Bu sana ilk yazışım, bilmem kaçıncı iç çekişim.
Seviyorum seni, gözlerinde eridiğim o günden beri
Sen atını kaybetmiş prens, aşkını kalbine gömmüş sevgili
Sen suskun dilim,coşkun yüreğim
gençliğim,güzelliğim,
Sen yitirdiğim çocuğum, kazandığım yarınım.
Bu nasıl can sıkıntısı sevdiğim
Canına susadığım cana, sıkıntı.
Bu ne korkunç bekleyiş sevdiğim
Gözlerimde parlar umut ışıltısı.
Canına yandım sevginin nuruna kandım.
Ben böyle duymazdım sevdanın sesini
Bir ilkbahar geçti demin gözlerimin önünden.
Islak ıslak oldu gözlerim.
Kor gibi bir ateş parladı yüreğimde.
Sonra yağan sağanak…
İnanırmısın söndüremedi yüreğimdeki koru.
Nisan yağmurları bu dostum,
Türkiye’de bir gazete olmayı düşündüm…
Hayal ettim… Nasıl mı?
Bayağı gazete canım…
Yirmi otuz yapraklı, ağaç hamurundan yapılmış, renkli yada renksiz bu hiç önemli değil
Malum ya içinde nasıl haberler yazıldığı bilinen
Spordan tutun da magazine kadar her şeyi olan
Ne senin ne benim
İstanbul hiç kimsenin…
Hem yalnızların
Hem gariplerin
Hem sevdalıların
Hem hiç kimselerin.
Toprakmış gülen
Toprakmış yenen
Toprakmış gezen
Toprakmış öpülen.
Topraktan gelip de toprağa giden
İnsanmış topraktan,toprakmış insandan.
Selam sana hayat ben geliyorum
Bak; gözyaşımı sildim, akmıyor artık.
Sorma şimdi “yerdeki ıslaklık ne” diye
Görüyorsun küçük gölcük, kurur ikindiye
Soruyorsun “elindeki ıslak mendil ne” diye
Yaban gülleri açıyormuş dağlarda
Menekşeler soluyormuş
İnin cinin top oynadığı boş ovalarda
Güneş bir doğuyor, bir batıyormuş...
Oy yaradılışta alnına yalnızlık mühürlenmiş dağlar,
Bu kadar kolay olmamalıydı mücadelemiz
Öyle kolay elde edilmemeliydi nimetler.
Bilmeliydik şükretmesini.
Çekişmemiz büyük olmalıydı ormanlar kralıyla
Hani ağzında ya ekmek aslanın.
Kolay olmamalıydı zamanla yarışımız
Bir dilek dilenmiş en güzelinden
Adanmış yoluma...
Ne gelirse onun için güzeldir bilirim
Ne verdiyse en iyisidir eminim.
Ne ye layık olduğum değil asıl mesele
Layık olmak ilk önce verilen değerlere.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!