Zehrini içtim şehrin, her yudum başka sessizlik
sokak sokak eririm, içim kuyudan karanlık
düşsem kimse tutmaz, toplasam kimse görmez külümü
her kırığımda başka ayna, her aynada başka çocuk.
Odamda saatler tersine kanıyor, zaman tavandan damlıyor,
iğneler geceyi dikiyor zamana, her sökük başka yara
Ya Rab, ne zaman duvara dokunsam soluğum buz tutuyor
Köşede bir çocuk var, kendi gölgesinde boğuluyor
Her nefeste derinleşiyor kuyusu sesimin
göğsümde bir şehir, kendiliğinden tutuşuyor geceleri
bir zaman var ki en çok orası kanıyor şimdi
sekiz kez sustum dokuz kez unuttum kendi sesimi
pembe tabelada "prenses" yazıyor, içerde hep aynı adamlar
masada iki köz, dostluk büyüyor dumanında kışın
avuçlarımda küller var, her biri sönmüş bir çocukluğum.
Gecenin içine duvar örüyorum, her tuğla bir sır
harç yerine kanım akıyor, taşlar yine düşüyor
kaç şehir kurduysam hepsi tuz oldu dilimde
o çocuğun gölgesi büyüdükçe ben küçülüyorum sessizce.
Bir gün bütün zehir çekilir şehrin kökünden
saatler durur, zaman kendi gölgesine düşer
ben o gün yıldızları devşiririm kuyu kuyu gezerken
çocuk ısınır usulca, ben soğur giderim, her suskunluk şafak olur.
Susarım artık, her şey silinir gider bu şehirden
ne kapı kalır ne pencere, ne gece ne gündüz, ne sen ne ben
bir yalnızlık büyür içimde, sessiz ve zail
alnımda yazılı kalır: hasbünallahü ve nimel vekil.
Kayıt Tarihi : 21.11.2024 14:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ancak hâkikât olan birde yürüyene sormak lâzımdır o mayın acısı ile nasıl ayağa kalkıp yürüyebildiğini....madem ki yürüyebildi onca şeylere rağmen kendi omuzundan öpmeli, o acı veya yük ile o yolları yürüyebildiği için.... Her satır demeyeceğim her harften hissettim iğne acılarını, noktası virgülü dahil.... o yüzden dilime nakşeyledim belki de ne vakit bir acı görsem bir yerde kalbine sakinlik ve dayanma gücü versin diye..... fazlasıyla versin bu satırları yazanın akıttığı göz yaşlarıyla ve yazarken gergefinde ki oluşan düğüm düğüm acılar hissedene.....huzurla kalasın
Böylesi satırları yazarken hissedilen o duyguların derinliğine ve "O" duyguya selam olsun. Dayanıklılık ve güç dilerim.
sevgilerimle...
Gam türabıyla yoğrulmuş, hicran ateşiyle kavrulmuş bir kalbin yankısıdır bu satırlar. Her bir mısrada akan mürekkep, aslında gözlerden süzülen yaşların müsveddesinden başka nedir ki?
Buyurduğunuz gibi, şehrin zehri geçici, gölgelerin boğuculuğu fani... Lakin bu fanilik içinde dahi, keder çiçeklerinin açtığı bahçede gezinmek, dert gülşeninde soluklanmak da bir başka hüner değil midir? Her bir satır, elem meşkinin mürekkebine batırılmış kalemden damlamıştır desem yeridir.
Bizler ki aşk dergâhının dervişleriyiz, her yaradan bir gül bitirmek, her çileden bir nağme çıkarmak bizim nasibimiz olmuştur. Zira bilirsiniz, en güzel şiirler yaralardan süzülür, en derin manalar ızdıraptan doğar.
Bu naçiz satırların sizde böylesi derin akisler uyandırması, gönül yaramızın ortak olduğunun nişanesidir. Zira ancak aynı derdi çekenler birbirinin dilinden anlar, aynı yolun yolcuları birbirinin izinden gider.
Kelimelere ruh veren anlayışınız ve gönül gözüyle okumanız için müteşekkirim.
Cümle dertlilere şifa, yaralı gönüllere deva niyazımla...
TÜM YORUMLAR (3)