Zzzzzzzzbd İstanbul Şehri - 2 Şiiri - ...

Ünal Beşkese
1008

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

İSTANBUL ŞEHRİ - 2

Bir zamanlar, İstanbul’da İstanbullular yaşardı.
Gerçek hanımefendiler, beyefendiler vardı.
Üstelik, gökyüzü mavi, deniz masmaviydi.
Birileri “İstanbul’un taşı toprağı altın” diye bir laf çıkardılar,
Önce insanlar kirlendi,

Tamamını Oku
  • Mesut Bayram Özbek
    Mesut Bayram Özbek 10.08.2016 - 21:02

    İstanbulda medeniyetin çirkin yozlaşmasına mağlup olmuş durumda maalesef gönülden kutlarım kaleminize sağlık Mesut Özbek

    Cevap Yaz
  • Sevilay Çartık
    Sevilay Çartık 06.08.2016 - 00:42

    Bir zamanlar, İstanbul’da İstanbullular yaşardı.
    Gerçek hanımefendiler, beyefendiler vardı.
    Üstelik, gökyüzü mavi, deniz masmaviydi.
    Birileri “İstanbul’un taşı toprağı altın” diye bir laf çıkardılar,
    Önce insanlar kirlendi,
    Sonra, deniz ve martılar…

    Bir ‘İstanbul Türkçesi’ vardı;
    Düzgündü, nazikti, kibardı.
    Eş- dost muhabbetlerinde nezaket
    Edebî sohbetlerdeki kadardı.
    Önce o dil yozlaştı, kayboldu nezaket,
    Sonra güler yüzler, dostluklar ve muhabbet…

    Fenerbahçe’de Münir Nurettin,
    Maksim’de Zeki Müren söylerdi
    Ve İstanbullular, bu müziği dinlerdi.
    Önce şarkılara girdi arabesk,
    Sonra bir yaşam biçimi oldu, gurbetçilerle eşleşti,
    Yazık, bunca yüz yıllık kültür de arabeskleşti.

    Duvarlarından leylaklar, mor salkımlar sarkan bahçelerde
    Cumbalı, güngörmüş konaklar,
    Çamlıklar içinde, el oyası gibi köşkler vardı,
    Önce bahçeler bozuldu üçer- beşer
    Beton yığınına döndü o güzellikler…

    Arnavut kaldırımı sokakların kenarlarında
    Serin gölgeli yemyeşil ağaçlar vardı,
    Sokaklar, misk gibi ıhlamur, akasya ve huzur kokardı.
    Önce ağaçlar kesildi, sonra huzur ve ümitler,
    Yollar asfaltlandı
    Zavallı şehir, bunu medeniyet sandı.

    Pencereden pencereye bakışlarla yaşanan sevdalar,
    Pembe parşömenlere yasılan ne mektuplar vardı
    E- mailler icat edilmeden önce;
    Muhabbetler, mesajlara dönünce
    Bakışlar da, sevdalar da yozlaştı bence…

    İşgal altındaki bir ülkede
    Tecavüze uğramış, işkence edilmiş
    Ve görkemli geçmişi belleğinden silinmiş soylu bir kadın gibi
    Tevfik Fikret’in Facire-i dehr’i, (*)
    Yaşlı ve yorgun bir asilzadedir şimdi
    İstanbul şehri…

    Üstadım şiirinizi okuyunca 'İşte bu' dedirttiniz! Çünkü İstanbul gibisi yok! Süperdi, alkışladım. Yüreğinize sağlık, kutlarım. Saygılar...

    Cevap Yaz
  • Mine Kul
    Mine Kul 04.08.2016 - 16:36


    İstanbul'un o eski haline geç kaldım yaş itibariyle, eski hal özlenilen ve imrenilen şiirde olduğu gibi, böylesi bütün değerlerini yitirmiş şehri, belkide o yüzden sevemiyorum...
    Anlamlıydı, canı gönülden kutlarım saygılar...

    Cevap Yaz
  • Numan Okuducu
    Numan Okuducu 02.08.2016 - 14:44

    Eski İstanbul'u görmedim hiç. Ama şiirinizle canlandırmaya çalıştım. Nostaljik görüntüler geldi gözümün önüne.. Kesilen ağaçları, Asfaltları, Betonarme şehri izledim. Ama oturacak kadar yer bulamadım. Her yer kafeleşmiş... En kötüsü ne biliyor musun üstat... Benim neslimi bunlarla hatırlayacaklar. Ünal Hocam Kaleminize sağlık. Tahliliniz de çok güzel tarzınızda..

    Cevap Yaz
  • Halenur Kor
    Halenur Kor 02.08.2016 - 03:32

    İnsan , nesiller boyu İstanbullu olursa, yozlaşan zamanı, kaybolan güzellikleri daha iyi fark eder. Bu değişim, dilde de, saygıda da, sevgide de, çevrede de o kadar âşikâr ki, insan üzülmekten kahroluyor. Nerede o zarif insanlar? Ne kılık kıyafetler eskisi gibi, ne de davranışlar... Bu sadece İstanbul'da değil elbet. Ama, İstanbul hiç bir şeyle kıyaslanamayacak kadar, dünyanın incisi denen, gözler önünde olan güzel bir şehir olduğu için bu yozlaşma daha çok göze batıyor...

    AH, O GÜNLER...


    Nerde o güzelim bahçeler, köşkler?
    Mis gibi kokuları mor salkımların, nerde?
    Hani o kibar İstanbul Beyefendileri,
    Kadıköy Tramvayı'nda
    Yer veren, incecik belli, zarif hanımlara?
    Sokakta yankılanır gibi sesleri:
    ''İyi günler efendim''
    ''Nasılsınız efendim? ''
    O güzel bahçelerde
    Yine açacak mı kınalı çiçekler kim bilir?
    Erguvanları okşayacak gözlerimiz,belki de
    Bahçeyi sulayacak bir genç kız bembeyaz elleriyle...
    Koşup koluna gireceğim gülerek
    Yaşlı bir teyzenin.
    Şarkı söyleyeceğim tulumbadan su çekerken.
    Anneme, babama dönüp el sallayacağım
    Okula giderken...
    Camdan seslenecek Süheylâ Hanım:
    ''Börek yaptım, çaya buyrun canım''
    Dut ağacının altında
    Tutacağız çarşafın ucundan dört kardeş,
    Silkeleyecek dutları babam,
    Tabak tabak komşulara gönderecek...
    Yine masallarını anlatacak babaannem
    Yatırıp dizine, usul usul saçlarımızı okşayarak.
    Duyulacak uzaktan bir vapurun sesi,
    Çığlık çığlığa uçuşurken martılar.
    Çevirince radyonun düğmesini:
    ''Zehretme hayatı bana cânanım''
    Derken Zeki Müren
    Dolacak annemin gözleri...

    Göztepe'de, Erenköy'de mırıldanacak Yesâri Asım
    Bir ağaca yaslanıp söylerken ''Heybeli''yi,
    Göz kırpacak Çamlıca'nın üç güzeli.
    Usul usul çalarken babam Münir Nurettin'den,
    ''Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan'' diyecek.
    Işıldayacak yalılar, köşkler,
    Çınlayacak taş plâklarda sesi Eftelya'nın,
    Dalgalarla vuracak sesi kıyıya:
    ''Beğendim biçimini, her yeri mini mini,
    Dudaklarım ismini anıyor ah Kadıköylüm''
    Yansıyınca mehtap sulara,
    Deniz ve yakamozlar oyunda.
    İçimde fırtınalar kopacak,
    Yaşamış gibi Moda Koyu'nda...
    ''Bu gece Moda Koyu'nda...''

    Hâlenur Kor

    Bu şiir de benden efendim...
    Selamlar, sevgiler, ve saygılar...
    Yüreğiniz dert görmesin...

    Cevap Yaz
  • Nermin Seyratlı
    Nermin Seyratlı 01.08.2016 - 14:22

    'Bir ‘İstanbul Türkçesi’ vardı;
    Düzgündü, nazikti, kibardı.
    Eş- dost muhabbetlerinde nezaket
    Edebî sohbetlerdeki kadardı.
    Önce o dil yozlaştı, kayboldu nezaket,
    Sonra güler yüzler, dostluklar ve muhabbet… '

    Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde okurken, hocalarımız sürekli İstanbul Türkçesi'ne vurgu yaparlardı bize. O kibar, o nazik ve kulakta bir müzikalite etkisi bırakan söyleyiş nerde? Şu an İstanbul'da bir toplu taşıma aracına binip konuşmalara bir kulak verin bakalım.

    Bir İstanbul hayranı olarak İstanbul'un böylesine yok edilişini gördükçe içim parçalanıyor. 30-40 yıl öncesindeki İstanbul ile bugünkü İstanbul arasında dağlar kadar fark var. Olumlu mu peki? Hayır, ne yazık ki HAYIR. Oysa bir zamanlar gittiğim Paris'te, şehrin Napolyon Bonapart döneminde kurulduğunu ve o günden bu yana hiç değiştirilmediğini duyunca hayretler içinde kalmıştım. Binalardaki dış cephe bile izinsiz boyanamaz, sıvanamaz denmişti. Gökdelen yapmak mı? Asla izin verilmiyordu. Yorumu size bırakıyorum.

    Anlamlı, güncel eleştiri yüklü, güçlü mısralarınızı yürekten kutluyorum Ünal Beşkese.

    Cevap Yaz
  • Canan Akpınar
    Canan Akpınar 01.08.2016 - 10:46

    Tuvaldeki İstanbul çok güzel resmedilmiş...Belli ki İstanbul şairin yüreğinde demlenmiş.
    Hüznü hasret gibi çökmüş üstelik...
    Kırılan dökülen yok olan onlarca güzellikten biride bu şehir..
    Kutluyorum değerli kaleminizi.
    Saygılarımla..

    Cevap Yaz
  • Ömer Osman Avcı
    Ömer Osman Avcı 01.08.2016 - 09:38

    Uyan! İstanbul uyan!
    Haremiler iki yakana birden yapışmışlar,
    Boğazına iki koldan sarılmışlar,
    Yedi tepeni yerle bir etmişler…
    Sen ölmüşsün! ölmüş!
    Sen ölmüşsün de ağlayanın yok be…
    Seni diri diri,
    Hem de yıkamadan,
    Abdestsiz, kefensiz Karacaahmet’e gömmüşler…

    Şimdi;
    Ne, ada sahillerinde bekliyor,
    Safiye Ayla.
    Ne de, her gece Heybeli’de mehtaba çıkıyor,
    Zeki Müren…
    Onlar sana yıllar önce veda etmişler.

    Şimdi Kadıköy Vapuru yorgun,
    Kadıköy Vapuru kırgın,
    Kadıköy Vapuru ağır yaralı,
    Beş şeker atsan da güvertesindeki çaylara,
    Hüzünden başka tat vermiyor damaklara.

    Değerli Üstadım; destur isteyerek naçizane şiirimden mısralarımla duygu selinizde damla olmak istedim.

    Eski İstanbul'a özlem, daha doğrusu bulmak istediğimiz İstanbul ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.

    Tebriklerimi, selam, sevgi ve saygılarımı yolluyorum Hocam.

    Cevap Yaz
  • Serap Irkörücü
    Serap Irkörücü 31.07.2016 - 23:38


    Bir kültür erozyonu yaşanırken, sosyal bir çöküş başlamışken kültürün ve sosyalliğin beşiği İstanbul, bunun dışında kalabilir mi?...

    Beyoğlu'nda oturan bir yakınımız beni çok sevdiği için sık sık alır götürür, haftalarca onlarda kalırdım... 5*6 yaşlarımdaydım... Evde ayakkabıyla dolaşan fularlı bir enişte hafızama kazınmıştır... Hemen her gece yemek davetlerine gidilir ya da evde davet verilirdi... Her cümle 'efendim' diye başlar ya da biterdi... Çok şık giyinirler, ve evin bütün fertleri çalışırdı...

    Şimdi kolay kolay kimse 'bir yakınım Beyoğlu'nda oturuyor' demez herhalde....Semtin bile kimliği değişti.... Büyüdü, büyüdü ... bu kirlenme ne yazık ki İstanbul'u sardı....

    Bu şiirle beni hangi yıllara ve anılara götürdünüz Ünal Bey... Bir de sürekli içinde yaşayarak her an bu bozulmaya tanık olanların duyguları elbette daha kırık...

    Şiirinizi ve sizi içtenlikle kutlarım ... Saygılarımla.....

    Cevap Yaz
  • Bülent Baysal
    Bülent Baysal 31.07.2016 - 22:33

    Yeniden güzel şiirde olmak çok güzeldi... Sonsuz Kutluyorum Ünal Bey... Saygımla...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 22 tane yorum bulunmakta