Sarp yamaçlarında dolandığım zannım
Ne zaman aşılandığını bilmediğim
Arzularımın bitmeyen duraklarında;
Sırtımda koca aşılamamış dağlar
Hiç farkına varamadığım tuzaklar
Biri diğerine benzer yolculuklardan
Bir sonlar aklımda bir de başlangıçlar…
Nereye varacağından korkulan sonlar,
Hayatta en sevdiğimiz anlarsa; başlangıçlar
Kimin umrunda arada unutulan hatıralar…
Ansızın bir adaya tutulmuşum dururken
Dört yanıma sarılmışken kirli sular
Ayaklarım çamur, içime bata çıka
Sert dalgalarla dönüşmüş esmer yüzümün
Surları yıkılmış, ardımda kalan yıkıntılar
Neden gidemediğime dair meraklar,
Aklımdaki kaygısız ve sorgusuz cevaplardan
Yorulduğum doğru, gerisi boş cevaplar
Bir de gece gündüz kaçtığım rüyalar var…
Aklım çok kalabalık bugün her neredense
İnsanlar toplamışım her ses ve renkten
Dosdoğru içimdeki koca boşluğa
Aklım başında değilse, niye bu kavgalar?
Oturmuşuz loş ışıklı dar ve küçükten odalarda
Resimler gösteriyoruz kör bir aynada
Bağrımızdaki açlıktan beslenen hayaller
Anlaşılmaz mizaçlı türlü garip şekiller…
Hatırlayamadığım koku, ses ve renkler…
Işığın içinden gölgeye doğru kaymışız.
Oynanmaktan geriye kalan; yaşanamamış,
Oyunlarla boşa geçmiş hayatlar.
Açlıkmış, insanlıktan yokluğa çıkaran!
İlk çocuk aklımda siyah beyaz yıllardan
O yıllardan hatırlandığım kahramanlıklarla
Renklenivermişti kısa ve bayat hayatlar…
Yalın ayak koştuğumuz topraklardan
Yalan aklımızdan bilerek kaçırdığımız
Ruhumuzun her şeye ihtiyacı varmış
Kendime dayattığım saçma baskılardan
Doğduğum gibi kalmak ne de zormuş
Her duyguya doyduğum mu doğruymuş!
Ruhum zilli benim niye durulmazsa…
Ağaç kovuğundan çıkmadık ya dünyaya
Var elbet babamızdan bir iki nasihatımız
Tüm ihtiyacımız olan bir kaç anımız da…
İnsanlık dediğin şey yoksa neye yarar!
Yılmaz Bektaş
Kayıt Tarihi : 9.5.2023 02:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!