pencereler nemli loş
Barışın çiçekleri köklerinden sökülmüş
Büyüyor büyüdükçe hıçkıran seslerde kin
Harfler kadehe düştü tutuştu kızıl şarap
Perdesini çekerken üstüme siyah gece.
Ağacını özledi elimde ince mızrap
İnledi hıçkırarak sol lâ dedi sadece.
Öpüverdi alnımdan uçan mahzun notalar
Defterime es verdi siyah tenli noktalar.
Masum duygularına hoyrat düşünceler kurşun atıyordu kadının. Paramparça güneşin ışıkları dökülüyordu eteklerine. Taze sanıyordu umutlarını ama tortusu çökmüştü içine umutsuzluğun. Yeniden bitişin hüznü çökmüştü üzerine. Telefonu alırken eline soluksuz bir darbe indi yüreğine. Bastı tuşlara cevap yoktu mekanik bir sesten başka. “ Bir mesajınız varsa sinyal sesinden sonra bırakabilirsiniz.” Cevap alamadıktan sonra söylemenin ne anlamı vardı ki… Yine de birkaç kelime düştü ağzından, boynuna urgan geçirilmiş bir sesle;
Çiyleri yudumlarken çimlerin dudakları
“ Bekle” demiştin burada,
“geleceğim yeniden.”
Yeşiller doydu suya
Gökyüzünün alnına nakşedilen sitemler
Dize olup döküldü ayazında duvarın
Poyraza mı dönmüştü esip geçen meltemler
Bir esin kelebeği uçacak elbet yarın
Umut hayali şeker eritmemek gerekir
Yüreğinde saklıyor gördüğünüz bu fakir.
Özgürüm rüzgâr kadar, fırtınayım eserim
Dolaşırım her yeri sınır tanımam asla
Bazen rehavet verir bazen nefes keserim
Rahatım ve serbestim hecelere kıyasla.
Bir yağmur damlasıyım düşerim okyanusa
Gururla haykırırım damla değil denizim!
Topladınız ne varsa her şeyi birer birer
Bırakın umudumu bir o kalsın cebimde
Bakışınız ok gibi deler göğsüme girer
Yalanlara yenildim doğru bildiğim kimde?
Çok zordayım kendimle kalacağım bu gece
Camdaki kör ışığı çalacağım bu gece.
Demem o ki sevgili;
Ne zaman seni içsem kitlenir dudaklarım
Ne zaman seni içsem uğuldar kulaklarım
Dökülünce dilimden lekelenir aklarım
Sihirli lezzetini düşlerimde saklarım.
Gölgende umutların serin rüzgârı eser
Suları uçmuş şehrin tozlu sokaklarında
Yıldızlar kan ağlarken ve sen elveda derken
Kurşunlar raks ederken aşkın şakaklarında
Ayrılığı hapsedip birden açıldı yelken.
Bakakaldım arkandan dur demeyi unuttum
Yalnız koymadan önce vur demeyi unuttum.
Düş terzisi geldi hanım kapınızda duruyor
Kalplerdeki yırtık sökük itinayla dikilir
Sihirli bir değnek ile zilinize vuruyor
Toplu iğne döküldüyse sürfile de çekilir.
Dikenli düşünceler içinde geziyoruz
Çiy düşen yüzümüze, elimize batıyor.
Bilmez gibi yapsak da aslında seziyoruz
Damarlarda tutunan dikişimiz atıyor.
Kördüğümler yapmıştık oysaki dikişlere
Dikkatimizi verdik dünyadaki işlere.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!