Kalemim hasretinde ve geceler harami
Alevlere bürünmüş umut veren maviler
Kıskanıyor dudaklarım bardağındaki demi
Belki gelir,
Belki çoktan gitmiştir beklediğim gemiler..
Yüzümüzün ağır geldiği yerde
Sırtımızdan vuranlar kahpeydi
Kurşunlar değil..
Vurulanlar şair oldu,
kurşunlar kalem.
Kahpe, hep aynı kahpe..
Mevsimini kaybetmiş ağacın yaprakları
Düşmüşler, savrulmuşlar ayrı zarflar içinde
Tuzağına düştüğüm avcının kalanları
Vuran bir ok kalmamış hiç bir zarfın içinde
Dalları göğe varan özgürlük direnişi
Olmamış bu ben deyip
Yeniden doğmalıyım.
Hiç bilmediğim bir şehirde başlamalıyım mesela
Hatta ve hatta;
Hiç bilmediğim bir ülkede gözlerimi açmalıyım
Birinin hayatına dahil olacak kadar
Bekliyorum bak hâlâ, evinin karşında
Al ömrüm senin olsun duyur bir kez sesini
Gördüğüm an gölgeni, tül perdenin ardında
Koşasım gelir sana, tutamam ellerini
Sokağın köşesinde, kahverengi tahta bank
Sessiz bir akşam üstü gök kızıla çalıyor
Radyodan gelen seste dokunaklı bir seda
Söylediği her kelam yüreğe dokunuyor
Bu nasıl şiir ustam, destan gibi vesselam
Adı Cemal Safi'ymiş anlatıyor spiker
Ve zaman sonra anlıyorum ki
Çocuk bir şairin yazdığı
Dizelermiş gözlerin
Küçük bir çocuğun kurduğu
Toz pembe hayaller gibi
Öyle masum, öyle temiz
Gönül coğrafyasında yeni yerler keşfettim.
Çok zaman olmamıştı, çıkalı seyahate
Bir kapı sevdanınsa, yan komşu ihanetin
Yalanlarla, gözlerle ve yahut bedenlerle
Heves geçer, yetmez olur insan insana
Sensiz de güneş doğar, dünya dönermiş.
Anladım.
Yokluğunda kendimi cehenneme sakladım.
Her sabah içimde bir umut uyarsa da,
Yetmiyormuş meğer güneş bir günü ağartmaya.
Alışıyorum yokluğuna, mesela;
Hoş geldin yüreğime, yüreği, göğüm,
Güneşli günlerdir sende gördüğüm.
Daldığın yerde olmak mesela,
Yüzündeki gülüşün sebebi olmak.
Ömrümü adayacak kadar mert,
Sevdamı saklayamayacak kadar çocuk,
harika dostum