Günahlarım var, sığmaz sonsuzluğa
Sığmaz gecelerin ıslak yalnızlığına
Sığmaz karanlık yolların arka sokaklarına
Sığmaz başı boş parşolların kıvrımlarına…
Sevgilerim var, sığmaz günüme
Bırak dağılsın saçlarım rüzgarlarda
Bırak kavrulsun bedenim ateşlerde
Bırak çırpınsın yüreğim dalgalarda
Bırak dağılayım içki masalarında
Ne fark eder olmak ya da olmamak
Neredeyim ben… Nasıl geldim buraya, hangi rüzgar attı beni bu uçsuz bucaksız, kurak, sararmış, ölü ve duyarsız bir hayatın ortasına. Kimler ve hangi nedenler getirdi beni içinde bulunduğum amaçsız, boş, koskoca bir hiçlikten oluşmuş hayatıma… Nasıl ve nerede başlamıştım yaşamaya… Hangi hayaller ve umutlarla.. Umut ekmiştim oysa geçeceğim yollara ve sevgiyle sulamıştım çiçeklerimi… Çiçeklerim nerdeler, kim çaldı onları benden, neden boyunları bükük şimdi, neden bir bir solup gittiler… Yeterince sevgi, ilgi ve emek veremedim mi onlara… Hayallerimi beslerken ihmal mi ettim çiçeklerimi… Umutlarımı hayatın gerçekleri içinde kaybettim öyle değil mi? ... Çok şey bekledim belki hayattan, yaşamaktan, var oluştan… Kimsenin bu kadar sevgi dolu olmaya hakkı yok değil mi bu iğreti hayatta… Sevdiğin sürece eziksin çünkü, ezilmeye mahkumsun… Boyun eğişlerini, vazgeçmişliklerini güçsüzlüğünden sanırlar, oysa ki bilmezler ki gerçek neden, gerçekten sevmektir aslında… Alışık olmadıkları şekilde, sevgiye yaraşır bir biçimde, özgürce, sınırsızca, bitip tükenmek bilmeyen bir şekilde sevmek…
Bir zamanlar bir kız vardı. Hayatı uçsuz bucaksız bir dünya sanırdı… Bilmezdi ki oysa sevdiğinin iki dudağının arasından çıkacak birkaç sözle bile bütün hayallerinin ve umutlarının çöküvereceğini… Öylesine yaşam ve sevgi doluydu ki, sevginin en büyük güç olduğuna inanırdı… Yanılıyordu… Onu pek çok defa uyarmaya çalışmıştı diğerleri ama o diğerleri gibi olmak istemiyordu ki…. O inanmak istiyordu sevgiye… Ve sarıldı gerçek sevgi sandığı dikenli çalılara.. Canı yansa da bu gerçekliğe olan inancı onun direncini kamçıladı her defasında… Sonunda dikenlerinin ona bir gül bahçesi olarak geri sunulacağını sanıyordu…. Oysa yanılmıştı.. Yıllarca direndi, dikenlerinden bir gül bahçesi yaratmaya çabaladı, hayatın tüm sorumluluğunu sırtına aldı, savaştı…. Ve bir gün uyandığında anladı… Hayat sevgiyle biçimlenemeyecek kadar acımasızdı… İnsanlar onun yüreğinin çırpınmalarıyla aslında pek de ilgilenmiyorlardı…. İnsanların tek ilgilendiği şey vardı ki o da kendi bencil mutluluk arayışlarıydı…
Sen henüz yoksun
Belki de hiç var olmayacaksın
Seni hak edecek bir baba
Çıkacak mı karşıma
Bilmiyorum
Anlatılamaz bu duygu içimde çağlar
Gözümden yaşlar durmadan akar
Artık harika bir sevgilim bile var
Fakat hala eksik olan bir şeyler var
Özümden bir şeyler bana acılar verir
Elimden sanki, sanki ne gelir
Beni sever misin bebeğim
Sana izin versem
Bütün benliğin, tüm yüreğinle
Sevebilir misin beni bir tanem
Beni sever misin bebeğim
Bana bir yudum sevgi verseydin
Senin için neler vermezdim
Nasıl bir tohum muhtaçsa bir damla suya
Bende muhtacım vereceğin bir yudum sevdana
Bana bir yudum sevgi verseydin
Gülerken ağlamak
Gözyaşlarıyla boğulmak
Belki de en sevdiğini kıskanmak
Nedir bilir misin
Ufak bir gülümseyişle kıvrılan dudaklar
Birden bire buğulanan bakışlar
Dün gece otururken rahat koltuğumda
Kapıdan girişini gördüm
Ne olduğunu anlamaya çalışırken
Sarılıp beni öpüşünü gördüm
Dünya benim oldu sanki bir anda
Atıldım hiç düşünmeden kollarına
İçimde bir yorgunluk
Tüm zamanlardan farklı
Yılların birikmişliğinden başka
İçimde bir acı
Yüreğimin derinliğinde saplı bir hançer
Tüm içtenliği ile dile gelmiş bir yürek sesi bu...
sakın vazgeçmeyin yaradılanı, Yaradan'dan ötürü sevmekten.
Siz bir insansınız, hataları, sevapları, yanlış ve doğruları ile, tıpkı ben ve tüm insanlar gibi. Kimse hatasız değildir.
İçinizdeki o savunmasız çocuğun ellerini tututp yü ...
Bu denli içten duygularını kaleme döken pek az insan var. Dobura dobur.
Ve DeliVelîler Şeyhi'nin kapısı, samimi kapı arayana her zaman açıktır.
kutlarım.güzel anlatım.