Birkaç kez ölmüşlüğüm oldu,
Kimseye söylemeden bir başına.
Sahte üzüntüleri de gördüm,
Mezar taşıma gözyaşı dökenleri de...
Yine göründü upuzun gurbet yolu,
Ağrımaya başladı göğsümün solu,
Hayat bu kavuşma ve ayrılıkla dolu,
Allah büyük, dertler küçük, Ey nefsim!
Bulunur elbet kavuşmanın yolu,
Kapı ardı gurbettir derdi eskiler,
Eskidi herşey, yenisi eklendi...
Pencere önlerinde, gidenler,
Kapı ardında, kalanlar beklendi.
Giden, aynı kişi olarak dönmedi,
Bir rüzgar esiyor, ılık ama sert farkındayım,
Ellerimi düğümlemiş bu girdap çarkındayım,
uzakta değilim, belki de ölüm kadar yakındayım,
Ellerini bağla umuda gözlerini açınca yanındayım...
Su akar ya,sesini duyurasıya coşkun çağıldayarak,
Sapanımı umuda yaslayıp,
Zalimleri taşlıyorum.
Onlar ölümü son biliyor,
Ben ölünce başlıyorum...
Ettiğim dans hazırlık düğüne,
...
Bir Derviş sorar, Su var mı içmeye?
Bilene sorar gibi, Yol var mı geçmeye?
Su senindir, içmen için, Allah'tır ma'ruf,
Yol senin yolun, O'nun emrine Matuf...
Her sabah yeni güne uyanan,
Ekşi de olsa, tatlı bir rüyadır hayat,
Hiç bir şey dünde bıraktığın değil,
Ne de kimse dün tanıdığın gibi değil.
Dünya, etrafında döner sanar insan,
Her an sönecekmiş gibi duran,
Bir cılız çoban ateşi gibi hayat!
Rüzgar bekliyorsun umutla.
Ya söndürecek ateşi,
Ya tutuşturacak,
Nemli geven köklerini...
Kahkahayla gülesim varken,
Ölesim geliyor bazısıra,
Sonra ağlayasımın içinde,
Mutlu olasım'ı zorlayıp,
Kendime misafir oluyorum...
Ateşi söndüren sudur, üzerine sere serpe dökülünce,
İnsan, fitne yumağı olur, ar perdesi sökülünce,
Hep bir aceledeyiz, insan oğlunun her işi acele,
Belki de biliyoruz, bu telaş götürür bizi ecele...
Hırsı dindiren musibettir, akılsız başa gelince,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!