A/...
Sahici adı her ne ise unuttum.
Köylük yerde Çakırınovlu derdik biz ona.
***
Boyu ya bir kulaçtı veya on karış,
Yarış, atışma ise çevirmeyin önünü...
Ününü duymayan yoktu civar köylerde.
Evlerde onun yaktığı son ağıt,
Onun söylediği son türkü genç gönüllerde...
Dedim ya boyu ya bir kulaçtı veya on karış,
Ama yetenek gani, Allah vergisi yani,
İnce ve yaralı bir kalp taşırdı tüm vücudunda,
Sarışın ayva dalı misali şiirler söylerdi,
Konuşur gibi köy meydanında.
Ama kaderi kabiliyetsiz bir çırağa benzer,
Evinden yana dertliydi, daha çok dışarlarda gezerdi.
Mecnunun herhangi bir kardeşiydi sanki kırlarda.
Şiirler döşenirdi tarlaların yanık anız yerine oturarak,
Bin bir özenle türküler yakardı karalı kaderlere,
Sabah erkenden çizilmiş alnına koşma ekerdi,
Her daim biz köy bebelerinin hayalini ellerdi,
Çünkü çıkar çıkar yıldızlarda gezerdi.
A/...
Sahici adı her ne ise unuttum.
Köylük yerde Çakırınovlu derdi Sürmeli Bey ona.
Bir maviye çalardı gözü bir sarının en yıldızlısına,
Taraklı ve aynalı bir yanı vardı pınar başlarında,
Kanının deli deli aktığı zamanlarda kalan,
Sisli ama güzel bir yüzü anımsardı.
Köylük yerde Çakırınovlu derdi uyaklar ona.
Masif tahtadan bin pareli simetrik oyuncaklar yapardı,
Metafiziği ve sahtiyanı severdi, Yunus kokuyor diye,
Yarı kör yarı dilsiz bir zamandı ki onunkisi,
Eli gibi dili de buğday ve alıç kokardı.
Ve yüreği işgüzar kolu gibi boncuk dizerdi,
İmece gecelerinde incecik keklik bileklerine,
Delikanlı yüreklerine şiir olur kuluçkaya yatardı.
Tandırlar yüreği gibi korlanamazdı onun,
Çörek pişirmeden önce karımış anneler,
Neredeler Dadallar, Karacalar ve Veyseller?
Çıkıp nur yerlerinden de dillenseler,
Onlar da 'Çakırınovlu derdi,' ona mutlaka.
O bir zümrüdü anka idi ki
Kendinden bölerek çoğaltırdı deyişlerini,
Her türküsü bir başka tonda yanardı,
Bir başka renk taşırdı heybesindeki...
Sayın ki yüreğinden bir parçaydı ayrılık onun,
Bir başka kalp odası hüzün ve kahır,
Beyni derbeder duygular taşır...
A/...
Sahici adı her ne ise unuttum.
Köylük yerde Çakırınovlu derdi Aşık Garip ona.
Sofrada tek baş soğanıyla garipti hakikaten,
Sırtındaki gömleği yamalı keten,
Bacağındaki şalvarı 'şeytan kadifesi'ndendi.
Belki garipti ama,
Şiirde kafiyeli ve püsküllü ayakları severdi inadına.
Onun yemeği bulgur pilavı üstüne bir parça Karacaoğlan,
Ayranı Ercişli Emrah idi.
Köylük yerde Çakırınovlu derdik biz ona.
Tek ve tekmil cöngünü yüreğimize bulardı çoğu zaman.
Çakırınovlu derdi ona Yunus dede de ona.
Ve herkes kendi hüznünden bir parça ayırırdı.
Rençberlik mesleğinde ustalığını koyverin,
Tarla tapan bilgisi ortaydı,
Amma yürek mektebinde sapına kadar ustaydı.
A/...
Sahici adı her ne ise unuttum.
Köylük yerde Çakırınovlu derdik biz ona.
***
Çakırınovlu'nun meraklısına notlar:
***
Köylümdü benim. Altmışlı yıllarda ben çocukken o yaşlı bir dedeydi. Adı Mustafa'ydı. Babasından ötürü Çakırınoğlu ya da Çakıroğlu diye anılıyordu çoğu zaman. Karacaoğlan benzeri koşmalar, Dadaloğlu benzeri koçaklamalar yazıyordu. Köylümüz Gülü bibimizin kocasıydı. Ama yolları ayrılmıştı ben doğmadan önce. Çakırınoğlu köyünü terk etmiş ve Ankara'ya yerleşmişti. Mamak bölgesinde oturuyordu. Orada da öldü. Şimdi bir Fatiha bekliyordur sanırım.
Aşık Çakıroğlu Mustafa, Yozgat'ın Sorgun ve Saraykent ilçeleri köylerinden bazıları üzerine yaktığı destanında şöyle diyordu:
Köylerin içinde Ahmetfakılı,
Bir yanına çalmış kara kekili,
Bağında yetişmiş burcu kokulu,
Lavantalar gibi koktu gidiyor.
***
Dedefakılı da kendi köyümüz,
Yeşillik bulunmaz yoktur suyumuz,
Değişmedi ahlakımız huyumuz,
Yine bir sakarlık yaptı gidiyor.
***
Karacalar değil sözümüz Salır,
Kol kola takınmış sunalar gelir,
Her ne söz söylesem işmardan alır,
Bir çala gözüme baktı gidiyor.
***
Mahmatlı'yı dersen yok söğüt kavak,
Oraya cem olmuş hep aklı savak,
İbibik evlere yapmıştır yuvak,
Evini başına yıktı gidiyor.
***
Çötelli köyünü bilirim ezel,
Silkeler peliti dökerler gazel,
Oranın kızları her yerden güzel,
Saçları burnuma koktu gidiyor.
***
Keser'i dersen bir methi orman,
Gördüm güzelleri kalmadı derman,
Yiğidin alnına yazılmış ferman,
Güzel keklik gibi sekti gidiyor.
***
Derenin içinde Yaycılar köyü,
Suları pek çoktur bilmezler kuyu,
Karakız insanı hep kabadayı,
Cüppeyi dalına taktı gidiyor.
***
Hoşumlu'yu dersen çukurdum kaya,
Sallanır sunalar inerler suya,
Orada yetişir congallı maya,
Sağına soluna baktı gidiyor.
***
Gördünüz mü Faraşlı'nın dereyi?
Onlar bilmez ne adeti, töreyi,
Su değirmeninde toplar yöreyi,
Bir çala unluğa baktı gidiyor.
***
Dikir'i de dersen hepsi de süslü,
Geliniyle kızı hep kepçe fesli,
Yakarlar kömürü evleri isli,
Meşeyi kökünden söktü gidiyor.
***
Çavuşlu'da rastladım bir dilbere,
Orada bırakıp geldim Albar'a,
Kamberli'ye uğrasam nereden nere?
Aklımı başımdan aldı gidiyor.
***
Tiftik'te ekerler pancarla kıska,
Sanki pehlivandır takarlar muska,
Buranın kelleri her yerden koska;
Kamayı beline taktı gidiyor.
***
Aşık Çakıroğlu'nun 1940 yılında kendi köyü ve civarında olan depremin acısıyla yaktığı ağıt ise şimdi bile yürekleri dağlamakta:
Sabah gafletinden uyandırmadan,
Niceler gözünden kanlar ağladı.
Ecel yastığına dayandırmadan,
Enkazlar altında canlar ağladı.
***
Zelzele yüzünden yuttuk biz hapı,
Sarsıldı binalar kapandı kapı,
Çürümüş topraklar tutmuyor yapı,
Mertekler, hezenler, damlar ağladı.
***
Dünya zindan el ermedi fenere,
Yıkıldı camiler kaldı minare,
Ayrıldı mevtalar çıktı kenara,
Ölen öldü sağ kalanlar ağladı.
***
Peyik, Karamağra, Dedefakılı,
Zelzeleden zayi etmiş akılı,
İsmet İnönü'de milletvekili,
Meclis'te gözünden kanlar ağladı.
***
Şu garip Mustafam destana başlar,
Gözünden akıtır kan ile yaşlar,
Viranda ağlaşır kerpiçler taşlar,
Hepsinden evvel canlar ağladı...
***
Kayıt Tarihi : 18.6.2006 18:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!