Askerde ordunun komutanları eğitim yaptırırlar askerler birbirine ayak uydursun diye, sivilde sermayenin komutanları... yine de zaman öyle hızlı akıyor ki ayaklar çoğu zaman uymuyor, dolanıyor birbirine...
Evlerimiz sokaklarımız kadar güvensiz artık, eskiden mektup yazardık, kart atardık, üzerinde açık adreslerimiz olurdu. Şimdi adresimizi öğrenen olunca, yüklenip evlerimizi sırtımıza yeni bir yere göçüyoruz kimsenin bulamayacağı, bu bazen, yokluktan oluyor, gelen giden yokluğumuzu görmesin diye ya da çok gelen olursa çok masraf olur korkusuyla... Bezen de, ruhunu satamamışsındır, zorla almaya talip insanlar vardır, onlardan kaçarsın...
Eskiden evimizin bir parçası olan anneler, eşler, kız kardeşler, yine evin
Bir parçası olmaktan çıktılar, karavan gibi oradan oraya taşıdığımız bir parçası, tekerlekleri gibiler. Bütün yük sırtlarında...
Eskiden anne yarısı olan mahallenin kadınları, yani teyzeler, artık ekmek üstü yağ, şeker gibi şeyler vermiyorlar, toplu taşıma araçlarında yer versin diye gençlerin gözüne bakıyorlar. İşte böylece, eskiden ‘’sana gözüm
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman