Son bir kez elveda diyemez insan,
Ayrılık türküsü çaldığı zaman...
Gönlüne dar gelir her sessiz liman,
Sevdayı denize saldığı zaman...
Ansızın gelirler kara bulutlar,
Nesin sen?
Gökyüzünden süzülen yağmur damlası mı?
Yeryüzünü ısıtan güneş ışığı mı?
Baharda hayat bulan papatya çiçeği mi,
Yoksa zemheri ayında her şeye inat güne merhaba diyen kar çiçeği mi?
Yıldızların aşkını sunduğu ayışığı mı,
Takvimler yazarken dünü, bugünü
Yarin kapısına bir adım gitmez.
Gönül sarayında soğuk kış günü
Yüreğim yanar da dumanım tütmez...
Gidemedim yine uzak diyara,
Gülizardan alıp da kalbe ektiğim
Gözyaşıyla beslenen gül yarasıdır...
Gece gündüz durmadan her gün çektiğim
Dilbaz yardan hediye dil yarasıdır...
Bir çift ceylan göz idi aklımı alan
Umutlar tükenip güneş batınca
Boynuna yıldızlar takar geceler...
Sevmek hayaline hüzün katınca
Hicran ateşini yakar geceler...
Vefasız bir yari onca severken
Yaşamaya küsüp de sessiz giderken
Yaşayan hayalleri yıktın da gittin...
'Seviyorum' diyerek yemin ederken
Hiç arkana bakmadan çıktın da gittin...
Bu gönlümü derinden yakacak sızın
Yüreğin ortasını yakarken sızı
Cehennem sıcağında yandın sen gönül...
Yalnızlık diyarında bir hayırsızı
Gökyüzünde bir yıldız sandın sen gönül...
Yıldızların rengidir ufukta açan
Ölüm gelmiş cihane, baş ağrısı bahane
Bu sözleri duyunca gezeceksin divane
Yaşanılan hüzünler bir yer bulur kendine
İşte o zaman yanar herkes kendi derdine
Yıldızlar misali gece uyanıp
Gündüz yaşamaya geri dönmüşüm...
Cehennem sıcağı közlerde yanıp
Senin gözlerinde tekrar sönmüşüm...
Tarihten silinip aşka küserken,
Bir yağmur olsam bir kara bulutta
Çöllere bir türlü yağamıyorum...
Gönül bahçesinde, sonsuz ufukta
Bir güneş olup da doğamıyorum...
Sevmek mucize mi yoksa hüner mi?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!