Akşam saat 21:15
Durakta tam otobüs beklerken yine sen diye bir başkası göründü gözüme.
Saçı biraz daha uzun olsa, eh birazda senin gibi salına salına yürüse az daha sen diye bir başkasına aşık olacaktım.
Çok geçmeden anladım ki yıllar geçmesine rağmen kime baksam hâlâ seni görüyorum...
Akşam saat 22:20
Sana geldim, içerde olmadığını bile bile çalmak zorunda kaldığım kapının ardında derin bir sessizlik dışında beni bekleyen hiç bir şey yoktu.
Oysa virane kalbimin odaları hâlâ şen şakrak ve senle dolu.
Attığın her adım tozlarını daha da kaldırıyordu.
Faili meçhul değildi içimde kol gezdiren, bu besbeli sendin, gölgesini eşikte unutup giden.
Akşam saat 23:25
Ve yine ters düştük birbirimize.
An ve an ayrılığı kabullenmek korkusuyla yüzleşmek kahrederken, seni sensiz yaşamak düşüncesi ağır ağır vuruyor hırçın dalgalarını yüreğime ve bir sen daha olmadığını biliyor olmak yaralıyor en derinden.
İçime düşen bu ateş kasıp kavuracak besbelli, beni, benliğimi beyhude geçecek bir ömre şimdiden merhaba demek ağırıma gidiyor...
Kes sesini be zaman!
Başlatma akrebinden yelkovanından.
Yok işte yok...
Geçmiyor öyle senin gibi bazı sancılar.
Bunu da daha önce götürdüklerine say.
Yetişemez oldum sana vakit geldi.
Bu gidişe dur demenin zamanı şimdi.
Ecel, senin kapımı çalacağın yok.
Ayrı dünyaların insanı yaptın ya bizi.
Artık yarinde geleceği yok.
Ayağına bekliyorsun madem.
Yolumun üstündesin zaten.
Belki zamansız ama şart oldu bu eleveda
Sabah verilir selam ve ruhumuma El Fatiha.
Kayıt Tarihi : 12.8.2011 00:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!