Gönül geçme aşk yollarında
Hep acı hatıraları sende kalır
Her güzele gönül verme
Hep acı hatıraları sende kalır
Her güzeli elde edemesin
Her güzelle geçinemesin
..
Anlatacak,ağlayacak o kadar çok şeyim varken susmak zorunda kalmam benim içime kapanık olmamdan değil, sizin anlamayacak olmanızdan kaynaklanıyor.
Hani kürt bi ana kürtçe ağıtlar yakar ya avaz-avaz? Kürtçe bilmeyen biri o ananın acı çektiğini görür ama anlamaz ya? Öyle işte.. Acı çektiğimi görüyorsunuz ama anlamıyorsunuz. O yüzden herşey tam olarak eksik.
..
Esirgeyen bağışlayan Aşk'ın adı ile başlıyorum...
İnan ne diyeceğimi bilmez bir haldeyim.Yada ne düşüneceğimi..Kafam karmakarışık sevgili.Sevgiyi bilen nadir insanlardansın.bense değer bilmeyen insanlarından...Benim istediğim aradığımda buydu yıllar yılı.Katıksız sevgi..Ancak nedenini bilmedigim bir nedenden dolayı bundan kaçar oldum.Sevgiden aşktan kaçar oldum.Hem istiyor hemde korkup geri kaçıyorum.Anlayamıyorum inan ne yapmak istediğimi.Şimdi benden çok uzaktasın.İnan seninle günlerimi geçirebilmek, görüşebilmek için herşeyden önemlisi yanında olabilmek için herşeyimi verebilirim.Ama imkansızlıkları düşündükçe sen orada ben burada...İnan kahroluyorum..Artık uzaklar, uzak sevdalar çok acı veriyor bana.İsteyipte göremediğin yarin uzaklarda ve istediğin zaman çıkıp gidemiyorsun yanına en kötüsü de doya doya göremiyorsun. Dokunamıyorsun. Kokusunu hissedemiyorsun.Dizlerine yatıp tüm dertlerini tasalarını arkanda bırakamıyorsun.Ne kadar acı verici bir olay anlatamam..Seni sensiz yaşamak acı veriyor bana.Neden böyle neden ama diye her düşündüğümde kendi kendimi yer bir durumda buluyorum.
Seni herşeyden çok ister tavırlar sergiliyorum son zamanlarda hele hele de geceleri, yalnızlığımda ancak sana ulaşamamak çekilmez işkencelere dönüşüyor.Telefon avizelerinde kalan sevgi sözlerinin kırıntıları artık beni tatmin etmez oldu.Çünkü konuşmalara doydum.Şimdi istediğim saatlerce susmak karşında.Seni seyretmek seni yüceltmek hoyrat ellerimle.Tek istediğim bu.Saatlerce karşında, sessizce oturup seni seyretmek.Gözlerinde erimek.Ama bu istediğim çok uzaklarda kalıyor.Sen uzaklardasın. Ben uzaklarda.Uzak diyarların sevda bekçileri gibiyiz.
..
Beni sevmedin hiçbirzaman /Bundan sonrası muallak/ Sen haklıydın pek çok zaman /Benim sevilmeye layık ruhum yalan dolan Acı çekmeye devam ediyorum/Bazen acı çektirmeye ara veriyorsun Her arada tekrar aşık oluyorum sana /Sadece kalbim değil ruhum hasta/Gerçek yüzünü görsemde iğrenemiyorum/Bir kez gözlerine bakmak tüm benliğimi unutturuyor /Sonra çoğumuz yalan söyleyemiyorum sana/Tüm yaşananlara rağmen sevmeye devam ediyorum seni/Geceleri ağlıyorum /Sesim çıkmasın diye hücum ediyorum yastıklara/Aklımda gözlerin kahpe keşif sözlerin /Sonra sevgilin geliyor aklıma dönüp ne şanslı diyorum /Senin tarafından sevilmeyi kutsallık kabul ediyorum /Bir sigara yakıyorum sevdiğinden/Onu her içişimde sen burdasın diye hayal ediyorum/Bilirsin içime düzgün çekemem o meneti /Ama yinede severim içmesini /Sadece pişmanlıktan korkuyorum /Bazen sığınıp dua ediyorum Allah'a/Bazen nedensin içim gülüyor /Ama senle bambaşka /Aşk filmleri izleyip bizi onların yerine koyuyorum /Sonra biz olmadığımız gerçeğini yüzüme vuruyorsun/Hunharca kabaca/İçimden bir şarkı söylüyorum bile bile yanıp ağlıyorum /Güneşin hergüne bizim için doğduğunu biliyorum /Umudumu kaybetmeden geçiriyorum günlerimi /Dengesizim,çirkinim sana verecek birşeyim yok /Biliyorum/Yinede aptalda bir umut peşimi bırakmıyor/. Bazen küfredip bazen gülüyorum. Tek birşey biliyorum oda seni seviyorum
..
Sevdiğim bana tatlı yalan söyleme
Acı olsun bana doğruları söyle
Bir demet gül ile gönlümü eyleme
Acı olsun bana doğruları söyle
Senin aklına da doğruluk gelmez mi
Her gün de söylersin bir başka yalanı
..
ACI VERİR SEVGİN
Kanıyor açtığın yaralar
Acı veriyor sevgin bana
İnsanlar sevince yaralar
Acı veriyor sevgin bana
..
Gece çökerken gündüzün üstüne,
Eriyorum demen ne acı şey anne.
Zaman seni yıpratırken
Bükerken belini kahpe kader
Çaresizlik ne acı şey anne.
..
Acılar vardır; Dil ile tadılır.
Acılar vardır; Mal ile tadılır.
Hallac-ı Mansur'a değen gül gibi;
Acılar vardır, Gül ile tadılır...
Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.
Acı, günahların keffaretidir...
..
Ne kadar acı sana yakın olmak,
Aşkının kor ateşi ile yanmak,
Eriyip kaybolmak bakışlarında,
Dokunamamak sımsıcak tenine,
Acı, çok acı sevgilim diyememek.
(Adana; 29.11.2011)
..
Guzel olmayan seyleri bile sevdiginde kisi, kendi disinda gelisen olaylar dahilinde, kendince ona anlamlar katiyor yada kendisinin de tam olarak anlayamadigi bir rollle karsi karsiya kalip; o rolun geregi karsisindaki kisilere replikler yaziyor.Bu repliklerle kendisinin haricinde bir cok insan da yuz yuze kaliyor.
Kirmizi baslikli kiz tarafindaysak: zalim acimasiz, ac gozlu, kana susamis kurt diyoruz.
Kurdun tarafinda oluncada: gunlerdir aclik ceken ve ormanda yapayalniz olan, acliktan ne yapacagini bilmeyen oluyor kurt.Bu durum tarafimiza gore degisiyor.Bize gore kurban olan baskalarinca zalim olarak nitelendirilebiliyor. Yada bizce zalim baskalarinca asil kurban olabiliyor.
Sevgi ve sevgili de boyle aslinda.Bugune kadar gordugum yada konustugum herkes sevgisinin yada sevgilisinin digerlerinden ve diger iliskilerden cok daha farkli, cok daha ozel oldugunu iddia ediyor.
Hicbir sey siradan degil, ayrintilari cok olan ve hatta cevredeki tum iliskilerden ve sevgililerden farkli oldugu iddiasi bile cok guclu.
Peki sokakta rastladigimiz on ciftten 6 neden mutsuz yada kavga ediyor?
Yada bir cok yonden artilari cok fazla olan bu iliski nasil olupta hastalaniyor ve bir sekilde tarafimizdan yada karsi taraftan OTENAZI ile yuzyuze kaliyor?
..
Yaralanmıştı; beklemediği bir anda gelen telefon ve karşısındaki ses ona şuana kadar tatmadığı bir yarayı tattırmıştı.Artık sevmediğini söylüyordu karşısındaki ses ve böyle bitmesi gerektiğini,son sözse ''herşey için teşekkür ederim'' olmuştu.Bu onun ayrılıktan aldığı ilk darbeydi,kabullenemedi ama tek bir kelime de düşmedi dudaklarından.Çünkü böyle bir anda ne diyeceğini hiç bilmiyordu.Telefonu kapattı ve kapatmasıyla duvara fırlatması bir olmuştu.Çöküp kaldığı koltuğunda öfkeyle karışık gözyaşları süzülüyordu gözlerinden.''Değmezmiş,etrafımdakiler çok haklıymış'' diye kendini avutup unutmaya çalıştıkça daha da çok hatırlanırdı unutulmak istenen insan,ona da aynısı oldu.İki gün geçmişti ama hala aynı yerdeydi; aynı öfkeyle sarsılıp gözyaşları döküyordu.Farklı,bugüne kadar yapmadığı birşey yaparsa herşeyi unutacağına inandırmıştı kendini.O esnada televizyonda gördüğü belgesel beyninde yeni bir düşünce oluşturmuştu.Hem tanıdıklarıyla karşılaşmayacak,bu karşılaşmada kimse onu hatırlatacak soruyu sormayacak hem de beyninde patlayan o acı kahkahadan kurtulacaktı.Hemen odasına çıkıp valizini topladı,dedesinden kalan av tüfeğini duvardan indirip temizleyip omuzuna taktı.Yola çıkma zamanı gelmişti.Bu yolculukta bahçelerindeki Pen adlı köpeği ona eşlik edecek ve kıştan kışa uğradıkları dağ evine yerleşeceklerdi.Yola çıktılar,dağ eteklerine vardıklarında ilk işi Pen'le birlikte ormanın içine girmek olmuştu.Avlanacaktı,avlanırken artan adrenalininde boğulup herşeyi unutacak ve yeni bir sayfa açacaktı hayatın içinde.Gökyüzünde iki kuşun dans eder gibi yanyana uçtuğunu gördü ve doğrulttu tüfeğini gökyüzüne.O ağaçlardan sekip ormanın yamaçlarında patlayan sesin ardından Pen hızlıca koşmaya başladı ve bir süre sonra Pen ağzının arasında bir kuşla geldi ama henüz canlıydı,üstelik siyah çizgili gövdesinde ne bir kan lekesi ne de bir saçma deliği yoktu.Şaşırmıştı; Pen'in yerde gördüğü ilk kuşun üstüne saldırdığını ve alıp geldiğini düşündü ve ormanın içine doğru ilerledi çünkü o kuşlardan birini vurduğunu görmüştü.Dikkatli dikkatli sağına soluna bakıyordu ufak adımlarla ilerlerken.Gerçekten de başka bir kuş görünmüyordu etrafta,arkasını döndü henüz bir iki adım atmıştı ki sağ elinin üzerinden sıcak birşeyin parmaklarına doğru süzüldüğünü hissetti.Bu kandı,çalıların arasından geçerken dikenli bir bitkinin elini yırtmış olabileceğini düşündü.Önce sağ elini inceledi ve sonra diğer elindeki kuşu yere bırakıp sol elini...İki elinde de hiçbir çizik,yaralanma izi yoktu.Başını havaya doğru kaldırdığında gerçekle karşılaştı.Biraz önce vurduğu kuş yaralanmış bir şekilde dalların arasındaydı ve o kan lekesinin sebebini ararken yere bıraktığı diğer kuş ta uçup yaralı kuşun hemen yanına konmuştu.Kendi ayrılığında öfkeyle taşan gözyaşları bu sefer sebep olduğu bir ayrılık için acıyla taşıyordu gözlerinden.Htasını anlamış ve o kuşun ölmemesi için dua ediyordu.Ağaca tırmanıp yaralı kuşa ulaştı,biraz önce bıraktığı kuşsa acı haykırışlarla tepelerinde uçuyordu.Eve geldiler; neyseki kanadından vurulmuştu şanslı olduğunu hissetti ve yaralı kuşun kanadına pansuman yapmaya başladı.
Bir hafta olmuştu; her gün pansuman yapıyor sabahları uyanır uyanmaz yaraladığı kuşun yanına gidip kanadının durumuna bakıyordu.Onuncu günün sabahı kanat sesleriyle uyandı.İyileşmişti ve kanat çırpıyordu,hiç bir sabah bu kadar keyifli kalktığını hatırlamıyordu.O kadar sevinçliydi ki hatasını telafi edebilmenin verdiği o keyifle mutluluk şarkıları söylüyordu.İyileşen kuşu avuçlarının arasına alıp bir öpücük kondurdu gagasının üstüne.Bu öpücük yaptığı büyük hatayı affettirebilmek içindi.Kapıya doğru yaklaştı ve aralayıp balkona çıktı.Artık uçma vaktiydi,son kez gözlerine baktı,özgürlüğün parıltısı yaraları iyileşen kuşun gözlerine çoktan yansımıştı.Tam bırakmak üzere avuçlarını gevşetmişti ki ilerideki çatının üstünden gelen kanat sesleriyle irkildi.Bu oydu; vurduğu kuşu kamufle etmek için kendini feda eden,siyah çizgili kuştu.Demek ki günlerdir o ilerideki çatının üstünde nöbet tutup beklemekteydi.Her şeyi unutmak için çıktığı bu yolculukta herşeyi yeniden hatırlamıştı ama bu defa gülümseyerek.Sevgisinin gerçek karşılığı olan adresi doğru tutturamadığını anlamıştı.Elindeki kuşu bırakmasıyla o iki kuş yine yanyana geldi.Öyle güzel uçup gidiyorlardı ki ilk gördüğü günde olduğu gibi dans edercesine,yanyana.İçeri girdi valizini topladı eve dönme vakti gelmişti.Kaçmasına gerek olmadığını düşündü.Ne kadar yara aldığının ve çevresinin onu hatırlatmasıyla çekeceği acının çok küçük olduğunu bir kuşun sayesinde farketmişti.Dönemliydi; sevgisinin gerçek karşılığı olan adresi arayıp bulmalıydı çünkü hem yaralayan hem de yaralanan acı çekiyordu ve bir o kadar da yaraları sarmak için ümitsizce bekleyenler..İnsanın aldığı yaralardan çok karşısındakinde açtığı yaralar canını acıtırdı ve bu yüzden insan korkularından,hayal kırıklarından kaçtığını düşünürken aslında hep kendisinden kaçar hep kendisini yaralardı...
..
Acılar bende arşiv, yuva kurmuş bedene,
Zimmetlenmiş ayrılmaz, istiyorsan bir dene,
Şimdi ben ne diyeyim, terk edip de gidene,
Acımana gerek yok, acılar otağıyım,
Her nerde acı varsa, ben onun ortağıyım,
..
Acının ne dini,
Ne dili,
Nede rengi var..
Acı hep aynı acı
Yürekleri delip geçen,
Derin bir sızıyla
Gözlere vuran o acı..
..
Ben bir keklik idim zalım yar avcı
Düşüpte enseme avladı beni
Ok attı sineme sızısı acı
Derin bir yaraya bağladı beni
Geniş günde güler darda ağlatır
Şu narin yüreğim derde bağlatır
..
Acı çekmek sevmektir
Sevmek tutsaklıktır
Tutsaklık yok oluştur
Yok oluş AŞKTIR...
Sevmek acı çekmektir
Acı çekmek özgürlüktür
..
179.
Görkemli kahkahaların arkasında çoğu zaman derin bir ızdırap saklıdır. Izdırap biraz tırt bir kelime, yerine başka bir laf kullansam mı diye düşünmedim değil. Lakin bulamadım. (Sahi lakin var bir de, o da ayrı bir tırttır. Zira gibi. Ama yok severim ben zirayı. Zira, zira iyidir, olduğunuzdan daha derin gösterir sizi) Acı, keder, mutsuzluk falan diyebilirdim belki ama ızdırap daha bir uygun sanki. Kederli insanlar üzgündür. Mutsuzlar acı çeker. Bir süre. Geçer sonra. Geçmeyen bir ızdıraba sahip insanlar ise çoğu zaman kahkahalarla gülerler. İnsanların içindeyken elbet. Yalnız kaldıklarında ise ne bok yiyeceklerini kimse kestiremez. Izdırap işinde yeni olanlar yalnız kaldıklarında mütemadiyen ağlarlar (Bak işte mütemadiyen var bir de) Eskiler ise genelde bira içerler. Mümkünse kırmızı tuborg, olmadı şişe efes..
..
Yegane meşgalemsin ruhumdasın bendesin
Hayalde gerçek gibi çapcanlısın zindesin
Ne yöne dönsem varsın arkadasın öndesin
Gönlümde sızı gibi dinmez bir acı mısın?
Bu nasıl güç kuvvet ki gönlüme akıyorsun
Yanımda imiş gibi hep bana bakıyorsun
..
Ağlamadan gülmek, mutluluk değil
Bazen farklı gülmek, en büyük acı
Mutlu olmak için, bilmeden eğil
Hayat özlem ise, hasretlik acı
Canımın içi ol, dur yolcu dinle
Dünya senin olsun, yar beni ünle
..
ACILARLA
Bilmiyorum acılarla, sanki arkadaş olmuşum,
İstemeden acıları, bedenime doldurmuşum,
Tomurcuk güller gübiydim, daha açmadan solmuşum,
Acılar acı üstüne, sanki acıyla doğmuşum.
..
Fakat acı çektim mi? Acı çekmedim. Sadece halkımın
acı çekmesinden ötürü acı çekiyorum. Yaşıyorum
içinde, yaşıyorum anayurdumda, bir hücre gibi
o sonsuz ve alazlı kanda.
Zamanım yok kendi acılarıma.
Kimse acı çekmemi sağlayamaz
bana temiz güvenlerini veren bu hayatlar olmadan,
..