dilinin peşinde durmadan
hayıflanılacak ölüm, ısırılacak yumruk
umut olmak için herkesin terkisinde
jiletle imliyor bütün yönleri
kendi olmaktan başka her şeyi deniyor
rengi kırık, heceleri kızılderili ayini
I
yine dinçlik beklerken
düş ölüleri dökülüyor güne
hevesler ağartan vaktin
aydınlığı kaçırıyor rahatımı
- Metin Öztürk’e -
dilimizden dökülen nağmeler kement
küfürler pusula sokaklarında
umduk ki az devlet kokacak bu kent
yaşamak yeşerecek boyun bağlarında
- Ersin Yılancı’ya -
bize düştü hayattan koparmak uysallığı
gerçekten damlayan kanı biz içtik
yüzümüzdeki iz masumiyet allığı
kim vefa gösterse onun için ölecektik
meşhur bir yanılgı olsa gerek ya da mecburi seçenek durduğu ârâf
her günü elektrik sancısıyla yaşamak ve yüzyılı yanılsamayla tavâf
gecikmediğinin farkına varabilse tel örgülere asılmayacak ruhu
alacak hazzını tayin edilmiş vaktin bilecek soylu yön hangi taraf
yılları arşınladık bu çocukça bir şeydi
böyleydi güç yetiremediğimiz denge
küçücük omuzlarımıza yorgunluk bindi
ve boyandı her şey çürük bir renge
büyüdük yetişecek ne kaldıysa dünyada
Sana ulaşmaya çalışıyorum ama neden bu kadar zor?
şiiri ve şairi tanımak için gereğince emek harcamak gerektiğini öğretiyor insana. yorgunluğumuz yol yorgunluğu kavuşunca hafifleyen ama bitmeyen. şiir okumak için abdullah çevik okumak gerekiyor çoğu kez.
Sevgili Şar sizi burada görmek ne güzel, sayfan yoruma kapalı, mesaja kapalısın ve ben kalemini de şahsını da çok özlemiştim, burada görmek güzel, yedi yıl buraya uğramadım ama tilki misali dönüp dolaşıp yine geldik buralara, sizin gibi dostları görmek kadar güzel ne olabiliir ki, iyi ki şiir var