Abdullah Çevik Şiirleri - Şair Abdullah ...

Abdullah Çevik

hep haklı çıkma zannıyla yabancılaşan kendini
en çok bir başkasına yaklaşarak tanırsın
keyfini kuşların yağmaladığı bir çatı gibi
kurulmazsan diğer evler üstüne
ruhunu burkulmaktan kurtaramazsın

Devamını Oku
Abdullah Çevik

İdlib ve sarin gazı
bahar yaslı çocuklar
dolar yeşili insan hakları
hiçbir şey vaktinden önce değildir
ölümle çocukların randevuları kadar
Birleşmiş Milletler

Devamını Oku
Abdullah Çevik

Fena Halde Uyarılmayı Bekleyen İçin Karşılaşmayı Ummadığı Yazıt

kaçtın çünkü insan
kaçarak kendini kurtarmanın
alışkanlığıyla yaşamaktadır çağı
ne dostlarına itimadı vardır düşmanları kadar

Devamını Oku
Abdullah Çevik

gel bizi yıkasın eski yağmurlar
umut çiçekleri ezilmeden gel
affını bekliyor mahcup kusurlar
kalbim ıssızlığa yenilmeden gel

ayrılık sevdanın en keskin yanı

Devamını Oku
Abdullah Çevik

ben öldüğümde dostlarım
nefreti sevgisine galebe çalan insanlar
kalın gövdeli ağaçlara yaslanacaklar
çünkü onlar için yorgunluktur yaşamım
yine de sükûnet bulmayacak kalpleri

Devamını Oku
Abdullah Çevik

zeytinin üzerine,
atların ve rüzgârın,
güneşin,
ayın
yerine yıldızların
bulutların üzerine

Devamını Oku
Abdullah Çevik

peygamberi bir histir o taşınca çeperinden ruha itaat sunar
gözbağı kutsar körlüğü emre uyar İbrahim bıçağın cana dayar

varoluş beyanında en gerçek övgüsünü bulur korku ve titreme
ne bilsin Kierkegaard nedir havf ile reca ama akleder iman sayar

Devamını Oku
Abdullah Çevik

- Selçuk Küpçük’e -

ölüme kadar uzanan kir
nihayet anlama gömüldüyse şiirde
henüz ulaşamadığı masum ve bakir
vahalar serap değil demektir içimizde

Devamını Oku
Abdullah Çevik

-Doğu Türkistan-Gazze hattı-

[mevsimler bizi arar içlerinde en fazla güz
öpülmedik yerlerinde hayatın dargınlığı
kimsenin tanımadığı bir telaşla ölürüz
ölürüz anbean tıkanmaz asrın kursağı]

Devamını Oku
Abdullah Çevik

Sanki bir nebi görmüş gibi rüyayı zannımı vahiy nefsimi kurban bildim. Bıçağa yaslı yaşıyorken dünyayı Cebrail inecek gibi bekledim. Boynumda kan sıcaklığı ayılttı beni. Bir aldanış ne kadar büyükse dedim o kadar büyüktür elbette kefareti. Solacaktı hayat ve açılan her kapıyı arkasına yenilgi yaslayarak örtecektim.

Yürüdüm yarasaların sesleriyle karışık çirkinlikte haykırışlar yön verirken aşka. Ah o aşk ki şu kürenin zehirle barışık sefasına inat yol yordam istiyordu. Varamadım bir yere yalnızlıktan başka çünkü her dil öteki için konuşuyordu. Ahde vefa cesaret iyi niyet ve saflık anladım başıma bela örgülü şapka. Ve aklımda her şeyi bulandıran tuhaflık

Ben miydim duasıyla yağan yağmurun altında ıslanmaktan şikayet duyacak? Heveslenip kendini bıraktığı uçurumun gövdesinde tutunmak için dal arayacak? Geçti devran bitti rüya kesti bıçak. Bana kaldıysa şimdi son yakarış kalmıştır hatalarla kurulu pişmanlık surlarında. Ne düşmüşse payıma eğilip toplamaktır hayal kırıklığının kaskatı toprağında.

Devamını Oku