Seni, dudaklarımdaki donmuş nefesle tanıdım
Kıyamet dediğin, bir çocuğun kardan adamıydı aslında.
"Üşüyor musun?" diye sormadım,
Çünkü yüreğindeki buzullar,
Güneşi bile titretirdi…
Aklım, kırık bir termometre gibi:
Sıfırın altında donmuş,
Ama hâlâ seni ölçmeye çalışan.
"Geçti mi?" diye sorma,
Alıştım demek daha kolay
Çünkü acıyı unutmak,
Kendi cenazemi kaldırmak gibi.
Geceler, bir operanın perdesiz sahnesi
Korosu susturulmuş, ışıkları sönmüş.
Ben ise sahnedeki son figüranım:
Düşen her kar tanesi,
Sessiz bir çığlığın izini taşır…
Ellerim, karlı bir patikada kaybolmuş izler
Bastığın her adım, bir yaraya dönüşür.
"Neden dönmedin?" diye sormadım,
Çünkü geri dönüşler,
Yalnızca kırık aynaların dilinde yazılır.
Şimdi biliyorum:
Karakış, zihnimde bir mevsim değil,
Ateşi saklayan bir volkandı.
Patladığında,
Buzlarım eridi,
Küllerimden
Yeni bir güneş doğdu
Artık üşümüyorum,
Çünkü yaktığın her şey,
Işığım oldu!
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 24.4.2025 21:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!