PERŞEMBE TRAVMALARI,
Annem’in aşkına…
‘nasıl düşerse bir serçe helinden sokak çocukların merhametine,
kalbim o derece çırpınır, o mermer taşın üzerinde.’
ıslık çalan bu patika,
yasladığımda başımı geride bıraktığım yıllarına
bir ömrün özetini notalar:
‘bir kadın en öpülesi çağında
tanrısal çileleri beyazlattı saçlarında’
düşünüyordu Descartes
o halde varım demişti
varlığını
her perşembe
*sosın köklerinde sulayanları yok sayarak
ve her perşembe
almanya dan bir gün şarkı söyleyen penguenleri getireceğine inanarak
mermer taşın kenarına bırakırdım avucumda sımsıkı tuttuğum terleyen bozuklukları
annem, elinde küçük yeşil bir kitapla anlayamadığım bir dilde
hıçkırıklara boğulan bir nota ile türkü söylüyordu
toprağında karıncalar gezen o mermer kaleye
ben, bizim mermer kalenin milimetrik hizasında
künyesi çimenrengi briket taşın üstünde oturuyordum
bu melodram hava bitinceye dek.
yeşil kaplı kitabı kapanarak
mıh gibi aklımda tuttuğum bu ezberin
‘..........sadakallahulaziiym........’ kısmında
benim de yürekten ‘amin’ diyerek katıldığım, ve
ilk gün geldiğimiz bu çiçek tarlasında
zılgıtlarla mermer kalemize diktiğimiz karaçam’ı suya boğuyorduk.
sonra
en sevdiğim kısmı bu rutin ziyaretlerin,
usumu bozup karton kutuda getirdiğimiz
kremalı gofretleri yaşıtlarıma dağıtmaya, ve bilmukabele dağıtırken de
ağzıma tıkıştırmaya koşardım.
güneş bir portakal şekeri gibi ufukta kızarırken
biz mermer kalemizi geride bırakıp kırlangıçlar arasından evimizi adımlıyorduk
annemle
Ve
zamanla yaşıt bu kadının dediği gibi karaçamla birlikte boy vermiştim,
naylon yeşil potinlerime bakarak mekik dokuduğum
bindokuzyüzdoksaniki adımdan her Perşembe günü biraz daha uzaklaştım
oysa ölüm,
babamın mermer kalesinde başucuna koyduğum bozuk paralarımla
bana hiçbir şey getirmemişti gelecekte.
çocukluğumu arşınladığım o almanya rüyası
geçekleşmesi ihtimal bir sevinç morfinlemişti belleğime
taa ki okula başladığım ilk gün seçkin çocuklarla ele ele
sosyal yardımlaşmadan yeşil önlüğümü almaya yollandığımda anlamıştım
mermer kalede yatanın babam olduğunu
Ve
mektepte öğrendiğim ilk harflerle,
koşup mezar taşlarını okumuştum buruk bir hecelemeyle
o zaman anlamıştım
bir anne neden yalan söyler!
penguenlerin asla şarkı söyleyemediklerini,
verdiğim bütün bozuk paraların benden sonra hep alındığını
sadakallahulaziiym türkü olmadığını
almanyadan dönecek kimsemizin olmadığını
O zaman anlamıştım,
kafamı musalla taşına çarpar gibi….
***
elini tutabilmek için hızlı adımlarla, parmak uçlarımdan amuda kalktığım bu kadına
her perşembe biraz daha aşık olmuştum.
ağlayacakken yüzündeki kederi en usta sihirbazlar gibi otuziki dişiyle gülmeğe değiştiriken
ağlarken gülebilmeyi öğrenmiştim
en taranası çağında saçlarının, arasında geziyordu parmaklarım
işte bu yüzden ellerim hep kına kokar benim
şimdi düşünürüm
eksikliğini hiç hissetmediğim bir adamın göğüsleriydi süt emdiğim
ateşler içinde uyurken, bir adamın eliydi alnımda hazır bekleyen
benden önce uyanan, benden sonra uyuyan bir babaydı o
o, dünyayı kapıda bırakıp içeri girdiğimde sahana un katıp en güzel yumurtayı yapandı.
sabah ekmeğime sana yağı çalan okul dönüşü beni savaşçı gibi giydirip işe uğurlayan
elimi kaptırdığım manivelanın çekicine lanet yağdıran bir Tanrısaldı o
her akşam, mayaladığı yoğurdun kaymağını bana ayıran karbonmonoksit zehirimi temizleyen
canımın içi lokman hekimiydi o.
En soytarı zamanlarındayken dostlarım ben aşık olmayı hep ertelemiştim eşek kadarken
işte bü yüzden hep kendimden büyük kadınlar sevdim.
işte bu yüzden sokak maçlarında hep yedek beklerdim.
işte bu yüzdendir benim Perşembe travmalarım.
***
Zamanın eli değdi bize,
ben büyürken kanayan bir oluk gibi esmer kabuğunda karaçamın
aylar yıllar geçti
karaçam kozalaklarını döktü mermer kalemizin üzerine.
Mektepler bitirdim,
şehirler gezdim,
adam oldum
ağladım!
kadim dostlarım oldu
Ve babam gibi aşık oldum
Düşünüyordu Descartes
o halde varım demişti
varlığını
her perşembe
*zambak köklerinde sulayanları yok sayarak
çok düşünmemişti demek ki Descartes,
seviyorum, ölesiye varım!
Kayıt Tarihi : 17.2.2013 22:15:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hamza Bağçalı](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/02/17/92-persembe-travmalari.jpg)
hayat dedikleri bu işte...Sonunda bir özet çıkaracak noktaya geliyorsanız, hayat öğretmenliğini iyi yapmış oluyor
çok beğenerek, duygulanarak okudum.
Kaleminize, yüreğinize sağlık genç kardeşim. Kutlarım..
Sevgiler...
Evet.
...
TÜM YORUMLAR (15)