Kömür kokusu sabahı delip geçer,
liman uykusunu sessizce bırakır.
Taş duvarlar işçinin terini yutar,
her çatlak bir hikaye taşır,
her gölge bir hayatı saklar.
Kuyulara inen adımlar, ölümle dans eder.
Çelik rayların titreyişi,
insanın nefesiyle birleşir, sessiz bir çığlık olur.
Bir taş yerinden oynar,
bir lamba titrer ve dünya bir anlığına durur.
Kadınlar mutfakta dua eder,
çocuklar pencereden limana bakar.
Bir bardak çay, her günün savaşı kadar değerlidir;
çünkü her nefeste evine dönmek bir mucizedir.
Gözlerinde kömür, saçlarında deniz tuzu,
ellerinde geçmişin ve geleceğin ağırlığı var.
Sen yanımda olunca
yerin altında sıkışan nefesim
bir yıldız gibi parlar,
karanlığın içinde yolunu bulur.
Sirene karışan martı sesi,
ölümle yaşam arasındaki o ince çizgiyi hatırlatır.
Her vardiyada bir ömür yazılır,
her adım, kaderin cesur kaleminden çıkan bir satır olur.
Zonguldak’ın yüreği,
taşın, kömürün, işçinin kanıyla atar.
Aşk burada sessiz ama ölümsüzdür;
bir bakış, bir dokunuş,
maden kadar ağır, deniz kadar sonsuzdur.
Ve unutma:
Yeraltında kaybolan her ses
yeryüzünde bir ışık olur;
her işçinin, her sevdanın, her nefesin ışığı.
Biz, karanlığın en derin köşesinde bile
yıldız gibi parlayan bir sevda olduk;
ölüm bile ışığımızı söndüremez.
Kayıt Tarihi : 15.11.2025 20:39:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!