Yokluğun göbeğinde bir yiğit doğmuş
Sevgiyle aşkla kini ve nefreti kovmuş
Uyuz bir çakal kocaman aslanı boğmuş
Hala hala suskunsun ey Millet niye? ...
Ne dağı gördüğün var ne de meclisi
Kalk artık kalk şu kara topraktan, aç gözünü
Uğrunda can verdiklerin gör nice oldu
İnan, herkes unuttu, unuttu sözünü
Güneş yine doğuyor, sade sana gece oldu
Kanını akıtan engeller, kalktı şimdi aradan
Arkana bile bakmadan
Neşe içinde gidişini görünce
Demir parmaklar ardında
Bir mahkum olduğunu anladım
Havasızlığın ışıksızlığın
Sevgisizliğin kini
Bir sözlük verin imkansız olsun eşinin bulunması
Sayılabilecek en son sayı kadar olsun her sayfası
Bir ömür sürse de ezberleyeyim tüm sözlerini
O zaman belki anlatabilirim yaş dolu gözlerini
Bir sevgi verin dolaşsın vücudumun al kanında
Dört köşe duvarlar seni benden ayırdı mı?
Yanı başından kaldırmakla küçük yatağımı
Geceler yine karanlık yine korkuyorum
O sıcacık kucağını kucağını özlüyorum
Varsın ayağım sığmasın o küçük beşiğe
Güvendiğimiz dağların birine yağmadı kar
Bizim ne ufkumuz dar ne de gönlümüz dar
Doğru yolu gösteren mükemmel atamız var
Çok şükür alnımız ak yüzümüz aktır bizim
Kavgaları dargınlıkları kaldırıp attık aradan
Olduğu gibi duruyor gönlümdeki yerin
İlk günkü gibi sıcacık ve derin
Boynuna sımsıkı sarılan ellerin
Titremesi aynı, hasreti, sevdası aynı
Tarifi mümkün değil sevgimin
Güzele tutkun iyiye vurgun bir ferdim
Gerçek dosta derman düşmana derdim
Doğru yolda ölecek kadar merdim
Beni benden öğrenin ben buyum işte
Burnumu sokmam başkasının işine
Ellerim kah şakağımda kah çenemde
Sessiz sessiz derin derin
Düşünürüm
Yüzümde bazen hüzün
Bazen tebessüm
Geçip giden zamanın her karesinde
Aramızdaki mesafe
Belki bir kaç adım
Başımı kaldırsam görürüm
Ogül yüzünü
Dinlesem can kulagıyla
Vallahi duyarım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!