Dışarısı barakadan, tahta levha,
Geredeli usta, bol kepçe lokanta,
Acıktım her hal, mideler zil çalıyor,
Girdim içeriye, kendimi buldum masada,
İnsan bilirse halıkını,
Ne etsin faniden gelecek,
Üzüm salkımını,
İnsan bilirse yaratılmışlığını,
Sekinet yağmuruna tutulur,
10 Kasım 1994,Saat 9,04 geçe,
Mahmut kaçar, Elinde Kur-an ile
Haykırdı Tevhit ile, Anıtkabir’de Demirel'e
Putlara tapmayın, Allah’a tapın diye,
La ile he illallah, Alla hu Ekber kıyamı,
Son oldu onun nidası, Kalplere korku saldı,
Öğüt almaya açık olmaz ise,
İnsana en iyi alacağı nasihat,
Yemeli hayattan bir tokat,
Yaşam aldatıcı lezzetli bir vesvese,
Mahpus yatan birçok adam,
Tuhaf desem, kapanmaz kapak,
Garip desem, çorak ve kuru toprak,
Acayip desem, hem farklı hem değişik,
İnsan desem, kafalar çamurlu ve bulanık.
Hayatın içinde: hepside var işte,
Bir tebessüm yeterdi bana,
Bir içten gülseydin bana,
Ömrümü sererdim sana,
Yüzünü kaldırsaydın bana,
Simalara maskeler takılmış
Yüzlerde nur
Kalplerde ar kalmamış.
Dillerde şeytan tüyü
Çekiştirme, kötü lafız
İnsanlığın tohumu Âdem’den,
Meymenetsiz maymunsun madem,
Sana ne Havva'dan Âdem’den,
Sana söyledim kuş beyinli serçem.
Bak aynaya bakan bir hayvan ne kadar sevimli,
Ya Şafi Medet
Harabe yürekler hüzüne mabet
Yâ Raûf, Yâ Rahmân, Yâ Rahîm medet!
...
Baktım manzaraya danıştım us’a
Verdiğin mesajı aldım Allah’ım
İsminden çok çok belli Mehdiymiş,
Bu halkın hepsi zındık bilememiş,
Elbet mahşerde her şey ortaya dökülür,
Ya süretten sökülür, Ya amelden bükülür.
Pek çok Acınası halimiz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!