Zindan iki hece Mustafa'm laftaki kethüdada,
Baba katili oldu bu lafta,
Bir adım geri adım atmaz boynundaki lafta,
Haline diyen olmaz Mustafa'm
Kavuşmak mı özlemek mi desem Mustafa'm zindanda ölmek zor Mustafa'm
Bir uzun yoldayım, avlu... Tuğlalar döşemeli,
Kırmızı kiremitler kafama düşmeli ,
Bu hapis yolda düştüm derdine Mustafa'm
Gittim ve geldim bu uzun yoldan,
Bin yıl geçti üzerinden üstümdeki konak,
Ne ayak dayanır ne de akıl ,
Bir görkem ki gökler içindeki ateş,
Akıl olmazsa zorunda kalması içinde,
Üst üste geldi kalbimin ritiminde,
Geldin mi ? Sustun mu? Düştün mü? Unuttun mu ?
Cezaevinde insan mı çıkar ?
Yoksa Tabut mu ?
Bir idamlık Ramazan vardı ; Asılarak öldürüldü,
Kaydı yapıldı idam sehpasındaki Ramazan'ın
Geçip gittiler günlük fasıltılar,
Ramazan'da sonunda gitti bu üç günlük dünyadan,
Mezarına dikildi üç beş karanfil çiçek.
Müdür bey kükredi üç beş mahkum diye diye,
Çatı kaşları çattı hükümet diye diye,
Ben Rabbime hesabım veririm dedi ; Hükümet değil,
Kime azat edebilir beni benim hesabım Rabbime,
Anlamazlar beni yazısız,dilsiz,hukuksuz,
Anlamadılar bizi ne sen ne de nicesi.
Çay getir ilham kokulu çayından,
Dakikasından düştüm sensizlik olduğu günden,
İnsanlar zindanda Mustafa'm cemiyet,
Urbelattan kemiyet ; İnsanda Cemiyet.
Mustafa’mızıda sevin okşayın onu da,
Ölecek olsak da yine de seveceğin,
Sanma bugünlerde tümsek de kalacak,
Yarın elbet bizim ,elbet bizim,
Gün doğmuş gün batmış ebediyet bizim...
Kayıt Tarihi : 29.5.2024 17:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!