kimi bir bahaneyle gider
kimi aceleyle oldudabittiyle
kimi direnir de direnir
kimi karar verir
kimi erteler
kimine dört duvar
kimine ip
Bizi kandıran o şarkılar, o mavi gece
O sıcaklığı beyaz ellerin, o ilk bakış
Sebepsizliğin sebep olduğu şafak vakti
O çok sevmek gecelerde o çaresiz aldanış.
Uzayan saçlar, alnında avuçlarımızın
İste o, insanin bir yerde, aşka boyun eğmesi
Devamını Oku
O sıcaklığı beyaz ellerin, o ilk bakış
Sebepsizliğin sebep olduğu şafak vakti
O çok sevmek gecelerde o çaresiz aldanış.
Uzayan saçlar, alnında avuçlarımızın
İste o, insanin bir yerde, aşka boyun eğmesi
Bu şiir, insanın varoluşsal sancılarını, hayatın kıyısında duranların iç dünyasını ve geç fark edilen güzellikleri anlatıyor. Ölümü düşünen birinin, son anda hayatın aslında ne kadar değerli olduğunu fark etmesi, ama artık geri dönüşün olmaması… Bu, belki de en büyük ironi.
"O ana kadar minicik bir çiçeğe, bir ağaca bakmamış da olabilirler" derken, şair yaşamın içinde gizlenen güzellikleri görmeden geçenleri anlatıyor. Oysa biz, her gün yanından geçtiğimiz bir ağacın, bir çiçeğin, gökyüzündeki yıldızların farkına varabiliyor muyuz? Yoksa "bir gün bakarım" diye erteliyor muyuz?
Bazen hayat, en çok kaybetmek üzereyken kendini gösterir. Uçurumun kenarındaki dal gibi… İnsan, düştüğü anda bile geri dönmek isteyebilir ama bazı kararlar, bazı adımlar geri alınamaz. Belki de önemli olan, o dalı en baştan görmek, ona tutunmak.
Bu şiir, bana ertelediğimiz güzellikleri hatırlattı. Hayatın içindeki küçük mucizeleri görmek için en dip noktaya inmeyi beklememek gerek. Belki tam da şu an, gözümüzü kaldırıp bir çiçeğe, bir yıldızlı geceye bakma zamanı…
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta