Adı Hasandı Şiiri - Halil Yılmaz Hıtmiye

Halil Yılmaz Hıtmiye
113

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Adı Hasandı

Nazlıydı
Adı Hasan’dı: Sırtçı Hasan
Nişanlıydı, yuva kuracaktı
Babası seferberliğe gitmiş
Gidiş, o gidiş
Ne haberi, ne de künyesi gelmiş
Kimsesiz, yoksul bir kadının tek oğluydu
Kardeşi de yoktu
Babasının yadigârıydı
Avucunun içiydi telli sınır boyları
Kol, bacak koparan
Ocaklar söndüren kanlı mayın tarlaları
Tez canlıydı, gözünü kapar
Çabuk gider - tez dönerdi
Sisli, isli, zifti gecelerden
Ay karanlık geceydi
Vedalaşmadı, habersiz gitti
Son gidişi oldu o gece
Düşlerine düştü anasının
Güneş yakıcı, hava sıcaktı
Zeytin renkli kamyonetten indirdiler
Sürüdüler, tozlu duvar dibine
Kanlı, ak libaslar içinde
Sınır boylarınca uzun, upuzun garip
Attılar üzerine kirli, delik deşik, bir mitil şilte
Soğuk olurdu yoksulun, garibin ölümü
Cesedi gibi soğuk
Kötüydü, zalimdi bu dünya
En zayıfı arıyor
Yoksulu yaman yerden, yaman vuruyordu
Açık mahzun gözleri fıstık yeşili
Deryalar gibi derin
Bahtı gibi salkım saçak
Akasya saçları kömür karası
Kan tere karışık vıcık vıcık
Yapış yapış, toz çamur
Ney yapılan saz gibi ince
Yay gibi çevik hıltan, selvi boylu
Görenlerin içini parçalayan zavallılığıyla
Metanetli görünüyordu ana
Eğildi, yüzünü açtı
Alnından öptü son kez
Yaşamını anlatan sarı, acılı yüzü
Ölümü beklemezliğin türküsünü söyler gibiydi
Şaşkınlığı donup kalmışlığı, can telaşı
Delik deşikliğin dehşeti
Sararmış, solmuş bir resimdi yüzünde
Bu insan deryasında kimsesiz
Issız, kuytu bir köşede
Annesine yeten bir ulu çınardı
Koluydu, kanadıydı değneği, dayanağıydı
Ölünecek zaman mıydı be oğul
Erken gelmişti ölüm, yakışmamıştı ona
“-Olmaz, günah.” dediler
“-Muradı vardı.” dedi
Dinlemedi, diretti
Kına yaktı oğlunun ellerine
Evine şivan ciğerine kor düşmüştü
Biliyordu, analık buydu
Yanık olurdu anaların ciğeri
Elleri havada, kucağı boş kalmıştı
Doğduğu, doğurduğu, yurt bellediği topraklarda
Oğlu da kaymıştı kucağından
Parça parça kandı yüreği yangın yeri
Alev alev dalga dalgaydı hıncı
Düğüm düğümdü boğazı acı
Bu nasıl bir felekti?
Bozuk çarklı düzendi felaketi
Son vurgun çok yamandı
Bu yangın, bu yıkılış
Önce gözlerine sonra dizlerine vurdu
Yazgısına küstü, lâl oldu
Düşündü durdu olmadı, olmuyordu
Nefes almanın anlamı yoktu
Hep yere bakar oldu
Sonunda, o da huzuru
Varsılı bu dünyada
Yoksulu ölünce kucaklayan
Toprakta buldu
Hava toz bulanık oldu
Sarı, yeşil, kırmızı karışımı
Sis bulutu kapladı
Görünen, görünmeyen her yeri
Sonra gökyüzü renk cümbüşü
Bir tufan, bir kasırga
Evren, son gününü yaşıyor
Kıyamete hazırlık yapıyordu
Çığlık çığlığaydı
Turna katarları, ibibikler, üveyikler
Telaşa düşmüştü serçe kuşları
Hayvancıklar kaçma, sığınma, can telaşında
Yer gök, yıldırımlar yağdırıyor
Bulutlar ağlıyordu süyüm süyüm
Var olan hıncıyla ağaçları zilinden söken
Kuru bir yaprağa döndüren
Her şeyi tarumar eden
Çıldırmış çılgın rüzgâr
Nuh tufanı bir tufan
Doğa fırtına sonrası
Dingin, ipeksi bir deniz
Uysal, soylu bir küheylandı şimdi

Halil Yılmaz Hıtmiye
Kayıt Tarihi : 7.3.2007 22:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Halil Yılmaz Hıtmiye