Yerli saatlerimizi şaşırtan yabancı saatlerin istilasıydı,
Saatten kastımız, zaman ölçer aletler olmayıp,
Bizzat zamanın kendisiydi.
Kendimize göre yaşamımız,
Düşünüş tarzımız, giyim kuşamımız,
Gelenek ve göreneklerimiz, aidiyet duygumuz
Bir hayat üslubumuz vardı.
Şafağın parıltısı günü başlatır,
Günün sonunu akşam ışıkları tayin ederdi,
Kapaklı cep saatlerinin yelkovanları
Yorgun ayaklı böcekler gibi yavaş dönerdi,
Gök bizim bildiğimiz zamana göre hesabını uydurur,
Kadranın üzerinde rakamlar yürürdü,
Sahiplerine zamandan sıhhatle haberdar ederdi.
Öğlen ajansının gongunu radyo çalardı,
Zaman sonsuz bir bahçe saatiydi,
Güneşten yansıyan ışıkla,
Rengarenk çiçekler açar, böcekler uçardı.
Yalancı yabancı hayranlığından sonra
Bizim zamanın ikliminde,
İki ucu gecelerin karanlığı ile boyalı günlerimiz,
Bir geceden diğer geceye kadar geçen zaman
Tanınmaz oldu.
Işıklı başlayıp ışıkla biten hayatımızda
Aydınlık dışında artan karanlığımızdı
Şerefli yaşardık her günü
Zaman bizim şerefli günlerimizi ölçerdi,
Giden saatlerimiz bizim dedelerimizin,
Büyüklerimizin öldüğü,
Anne ve babamızın evlendiği,
Bizim hayata adım attığımız,
Ordularımızın düşmanı vatanımızdan
Temizlediği saatlerdi bizim.
Bizi hala ayakta tutan zaman ve saat adına gerçeklik,
Tarihimiz zamanımız ve saatimizdir bizim.
Ne zaman ki yabancı ve farklı niyetleri
İçimize davet ettik,
Hayatımızı bozup bilinmeyen bir prensibe göre
Ayarlandığımız günden bugüne,
Ruhlarımızla birlikte tanınmaz hale gelmiştik.
Yeni ile başlayan her ölçü hayatımızda
Zelzele etkisi yapıyordu,
Zaman aidiyet duygumuzun manzaralarını
Etrafımızda yerle bir ediyor,
Haddini bilmez içimizden yetiştirdiğimiz
Emperyalist niyetler,
Bizi biz yapan günlerin sedlerini yıkarak
Bizi bitireceklerini sanıyordu
Gecemiz gündüzümüze karışmış,
Mutluğu az, zorluğu çok,
Uzun ve bulanık renkte
Bir zaman geleceğimizi soldurdu.
Bizi akşam anlayışından koparan,
Gündüzü geceye karıştırarak,
Karanlığın belirsiz bir zaman olduğunu
Bildiren şimdiki zaman,
Hayatımızda renksiz ve bir o kadar da
Şaşkın bir noktaydı.
Bu hoyratlık akşamlarımızın tatlı hüznünü
Gösterişli dakikalarını dağıttı,
Yirmi dört saatlik yabancılık çekmeye başladık
Kendi yurdumuzda,
Günün getirdiği geçim şekli bizi
Şafak alemi ve horozlardan uzaklaştırdı.
Acı çekenlerin şişkin göz kapakları
Örtülemez oldu alın teri silmekten,
Ekmek parasına insan köle oldu
Yorgunluktan kızaran gözler,
Tanıyor arık bu zavallı şafağın parıltılarını,
Boyuna geçirerek hayat ipinin kanlı ilmiğini,
Aydınlatan ışığın habercisidir bu gözler.
Şafak saati rüyasız bir uykunun sonu,
Neşe ve ümidin başlangıcıydı o alaca saatler.
Şafağı ilk bakır oklu minareler
Yükselerek yerinden sökerdi,
Eksik işler o saatte tamamlanırdı,
Akrep sokmuş yelkovanlı saatlerle beraber
Akşamda, şafakta bitti.
Hadi kalk zamanın zili çalıyor sabahın şimdi senin,
Alın teri akıtma vaktin gelmiş, haset sürülerin,
Ateş saçan gözlerle sömürmek için seni bekliyordu
Zaman içinde kaybolduk
Şiir yerimizi bildiriyor
Önder Karaçay
Önder KaraçayKayıt Tarihi : 23.4.2016 12:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Zaman hayatın yolu, içinden geçeriz ya boş ya da dolu... Koruyabilirsek kendimizi, iblisin yetişebilir mi bize kolu! ” // Zaman Hammaddemiz Şiirimden // Önder Karaçay
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!