Geçmişe uzanan bu yolda,
Ağır adımlarla yürüyorum.
Yaşamak isteyip de yaşayamadığım,
O kadar çok şey varmış ki... Özlüyorum.
Avluya inen dar merdivenlerden koşarak inmek,
Geleceğe atılmış ilk adımlarımdı
Ey benim nazlı gülüm!
Yetmedimi ettiğin zulüm.
Sensizlik inan ki ölüm.
Bekliyorum gel artık.
Seni sevmiş bir kere,
Eğme başını dostum, eğme
Seni garip sanıp acımasınlar.
Öyle gülsün ki gözlerin,
Dünya senin sansınlar.
Açma kalbini kimseye açma.
Gece gözlüm sana nasıl tutuldum?
Bakışına, gülüşüne vuruldum.
Gözlerine dalınca kaybolurdum.
Sen sussanda onlarla konuşurdun.
O kadar geniştiki yüreğin.
Yüzümdeki çizgileri,
Saçlarıma düşen akları,
Gözlerimdeki hüznü,
Yetmedi mi?
Gösterdiğin aynalar?
İçin üzüntüyle dolsada,
Kalbin bomboş kalsada,
Gözlerin uzaklara dalsada,
Yüzündeki tebessüm solmasın asla.
Başını kaldırıp bir bak.
İçinde dayanılmaz bir boşluk.
Olsa şöyle sahanda yumurtalı sucuk.
Bu ne biçim şiir abuk subuk,
Kendine gel olursun tosuncuk
Sucuktan sonra sırada dolma,
Ölürsem sevgili sana kavuşmadan,
Ağlama istemem sakın arkamdan.
Sen ki sevgini bana çok gördün,
Ağlama istemem sakın arkamdan.
Seni ne çok sevdiğimi anlarsan birgün,
Aylardan Kasım, mevsim sonbahar.
Yaşlardan 55, ömür sonbahar.
Ağaçların kendi gibi dökülmüş her yaprağım.
Ağaçların rengi gibi sararmış tüm hayatım.
Dökülmüş yaprakların gibi,
Kimseye güvenemediğim bir ortamda,
Bir ışık parladı sanki.
Birden karamsarlığım son buldu.
Çünkü seni bulmuştum arkadaş.
Üzülünce, üzüntümü dağıtan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!