Biraz huzur ver bana rahatça uyuyayım
Kafamdan çıkartıp ta düşlerime alayım
Eşkalini görmeden işkence çekiyorum
Beni sana bağlayan nedir bilemiyorum
Gecelerim karışmış nahoş gündüzlerime
Taşın,toprağın altındı senin
Uçsuz bucaksız denizlerin
Kaç kişiyi yuttu; denizlerin,madenin
Ne işim vardı,bilmem ki benim
İstanbul…
Açılmayan gül’dü,Bizans’ın ellerinde
Dört tarafı çevrilmiş,kafeslenmişçe sine
Açtı 53’lerde kan kırmızı rengiyle
Duyurdu tüm dünyaya ben,İstanbul’um diye
Sığmam artık bendime,cihana haykırarak
Sensizlik kadar benlikte zor tek başıma
Sabah gidip akşam dönmeyen yola
Sordum damarımdaki akan boşluğa
Yok,yok bir damla yağmur yağsın içime
İlaç olur kanayan yüreğime
Gecemdeydin yine ihanet kadar hain
Ne ruhsuz bir o kadarda zalim
Bir korku duvarı kabustu sanki
Gözlerimi körledi şimşek gibiydi
Bütün baharlarımı kışa çevirdin
Bekleyiş dört duvar arasında
Sıkıntılar içinde kimi hüzünlü
Dar alanda paslaşmalar umutla
Beklediğin gelirse bekleyiş güzel
Belki ömür boyu beklersin yolu
Ne saraylar nede köşkler istedim
Nazik ömrü sana verdim yetmedi
Hastalandım yollarına gül döktüm
İnat ettin gelmedin de ne oldu
Senin orda güneş nasıl doğuyor
Gözlerin inci tanesi mercan misali
Göğüslerin gül bahçesi yayla diyesin
Bir boy var çınar ince serpilmiş
Bakmadan yürüdüğün yol ben olayım
Denizdeki parıltıdır saçlarının ahengi
Ölümün rengini kim söyler bana
Yaklaştığı an anlar mı insan
Ölümsüz bir yaşam nasıl olurdu
Yinede korkuyu tadar mı insan
Marifet elde değil
Gitmek isteyene kal diyemem
Yalnız yollar dar gelmesin
Sebebini sormam gitmesin
İstediğim benliğimi götürmesin
Belki kendisinden kaçıyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!