Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
İzin ver hey ağam ben de gideyim
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma
Devamını Oku
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma
Yani su mu: Nazim'i veya Necip'i baska kimse okumasin. degerlendirmesin mi?kaldi ki Nazim'in hemen hemen her dilde cevirileri yapilip sevilerek okunurken.lutfen kisisel hitaplardan vazgecin!
Komiksiniz Naci bey.T.C butun bilgilere sahip merak etmeyin.suraya bakin ya.begenmediginiz bir bilgi verdim diye nerdeyse beni herhangi bir orgute bagli terorist ilan edeceksiniz.varsa bilginiz ve beceriniz dusunce ve dil boyutunda tartisin benimle.kaldi ki bu durumda da Diger insanlarin burdan kacmasina neden oluruz.bence bunu burda kesmek en iyisi.dusuncelerle/edebiyatla ugrasmak istiyorum burda.
Bakin Naci bey o gun ozelinize yazdigim gibi benim amacim kisisellestirmek degil konulari.kimligimi de siz sorun ben cevap veririm oldugu gibi.Necip Fazil'in 81'de hukum giymesine neden olan maddeyi inrternetten arastirin bulacaksiniz.wikipedia'da vardir mesela.
benim derdim kimseyi karsi karsiya getirmek degil.bilakis insanlarin olmasini istemedigi ama gercekte olan seyi soyledim.
bir bolgenin bayragini ayirmakmis:))bakin empati kurmaya calisin biraz sadece.tipki bir onceki yazimda belirtigim gibi.ve lutfen kisisellestirmeyin.varsa karsi teziniz veya bilginiz onu belirtin.saygilar!
iceri-den yazilmis bir siir...
her ne kadar ayri dunya goruslerine sahip olsak da durum tesbiti yapmak ayri seydir.
'Kemalizm, Fasizmin resmi adidir'..kendisine yonelik her tehditi olumle cezanlandirdigi icin.Necip Fazil da bunlardan biri..bunun icin de cok komik gerekceleri vardir Kemalizmin.Bakin Necip Fazil'in 81'de hukum giymesine neden olan gerekce icin ne deniliyor:' Necip Fazıl 'Atatürk'e hakaret etmeye meyilli olmak' gerekçesiyle mahkûm edilmiştir. birileri burada cikip bu dusuncelerimizin tersini soyleyecektir sanirim ama biraz durun ve dusunun derim.bakin baska bir not aktarayim-ki bugun sizin basiniza gelmemis olmasi yarin basiniza gelmeyecegi anlamina gelmez.
bazi seylerin ongorulugunu yapabilmek icin de insan olmanin getirdigi degerleri on plana cikarmak cok onemlidir
' NAZIM HİKMET'E İLK VE SON HİTAP
Nâzım Hikmet!
Nafile çabalıyorsun.
Sana kızmıyorum. Kızmıyacağım.
Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz.
Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum.
Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun.
Çünkü iflâs nedir, onu bütün hacmiyle idrak ettin.
O kadar yalnızsın ki, etrafında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyorsun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir problem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedikoduya, bir ankete doğrudan doğruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarına aykırı bulurdun. Şimdi bir yerde anket oldu mu, kıymeti ve seviyesi nedir, hiç düşünmeden, kapısı önünde aç biilâç bekleşen yedi sekiz kişinin başına en evvel sen geçiyorsun ve sıranı kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun? Fıkraların baş sahifelerden moda sahifelerine atılıyor, gene yazıyorsun. Hatırlanmak şartı ile ne hakaretlere razı değilsin? Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yok. Bir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kalın) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensenden, şunun bunun tokat izleri bile uçmuş. Zaman seni değil, yüz karalarını bile götürmüş. Ne hazin bir manzaran var. Akşamları, beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayaklarında bir çift siyah bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır geçen sabık Rum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan değildir. Artık nefret vermiyorsun. Zamanın hainliği önünde insanları tefekkür ve merhamete çağırıyorsun.
Bundan bir kaç ay evvel Bâbıâlide, Ştaynburg lokantasında seninle şöyle konuşmadık mı:
Ben - Gazetelere yazdığın bu fıkraları nasıl yazıyorsun, bu kadar adileşmeye nasıl tahammül ediyorsun?
Sen - Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka ne yapabilirim?
Ben - Kendinden ve haysiyetinden bu kadar fedakârlık edeceğine niçin potin boyacılığı etmeyi tercih etmiyorsun?
Sen - Potin boyacılığı etsem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler.
Kendisini bu kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, hakikatte tesellisi olmıyan seninle görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selâm verdim. Sana acıdım. Bu kadar düşmene -acısını ben duyuyormuşum gibi- razı olmadım.
Şimdi bana -tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda- çatıyorsun. Devlet günlerinde seni rakip diye almaya tenezzül etmeyen adam, bu perişan halinde sana nasıl tenezzül eder? Artık sen benim gözümde hiç bir şeyi temsil etmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporta komünizmanı, ne hile ustalığını, ne 24 saatlık reklâm açık gözlülüğünü... Senin nene mukabele edeyim?
Aynı ideoloji içinde vaktiyle sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmama rağmen konuşulabilecek insanlar bulduğum gruplar, yani sana benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, dolandırıcılığının prototipi diye gösteriyorlar. Bana ne düşer?
İşte açıkça söylüyorum: Ben senin kâbusun, geceleri uykuna giren umacın, her an yokluğunu hissettiren şeytanınım. Sana acıyorum. Fakat elimden ne gelir?
Çektiğin yokluk ıstırabına hürmeten, sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fakat hepsi bu kadar. Dediğim gibi sen, bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan affedeceğim. Bu vaade güvenerek istediğini yap! Sakın bu fırsatı kullanmamazlık etme!
Yalnız bil ki, sönmüş ve pörsümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne yapacağını bilemediğin hayatı nefhedemiyeceğim.
Ölü diriltmek ve müflis kurtarmaktan âcizim.
Benim hakkımda, içinde hapsettiğin şeylerin hacmini bilmiyorum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir roman...
Fakat sana karşı hiçbir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye etmesine rağmen söyleyebileceği her şey ve sırf sana hitap etmekle düşebileceği bayağılık burada toptan ve ebediyen nihayete eriyor.
İşte görüp göreceğin rahmet!
(11 Nisan 1936)
Necip Fazıl Kısakürek'
zindan iki hece
ruhu bilmece
sesin yankısından efsun devşirenlerin
yumruğu hep sıkılıların
öfkesi başından aşmışların
direnmenin lezzetine varmışların
çoğalttığı iki hece
zin-dan
tin hürlerinin zindelik mekanı
yusuftan ibrahime
tin-dan larının gong baresi
zindan iki hece
her kıvırımında bin sükut
her yakarışında bin çığlık
en dumur zamanlarında aklın
damarlarına tuğla salınanların
çoğalttığı iki hece
elma iki hece
havva iki hece
adem iki hece
gece iki hece
hece iki hece
dünya iki gece
biri doğulduğunda
biri ölündüğünde
yıldızlanan
oysa hiç bir anıtta bulunmaz
bizim gözyaşımızdaki zafer ifadesi
hiç bir manifestoda yayınlanmadı
sesimizin hüzne kayan alfabesi
hiç bir alan alamaz
korkumuzun kalabalıklarını
ki madem dünya deniyor bu tam açık cezaevine
madem ki reddederek başlıyoruz ve
saldırışla devam ediyoruz hayat denen ezaya
öyleyse
gözümüzden kırpılan yıldızları saymaya bir an yeter de
kırpık yıldızlarımızı yapıştırıp ay(la) maya bir ömür yetmez
elma çaldık
zindandayız
adem babadan tevarüs bir hüküm
havva anadan doğma bir kırık iç geçirme
yiz
sadece..
@..
onlar öyle bir darlıktan geçtiler ki
kır düğünlerinden dönenler gibiydiler
beyaz urbalarına illaki çamur
ayakkabılarına mecburen çimen
bulaşmış olmaklıklarından
tanınırlar
onlar
yani göğü bir pencereden izleyip
yine de göğü izlemiş olmak lütfuna
varanlar
darlıksa darlık
varlıksa varlık
farkı farketmeden
ve göğün anlamını asla
terketmeden
buluta
yıldıza
kuşa
maviye
bakanlar
kalıtlardan türbelerden
örenlerden zindanlardan
inzivalardan
hep büyük ve uhrevi bir genişlik fikriyle geçip
toprağa suya ateşe rüzgara
dünyevi varsayımlarla
ulaşanlar
her kim ki arif
sebeb-i tarif
o değildir
zindan
zindan olsa essahtan
bir sahih penceresi olmamalıdır
adı cennet diye anılan
@..
burada güller
güllelerle aynı sıklette
burada güzler
gürzlerle aynı darbeyi indirmekle meşhur
beynimize
oldukça tıkıngaç bir hayası var
hayasız iştahların burada
bu zindanda
bir eksen kayması hep
pergelin hiç sivri olmamış olan ayağında
hiç düzgün yuvarlak yok
hiç kesitsiz düzlük yok
hiç duraksız daim hat yok
bu zindanın penceresine
çakmaya
içeride
kırk katran ağıtlar kaynatıyor olması faydasız
elma hırsızlarının
dışarda gürül gürül akan bir dünya da yok
öylesi pişman
ve öylesi pişmanlığından pişmandır ki ahali
buğusunda efkar diye
şerh tüttürür akşamın
şarabın kızılında
gözlerin cazibedar günahı saklı hep
burada aşk
gölge
burada aşık
aşık değil bilge
burada bilge
bilge değil mazlum
burada zalim
zalim değil
seyfullah
burada hüzün
merhametten damıtılmış cennet damlası
burada siyah
geceyle anılsa da
her rengin en baskın dalgasında
burada
bu arada
bu arafta bir bakıma
tek mihman
nebilerin sızlayan sıkıntıları
çöl niyetine
tek nimet belki su
göl niyetine
tek gerçek ölüm
öl niyetine
@..
şiirde..sadece şiirde kalmak..ona hakkını teslim etmişliğinizle yetinmek neden bu kadar zor sayın fikret bey..
burada tam olarak şu söylense yeridir esasen..
size şiir dışında fikrinizi soran oldu mu..?
kaldı ki sormuş olsak bile..bu kadar nazik bir lisanla bile bu kadar kaba ve bağnaz olmak başarınızdan dolayı..söyleyeceğiniz her söz bir diken ve ayrıştırıcı bir jakoben kılıç tesiri yapacağından sormamayı yeğlerdim ben şahsen..
siz hangi hakla buradan bu şiir üzerinden kendi ideolojinizin propagandasını yaparken (hadi buna eyvallah da)..sizin gibi düşünmeyenlere hakaret anlamına gelebilecek sözler sarfedebiliyorsunuz..
derdimiz şiir ise..burası tam yeridir buyrun şiir konuşalım..şiirden konuşalım..yok derdimiz ideolojik gazlarımızın karnımıza yaptığı basıncı 'osuruktan' bir jargon ile gidermek ise..burası onun yeri değil..
yorumlarınızdan takip ettiğim kadarıyla..şiir bilginiz saygı duylacak düzeydedir..lütfen bize şiirden ve ona dair hissiyatınızdan sesleniniz ki..duyduğumuz saygıyı gözden geçirmek zorunda kalmayalım..
bende riyakar bir 'saygılar' ile bitireyim bari yorumumu..
(hangi saygıysa artık o)
@..
Sayın Kemal İspir'in vurguladığı gibi;şairin ideolojilerinden ,ününden kendini soyutlayarak şiir okuyabilecek,yorumlayacak kaç kişi tanıyorsunuz..?
Her ne kadar tarafsız olduğumuzu iddia etsek bile aslında hiç de objektif olamadığımızın,insan olduğumuzun en güçlü göstergesidir bu.
Bir şiirin şiirselliği,tekniği,sanatsal değeri ve şairinin felsefesi ve vermek istediği mesajın önemi nerede olmalıdır sorusu belki de en çok tartışılacak ve sonuçlandırılamayacak konulardan biridir.
Karar ne olursa olsun bunların birbirlerini tamamlayan unsurlar olduğu da büyük bir gerçektir sanırım.
Felsefesine son derece karşı olduğumuz bir şiirin bile tarzı ve diliyle beğenimizi kazandığını itiraf edecek kadar dürüst olsak bile bunu şairin felsefesiyle özdeşerek yaptığımızı düşüneceklerden çekinerek
kendimizi tuttuğumuz da başka bir gerçektir.
Şiiiri ;hapislik durumu ve psikolojisini iyi ele alabilen,bunu okura hissettirebilmeyi çok iyi başarmış bir şiir olarak ele alarak yorumlamak mümkün olsa da;şairin,okuru belli bir ideoloji çerçevesinde birleşmeye çağıran dizelerini içermeden yorumlamak bir o kadar zor...
Yorumu ,bu son konuya odaklanarak yapmak haksızlık gibi görünse de ,sosyal boyutlarıyla,ele alınması kaçınılmaz bir konu.
Bir şiir ne kadar ustaca yazılmış olursa olsun içerdiği felsefesiyle toplumları yozlaştırmaya,saçma ideolojiler peşinde koşarak ,bizi insanlıktan koparmaya çalışan,ayrımcılık,gericilik yaratan her şiire HAYIR !!!! demeye devam edeceğim.
Bu farkı göremeyen,görmeye kapasitesi olmayan,ya da ,bu çağdışı ,gerici felsefeyi bilinçli olarak yapan zavallılara söylediklerimin fazla bir etkisi olmayacağını çok iyi biliyorum ve bu zavallı felsefenin hakkından gelecek tek şeyin çagdaş ve bilinçli bie eğitim olduğunu da çok iyi biliyorum.
Gerici günlerin geleceği umuduyla yaşayan,buna inanan zavallılara kötü bir haberim var:
Irkçı bağnaz toplumların kendi mezarlarını kazan mezarcılardan hiçbir farkları yoktur ve o zavallı felsefeleri de kendileri gibi yok olmaya mahkumdur.
Saygılar
Fikret Şahin
zindan grimi gri
boyası devlet
fikrim yeşil mi yeşil
sebebi cennet
yusufa kör kuyu
necibe büyük doğu
tümseklerde tekerlek
cinnet üstüne cinnet
kaldır başını kaldırımlardan
mehmedim esmanı anla bir kere
ağlama boşuna beyninde zindan
yaklaş uzak bildiğin mesafelere
@..
Bu şiir ile ilgili 219 tane yorum bulunmakta