Antoloji (şiir, edebiyat, sanat) sitesinde tartışma konusu olmuş yine şiir…
Bu tartışmayı başlatan arkadaş “Yağdı yağmur, çaktı şimşek; sen de mi şair oldun be eşek oğlu eşek! ..” tekerlemesi ile şairin ve şiirin küçümsendiğini, hatta şaire hakaret edildiğini söyleyerek söze girmiş. Bana göre bu değerlendirme yanlış. Aslında tam tersi bir anlam yatıyor, bu kaba ve çirkin görünen söyleyişin altında; ince bir alay ve iğneleme… Yani bu deyiş her uyaklı söyleyişin, her mısra düzeniyle yazılan eserin şiir olamayacağını, şairliğin o kadar da ucuz olmadığını tariz sanatından yaralanarak anlatıyor. Başka bir deyişle şiiri ve şairi küçümsemiyor; bilakis bunları önemli ve değerli bulduğunu söylüyor.
Pek çok şiir sevdalısı arkadaşımız belki de çok erken şiirle tanıştıkları için ve bizim yazdıklarımız gibi ham şiirlerle sıkça karşılaşıp - ki bunların çoğuna manzume demeliyiz- yüz göz oldukları için şiirde yeni arayışlara gitmeye çalışıyorlar. Farklılık yaratmak adına,anlaşılması çok zor, hatta kendilerinin bile ne anlattıklarını pek iyi bilemedikleri bir takım ağır ve ağdalı sözleri, bol tamlamalı, zarf ve sıfatlardan örülü, anlaşılmaz mecazları, veya birbiriyle ahenk içinde dans eden kelimelerin toplandığı mısra kümelerini şiir diye addediyorlar. Kanaatimce bu, çıkmaz sokaktır. Neden? Edebiyat verimlerinin ortak özelliği dil ile nakış nakış işlenmesidir.Bundan dolayıdır ki edebiyat eserinin değerini anlamak için önce eser sahibinin dili kullanma gücüne bakarız.Ve şu sorulara cevap ararız:
1) Dil, doğru ve anlaşılır kullanılmış mı?
2) Etkili kullanılmış mı?
3) Bir ûslup oluşmuş mu?
4) Dilin gelişimine katkı sağlayacak yeni, farklı dil kullanımları var mı?
Yukarıdaki sorular çoğaltılabilinir.
Ancak daha sonra tür özellikleri bakımından eser irdelenecektir.
Ve en nihayet son soru sorulacaktır:
Bu eser,sanat eseri olabilecek güce ulaşmış mıdır?
Dil, ne sadece renktir, ne tuval ya da fırçadır; ne notadır, ne de gitar… Dil bir anlaşma aracıdır, eğer döndükçe ağızdan anlaşılmaz sesler çıkıyorsa onun adı lakırdı olur, gürültü olur… Veya kullanılan dili ancak bir kaç kişi anlıyorsa, eserin kıymeti ancak anlayan o bir kaç kişiye göre bir kıymet ifade eder. Öyleyse edebiyatla eser verecek kadar ilgilenen kişinin kazanacağı ilk nitelik, sözü doğru ve etkili kullanır olmasıdır. Demek ki çok kişiye seslenir duruma gelmeli ve onlardan istediği tepkiyi alabilecek olgunluğa ulaşmalıdır. Kısaca dil bir anlaşma aracıdır. Şifreli konuşma, ajanların, örgütlerin işidir. Edebiyatın değil…
Şiir sevdalılarını yeni arayışlara iten duygu ve düşüncenin temelinde yatan gerçeği biliyoruz ki farklıyı söyleyip, farklı söyleyerek fark yaratmaktır. Yani özgün olmak, sanat yapmak; sanatçı olmaktır… Kısaca sanatın en önemli niteliği ile edebiyatın en önemli niteliğini bir biriyle karıştırdıkları için bu yola gidiyorlar. Elbette bir sanat eserinin en önemli özelliği özgün olması, taklit değil, taklit edilecek kudrette bir eser olmasıdır… Ama unutulmasın ki önce ortaya çıkan eser edebiyat eseri olacak, sonra sanat eseri olmuş mu diye test edilecektir. Kestirmeden koşarak hedefe ulaşmaya çalışırsanız yazdığınız edebiyat eseri olmadığı için sanat eseri olmaz. Bir kaç saplantılı kişinin sizi sanatçı diye yüceltmesi; maalesef sizi ölümsüzler arasına sokmaz… Sözün özü sanatın en önemli prensibi özgünlüktür. Fakat orijinal olsun diye yazılanların çoğu daha şiir bile olamamışken sanat eseri olamayacağı gerçeğini de unutmamak gerekir
Öyleyse bütün duygular söylenmiş, bizim şiir yazmamıza ne gerek var mı diyeceğiz? Hayır, iki şiiri hatırlatarak bu soruya cevap vermek isterim. Yahya Kemal’in “Sessiz Gemisi ile Cahit Sıtkı’nın “Otuz Beş Yaş” şiirini alınız. İkisinde de “ölüm” teması işleniyor. İkisi de muhteşem şiir...İkisi de farklı noktalardan bakmış ölüme, farklı yaklaşımlar bulmuş, farklı söyleyişleri benimsemiş ve ikisi de şiir adını almış. Demek ki tema seçiminden geçmiyor fark yaratmak. Ya da anlaşılmazı veya az kişinin anlayacağı şekilde özel bir dil oluşturmaktan…
Şiirin tanımını yapmaya çalıştıkça şiirden uzaklaştım demiş bir yazar. Şiirin tanımı tam olarak yapılamasa da özellikleri sıralanabilir. Aslında bu özellikler dönem dönem önemini, değerini kaybeder ya da önem sıraları değişebilir; ancak her dönemde geçerli olması muhtemel olanları burada birlikte hatırlayabiliriz.
İyi Bir Şiirin Özellikleri:
1) Duyguları anlatmalı, elbet içinde olay ve düşünce de olabilir ancak duygusal boyutu ağır olmalı,
2) Şiir dili ile yazılmış olmalı; sözcüklerin akışı, hem mısra içinde hem de diğer mısralardaki sözcüklerle uyum içinde olmalı, iç ahenk kuvvetle sağlanmış olmalı,
3) Edebî sanatlardan yararlanmalı,
4) İçinde mesaj taşımalı, ana duygusu hissedilebilmeli,
5) Kıtalar veya bentlerin anlam bütünlüğü olmalı, aynı anlam bütünlüğünü kıtalar da birleşerek şiire taşımalı
6) Hangi kitleye hitap ettiğini bilmeli imgeler ona göre seçilmeli,
7) Mümkün olduğu kadar üslûbu, konu seçimi ve aktarımı özgün olmalı,
8) Hangi tarz şiiri temsil ediyorsa unun tür özelliklerini iyi temsil edebilmeli, halk edebiyatı tarzında yazanlar bu konuda daha da hassas olmalı,
9) Mümkün mertebe sözcük seçiminde çağrışım gücü yüksek ve çoğunluğun anlayabileceği sözcükler tercih edilmeli,
10) Şairi neyi anlatmak istediğini bilmeli, onu anlatmalı, fakat okuyucusuna yorum hakkı verecek ucu açık sözleri seçmeli...
11) Şiir, hem yazı, hem sözle duygu düşünce aktarımında kullanılan bir edebiyat türüdür, o halde zorlama olmayacak şekilde uyak ve ölçü gibi ezberlenmeyi kolaylaştırıcı şekli unsurlardan yararlanmalı, ancak bu vazgeçilmez olarak görülmemeli,
Son söz olarak iyi bir şiiri ayırt etmede kullanılabilecek bir tek yol biliyorum. O da: Şiiri anladıktan sonra seslendirmek ve bu şiiri seslendirirken kendimin ve varsa dinleyicimin etkilenme gücüne bakmak, şiir eğer beni duygulandırabiliyorsa o eser en azından benim şiirimdir. Aksi halde bana göre o bir manzumedir. Demek ki şiirde anlaşılırlık en temel ve vazgeçilmez ilkedir.
“Şiir Nasıl Olmalıdır” tartışma konusunu başlatan arkadaş, günümüzde şiir, gücünü ve önemini yitirdi anlamına gelecek sözler söylemiş; hem böyle düşünenlerin hem de şiirin kendini tekrar ettiğini düşünüp de şiirden kaçıp “öz şiir” veya başka adlarla arayışlara girenlerin de düşünmesini istediğim bir açıklamayı buraya yazmada fayda gördüm:
Şiir düşündürücü olduğundan daha çok duygulandırıcı yönü ağır basan bir yazım türüdür. Bundan dolayı edebî bir anlatımı vardır. Şiirin ölmesi şöyle dursun en ölümsüz en etkin edebî türdür. Yalnız kendisi okunup anlamı üzerinde düşünülerek yorum yapılacağı gibi, bir kısmı veya tamamı bestelenir, müziğe hayat verir. Radyo veya televizyonda bir programı canlandıran bir tanıtımın, bir sunumun bir parçası olabilir. Bayram törenlerinin veya özel günlerini vazgeçilmezidir. Bir düşünce yazısına katılarak, bir kıtası, bir mısrasıyla bile fikre inanılmaz ölçüde güç verebilir. Mektupların en can alıcı yeridir…Demek ki şiire yeni roller biçenler şiirin işlevini anlamamışlar; onu öldü, ölüyor sananlar da şiirin ne kadar canlı ve dinamik bir söyleyiş olduğunu fark edememişlerdir.
Aman dostlar, şiiri hayatınızdan çıkarmayın,o para etmez; ama gönüllerin ilacı,duyguların tercümanı,insanî değerlerin canıdır.Ne olur ona hayat verecek heyecanı yüreğinizden eksiltmeyin ki edebiyatımız boynu bükük kalmasın.
Bol şiirli ve şiir gibi güzel günler sizlerin olsun! ..
Kayıt Tarihi : 30.8.2008 23:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu yazı 30.08.2008 günü 'Şiir Nasıl Olmalıdır? ' forum sayfasına yazdığım yazıya küçük bir ilave yapılarak oluşturulmuştur. Bu yazıya ilave yapmak isteyen şiir severler yorum sayfasına not bırakırlarsa isimleriyle birlikte yazıya ilave edilir.Sevgi ve saygılarımla... Zaman zaman uğrayan dostlarıma bir şiir yarışmasında kullanılan puan cetvelini sunarak yazdıklarımı biraz daha somutlaştırmak, fikirlerime biraz daha açıklık getirmek isterim: Şiirde verilmek istenen ana duygu sezdirilmiştir: 15 Şiire uygun bir başlık kullanılmıştır: 5 Yazım kurallarına ve noktalama işaretlerine uyulmuştur: 10 Şiirdeki ahenk unsurları yerli yerinde kullanılmıştır (tekrar eden sesler, sözcükler, dizeler, varsa redif ve uyak) : 10 Şiirde çeşitli anlatım özellikleri ve örtülü ifadeler gerektiği yerde kullanılmıştır (mecaz, istiare, telmih, mübalağa vb.) : 20 Şiir yazıldığı türün özelliklerini taşımaktadır (serbest şiir, hece ölçüsü veya aruz ölçüsüyle yazılmış şiir) : 20 Üslup (dilin şaire has kullanımı, özgünlük) : 20 Toplam: 100 Not:Bu ölçütü ben belirlemedim.
![Necip Zeybek](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/08/30/z-siir-uzerine-bir-kac-soz.jpg)
İsimlerimizin önüne konulan şair sıfatı kadar kolay değildir şair olmak..Kırk değil,yüzkırk fırın ekmek yense az gelir..Bizimki şairlik değil aslında ,yürek taşımlarımızdır kağıda dökülenler.
''Şiirin olduğu yerde kötülük olmaz'' demişti bir büyüğüm bir konuşmada..
Evet..Şiir bir yaşam şekli haline gelmişse,sevdalanmışsa yürek şiire..Kötülük olmaz da.....
Birde madalyonun diğer yüzü var..
Söylenecek çok söz var Sn.Zeybek..
Bazen susmak en güzel şeydir..En azından
kendi adıma konuşmam gerekirse ben şair değilim.
Kutluyorum.
Saygımla
Öyle ise mücevheri pazarında satmak gerek.. Zamanımızda herşey gibi şiirde tefessuh etmiş..
Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı gibi..
Elbette şiir tarif te edilmeli tahlilde.. Ben şşair tanıdım ki: 'Şiirde mana aramak, maksat aramam, yapı da aramam' diyor. Peki ne ararsın diye sorduğumda cevap yok.. Oyleyse şiir mutlaka tarif ve tahlile muhtaçtır. Allah razı olsun siz birtakım sınırları çizmeye çalışmışsınız.Şairim diyenlerin ekleyeceği neleri varsa ortaya koysunlar ki; Şair şair, şiir de şiir olsun.
Sellam ve sevgilerle
Seyfeddin Karahocagil
TÜM YORUMLAR (2)