Hititli bir kız yapmış duvarın sıvasını.
Beş parmağının izi kalmış aşı toprağında.
Belki yabani karanfiller de çizmiştir,
Zamanın sildiği.
Bu testi kırıkları,
Toprağa karışmış bu gök boncuk,
Öğreniyoruz,
Hüznün rengidir sarı.
Aynı havayı solurken,
Ayrılığı yaşarız.
Alıç dişler yanıbaşımızda,
Delişmen bir çocuk.
Göl
Çılgın aşkları hatırlatır.
Serin bir güz günü akşamında,
Tenine dokunmak gelir içimden.
Isınırım.
İki aşıktık Güzel Atlar Ülkesi'nde.
Çayır çimen cenneti Zelve.
Dünyanın en güzel ırmaklarıydı
Gözlerinde akan.
Seni dinliyordum,
Türkülerceydi sesin
Dağlara her çıkışımda,
Yüreğimi çıkarıp bir kartala veririm,
Alır götürür Sibel'in rahibesine.
Bir Karaçamın gövdesinde,
Dinlendirirken yorgun bedenimi,
Halıcı bir kız gül toplar,
Sevdiğime bir armağan vermek geldi içimden,
En güzeli bir demet kırçiçeğidir dediler.
Güzeldiler, alımlıydılar kıyamadım koparmaya,
Suretini çekip gönderdim ak kağıt üstüne.
Hüznü severim
Hele akşamüstleri
Divane çarpar yüreğim,
Günışığını saklarkken koynuna.
Benim hikayemi yeniden yazın.
Önce cüllükleri yazın,
Hani şu çığırtkan kuşları.
Onlar alıp götürdü hüzünlerimi,
Yalnızlıklarımı.
Ne zaman yollara düşsem,
Zemheri girer canevime,
Özlerim sevmediklerimi bile.
Hele ayrıılıklar,
Son bir bakış,
Son bir dokunuş,
Görmek değil, bir ağıdı yaşamaktır,
Suretine bakmak.
Sanki ayrılık havası yeniden çoğalıyor,
Çocuk gözlerinde.
Bahar değil yaşadığımız
Say ki eylül,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!