z....KEDİ CENNETİNE Hoş Geldiniz...

Mücella Pakdemir
187

ŞİİR


43

TAKİPÇİ

z....KEDİ CENNETİNE Hoş Geldiniz...

Hayvansever olmamdaki en büyük pay, annemin hayvanlara karşı soğuk duruşudur. Çocuklarına kedilere ve köpeklere dokunmayı yasaklamıştı. Hatta yolda yürürken yanımızdan geçmelerine dahi izin vermezdi. Biz üç kız evlendikten uzun yıllar sonra, içimizde ukde kalmış duygularımıza yenilerek hayvan sevgisini yaşamaya başladık. Belki de annemizin yasağına tepki olarak ablamın köpekleri, kız kardeşimin kuşları, benim de kedilerim hayatımızı paylaştığımız minik dostlarımız oldu. Tabi annem hiçbirimizin evinde rahat edemiyordu önceleri ama sonra mecburen alıştı. Bir gün onu kedilerimden birini parmaklarının ucuyla korka korka severken yakalayınca çok sevinmiş, mutlu olmuştum.
İlk kedim Kıtte’yi, onbeş yıl önce evlat edindik. Tekir güzeli, iri gözlü, pembe burunlu şirin bir bebekti. Hayatımıza nasıl renk kattığını anlatamam. İki çocuğumla ben, Kıtte’mizi sevmek için paylaşamıyorduk. Boynuna renkli boncuklar takıyor, oynaması için sırayla ip oynatıyorduk. Yumuşak toplar evin her tarafında pisimizin patilerine hazır bekliyordu. İlk göz ağrımız Akça kızımızın yediği önünde yemediği ardındaydı. Kibirli hanım sadece küçük oğlum çağırdığı zaman yanına gider. Kendisinden sonra gelen hiçbir kediyle arkadaşlık etmedi. O kendisini mağrur tavırlarıyla daima bir numara olarak görmüştür.

Dört yıl önce felçli olarak komşum tarafından getirilen Balım ismini verdiğim kedinin, psikolojisi bozulmuş, kafası balon gibi şişmiş, ciğerleri, bağırsakları iltihap dolmuştu. Kulakları akıyor, nefes alma ve yemek yeme zorluğu çekiyordu. Yedi ay kadar süren bir tedaviden sonra iyileşti. Psikolojisi düzeldi. Tekrar sokağa bırakmaya kıyamadım. Evimizde ara sıra konser veren şarkıcı, bal renginde sarı, kadife tüylü bir kızımız daha olmuştu.

Balım eve geldikten bir yıl kadar sonra alışveriş için dışarı çıkmıştım. Yolda giderken, yavru bir kedi sesi duydum. Eski bir çeşmenin taşına yatmış acıyla miyavlayan sarı beyaz güzeller güzeli Alican’ımı gördüm. Çok minikti. Gözlerimin içine bakarak ısrarla beni çağıran yavrunun yanına gittim. Karnı patlamış ve bağırsakları dışarı çıkmıştı. Sağ kolu da kırılmıştı. Hemen Hayvan hastanesine götürüp ameliyat ettirdim.. Buz gibi soğuk, yaşama şansı oldukça düşük bir halde evimize getirirken göz yaşlarım sel gibi akıyordu. Çok şükür yaşama tutundu. Beni kendisine aşık eden Van- Laperm kırması yakışıklı bu oğlumuz böylelikle ailemize katıldı. Parmak boyu uzunluğunda ipeksi tüylü, kabarık kuyruklu, kehribar gözleriyle romantik bakışlı, son derece zeki olan Alican’ımı yapılan bir güzellik yarışmasına soktum ve birinci geldi. Aşkımdan istifade ederek bana her istediğini yaptırıyor. Bir miyavlatmadığı kaldı mübareğin.

Emekli olduktan sonra, çevrede zor durumda kalan hayvanlarla da ilgilenmeye başlamıştım. Doğum yapıp kendine yuva bulamayan kedileri yavrularıyla evime alıyor, yavrular anne sütünden kesildikten sonra, hayvan sitelerine ilan vererek yuvalanmalarına çalışıyordum. Bazen yaralı hayvanları tedavi ediyor, bazen de ameliyat ettiriyordum. Toparlanıp kendilerine geldikten sonra doğal ortamlarına salıyordum. Evimin üst kattaki bir odası onların geçici barınakları haline gelmişti. En büyük yardımcılarım, benim gibi gönüllü hayvan dostu olan çocuklarımdı. Bu durum halen devam etmektedir. Yerel Hayvan koruma görevlisi olarak gönüllü hizmet yapıyorum.
Çevremde her gün beslemeye çalıştığım ve hamileliğinin son günlerinde eve getirdiğim İnci kızın üç yavrusundan biri olan Sarıcan’a, bir gözü kör olduğundan dolayı zar zor yuva buluyordum ama o devamlı ağlayarak alanlara dünyayı dar ediyor ve geri getiriliyordu. Böyle birkaç denemeden sonra aile olarak bizi tercih eden sarı oğlumuzu da evlat edindik. Koca kafalı sarmanımızın sesi hala bebek gibidir. Üzgün bakışları, toparlak bir yüzü vardır. Son derece iyi niyetli Sariş’imizin lakabı Apalak’tır. Boğazına düşkünlüğü sayesinde evimizin en iri kedisi oldu. Uyumak istediğinde Alican’ın koynuna girer. Muhabbetlerini seyretmeye doyum olmaz.

Kediler kendi halinde, başının çaresine bakabilen, ev hayatına çok uyumlu, insan ruhuna hitap edebilen cana yakın hayvanlardır. Her gün sularını tazelemek, mamalarını vermek, kumlarını değiştirmek, ara sıra tüylerini fırçalamak gerekse de bu işler sevgiyle yapıldığından, sahibine eziyet değil, keyif verir. Aşılarını da düzenli olarak yaptırmak gereklidir tabi.
Kedilerimden birini aşıya götürdüğüm bir gün, Fatih Hayvan Hastanesinin o sıralar başhekimi olan Selahattin Bey, aşı yapıldıktan sonra kedi sepetimin içine beş günlük sarı renkli bir yavru koydu.” Bu da eşantiyonumuz Mücella Hanım” dedi. Yavruya annesi süt vermek istememiş. Hastaneye getirip bırakmışlar. Zamanla kedi bakımı hakkında tecrübe sahibi olmuştum. Eve getirdikten sonra yavruda bir anormallik hissettim. Pisiciğin bakışları, duruşu ve hareketleri farklıydı. Ateşi çok yüksek ve devamlı titriyordu. Çabalarım sonucu ateşi düşüyordu. Vücudunda yaraların biri kapanmadan diğeri başlıyordu. Kulakları ağaç kabuğu gibi olmuştu ve devamlı ağlıyordu. Kimi zaman buz gibi soğuyarak kaskatı kesiliyordu. Pet şişelere sıcak su doldurup iki yanına koyup, üstünü sıkıca örtüyordum. Hayata yeniden bağlanıp, çekik gözleriyle bize bakmaya başladığında derin bir oh çekiyorduk. Dört beş gün arayla kriz geçiriyordu. Kriz öncesi bütün vücudu titriyordu ve kedicik devamlı yürüyerek ve ağlayarak son derece huzursuz bir halde kıvranıp duruyordu. Titremelerini dindirmek için kucağımda saatlerce masaj yapmak zorunda kalıyordum.
Yeğenlerimin adını Cango, soyadını da Canım koydukları bu yavrunun kriz geçirdiği esnadaki görüntülerini videoya kaydettim. Veteriner hekimler tarafından incelendi ve beyninde bir rahatsızlıktan kaynaklandığı, bu durumunun düzelmeyeceği söylendi. Biberonla beslenme faslı geçtikten sonra, mamasını kendi yemeye başladı ancak mamasını ağzına alıp yutamadan düşürüyor, tam dolu olmadıktan sonra kaptan su içmeyi başaramıyordu. Bu sebeple karnını doyurmasına yardımcı olmam gerekiyordu. Sarhoş gibi dolaşıyordu. Bir karışlık basamaktan çıkmasını üç ay sonra öğrenebildi. Tuvaletini kumuna yapması bizim için büyük bir şans. Dişlerini gıcırdatmaktan bazıları döküldü sonra nasılsa yenileri çıktı. Yaralarından eser kalmadı. Serpilip güzelleşti. Yuvalandırma şansım olmadığından, Cango ailemizdeki beşinci kedi kadrosuna yerleşti.
Denge problemi olduğu için pencerelerin açık kalmamasına dikkat ediyorduk. Nasıl olduysa bir gün bir anlık boşluğumuzdan istifade ederek, beşinci kattaki camdan aşağı atladı. Bina girişindeki dükkanın tentesine düştüğünden dolayı bir şey olmadan bu kazayı atlattık. Ancak bütün dikkatimize rağmen iki ay sonra balkon kapısından çatıya kaçtı. Yetişip tutamadım ve deliye döndüm. Seslenmelerime aldırış etmedi. Komşu damına geçerek sokağın öbür tarafından sekizinci kattan düştü. Yoldan geçen birisinin omzuna çarptığı için kazayı bacağında iki kırıkla atlattı. Akıllandığını hiç sanmıyorum ve bu kediciği bir ömür boyu nasıl koruyabilirim bilemiyorum. Şu anda dokuz aylık bebeğimiz. Krizleri ayda üç sefere indi. İnşallah bir gün tamamen geçer. Sürekli miyavlamasıyla, huzursuz davranışlarıyla ve devamlı ilgi istemesiyle bana dünyayı dar ediyor. Bir yere gittiğim zaman aklımın bir köşesinde Cango kalıyor. Bütün bunlara karşın onu ailece o kadar çok seviyoruz ki iyi ki bizim evimizde, bizim hayatımızda diyoruz. Çok yakışıklı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Bir şekilde kaderin cilvesi olarak bize sığınmış, hayatımızı paylaşan minik dostlarımız, günahsız en masum mideleriyle devam eden sadakalarımızdır. Beş kedimden hangisini kucağıma alıp sevsem ayrı bir lezzet aldığımı, içime yaşam sevinci dolduğunu, mutlu olduğumu hissederim. Herkesin bu mutluluğu yaşamasını can-ı gönülden diliyorum.

Mücella Pakdemir
Kayıt Tarihi : 14.5.2008 13:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Burakci
    Mustafa Burakci

    Yaratilani severiz yaratandan ötürü.(yunus Emre)Sevgi dolu yüreginizi bende kutluyorum.

    Cevap Yaz
  • Fatima Humeyra Kavak
    Fatima Humeyra Kavak

    Gül yüreklim :) hayvanlari sevmeyenler insanlari nasil sever ?

    Kedilere, köpeklere ayri bir ilgim, sevgim var, bu dokunakli sevgi dolu paylasimini Güldeste siir grubumuzda paylasiyorum, seven yüregine Selâm olsun... Sevgiler ....


    z....KEDİ CENNETİNE Hoş Geldiniz...(Deneme)


    Hayvansever olmamdaki en büyük pay, annemin hayvanlara karşı soğuk duruşudur. Çocuklarına kedilere ve köpeklere dokunmayı yasaklamıştı. Hatta yolda yürürken yanımızdan geçmelerine dahi izin vermezdi. Biz üç kız evlendikten uzun yıllar sonra, içimizde ukde kalmış duygularımıza yenilerek hayvan sevgisini yaşamaya başladık. Belki de annemizin yasağına tepki olarak ablamın köpekleri, kız kardeşimin kuşları, benim de kedilerim hayatımızı paylaştığımız minik dostlarımız oldu. Tabi annem hiçbirimizin evinde rahat edemiyordu önceleri ama sonra mecburen alıştı. Bir gün onu kedilerimden birini parmaklarının ucuyla korka korka severken yakalayınca çok sevinmiş, mutlu olmuştum.
    İlk kedim Kıtte’yi, onbeş yıl önce evlat edindik. Tekir güzeli, iri gözlü, pembe burunlu şirin bir bebekti. Hayatımıza nasıl renk kattığını anlatamam. İki çocuğumla ben, Kıtte’mizi sevmek için paylaşamıyorduk. Boynuna renkli boncuklar takıyor, oynaması için sırayla ip oynatıyorduk. Yumuşak toplar evin her tarafında pisimizin patilerine hazır bekliyordu. İlk göz ağrımız Akça kızımızın yediği önünde yemediği ardındaydı. Kibirli hanım sadece küçük oğlum çağırdığı zaman yanına gider. Kendisinden sonra gelen hiçbir kediyle arkadaşlık etmedi. O kendisini mağrur tavırlarıyla daima bir numara olarak görmüştür.

    Dört yıl önce felçli olarak komşum tarafından getirilen Balım ismini verdiğim kedinin, psikolojisi bozulmuş, kafası balon gibi şişmiş, ciğerleri, bağırsakları iltihap dolmuştu. Kulakları akıyor, nefes alma ve yemek yeme zorluğu çekiyordu. Yedi ay kadar süren bir tedaviden sonra iyileşti. Psikolojisi düzeldi. Tekrar sokağa bırakmaya kıyamadım. Evimizde ara sıra konser veren şarkıcı, bal renginde sarı, kadife tüylü bir kızımız daha olmuştu.

    Balım eve geldikten bir yıl kadar sonra alışveriş için dışarı çıkmıştım. Yolda giderken, yavru bir kedi sesi duydum. Eski bir çeşmenin taşına yatmış acıyla miyavlayan sarı beyaz güzeller güzeli Alican’ımı gördüm. Çok minikti. Gözlerimin içine bakarak ısrarla beni çağıran yavrunun yanına gittim. Karnı patlamış ve bağırsakları dışarı çıkmıştı. Sağ kolu da kırılmıştı. Hemen Hayvan hastanesine götürüp ameliyat ettirdim.. Buz gibi soğuk, yaşama şansı oldukça düşük bir halde evimize getirirken göz yaşlarım sel gibi akıyordu. Çok şükür yaşama tutundu. Beni kendisine aşık eden Van- Laperm kırması yakışıklı bu oğlumuz böylelikle ailemize katıldı. Parmak boyu uzunluğunda ipeksi tüylü, kabarık kuyruklu, kehribar gözleriyle romantik bakışlı, son derece zeki olan Alican’ımı yapılan bir güzellik yarışmasına soktum ve birinci geldi. Aşkımdan istifade ederek bana her istediğini yaptırıyor. Bir miyavlatmadığı kaldı mübareğin.

    Emekli olduktan sonra, çevrede zor durumda kalan hayvanlarla da ilgilenmeye başlamıştım. Doğum yapıp kendine yuva bulamayan kedileri yavrularıyla evime alıyor, yavrular anne sütünden kesildikten sonra, hayvan sitelerine ilan vererek yuvalanmalarına çalışıyordum. Bazen yaralı hayvanları tedavi ediyor, bazen de ameliyat ettiriyordum. Toparlanıp kendilerine geldikten sonra doğal ortamlarına salıyordum. Evimin üst kattaki bir odası onların geçici barınakları haline gelmişti. En büyük yardımcılarım, benim gibi gönüllü hayvan dostu olan çocuklarımdı. Bu durum halen devam etmektedir. Yerel Hayvan koruma görevlisi olarak gönüllü hizmet yapıyorum.
    Çevremde her gün beslemeye çalıştığım ve hamileliğinin son günlerinde eve getirdiğim İnci kızın üç yavrusundan biri olan Sarıcan’a, bir gözü kör olduğundan dolayı zar zor yuva buluyordum ama o devamlı ağlayarak alanlara dünyayı dar ediyor ve geri getiriliyordu. Böyle birkaç denemeden sonra aile olarak bizi tercih eden sarı oğlumuzu da evlat edindik. Koca kafalı sarmanımızın sesi hala bebek gibidir. Üzgün bakışları, toparlak bir yüzü vardır. Son derece iyi niyetli Sariş’imizin lakabı Apalak’tır. Boğazına düşkünlüğü sayesinde evimizin en iri kedisi oldu. Uyumak istediğinde Alican’ın koynuna girer. Muhabbetlerini seyretmeye doyum olmaz.

    Kediler kendi halinde, başının çaresine bakabilen, ev hayatına çok uyumlu, insan ruhuna hitap edebilen cana yakın hayvanlardır. Her gün sularını tazelemek, mamalarını vermek, kumlarını değiştirmek, ara sıra tüylerini fırçalamak gerekse de bu işler sevgiyle yapıldığından, sahibine eziyet değil, keyif verir. Aşılarını da düzenli olarak yaptırmak gereklidir tabi.
    Kedilerimden birini aşıya götürdüğüm bir gün, Fatih Hayvan Hastanesinin o sıralar başhekimi olan Selahattin Bey, aşı yapıldıktan sonra kedi sepetimin içine beş günlük sarı renkli bir yavru koydu.” Bu da eşantiyonumuz Mücella Hanım” dedi. Yavruya annesi süt vermek istememiş. Hastaneye getirip bırakmışlar. Zamanla kedi bakımı hakkında tecrübe sahibi olmuştum. Eve getirdikten sonra yavruda bir anormallik hissettim. Pisiciğin bakışları, duruşu ve hareketleri farklıydı. Ateşi çok yüksek ve devamlı titriyordu. Çabalarım sonucu ateşi düşüyordu. Vücudunda yaraların biri kapanmadan diğeri başlıyordu. Kulakları ağaç kabuğu gibi olmuştu ve devamlı ağlıyordu. Kimi zaman buz gibi soğuyarak kaskatı kesiliyordu. Pet şişelere sıcak su doldurup iki yanına koyup, üstünü sıkıca örtüyordum. Hayata yeniden bağlanıp, çekik gözleriyle bize bakmaya başladığında derin bir oh çekiyorduk. Dört beş gün arayla kriz geçiriyordu. Kriz öncesi bütün vücudu titriyordu ve kedicik devamlı yürüyerek ve ağlayarak son derece huzursuz bir halde kıvranıp duruyordu. Titremelerini dindirmek için kucağımda saatlerce masaj yapmak zorunda kalıyordum.
    Yeğenlerimin adını Cango, soyadını da Canım koydukları bu yavrunun kriz geçirdiği esnadaki görüntülerini videoya kaydettim. Veteriner hekimler tarafından incelendi ve beyninde bir rahatsızlıktan kaynaklandığı, bu durumunun düzelmeyeceği söylendi. Biberonla beslenme faslı geçtikten sonra, mamasını kendi yemeye başladı ancak mamasını ağzına alıp yutamadan düşürüyor, tam dolu olmadıktan sonra kaptan su içmeyi başaramıyordu. Bu sebeple karnını doyurmasına yardımcı olmam gerekiyordu. Sarhoş gibi dolaşıyordu. Bir karışlık basamaktan çıkmasını üç ay sonra öğrenebildi. Tuvaletini kumuna yapması bizim için büyük bir şans. Dişlerini gıcırdatmaktan bazıları döküldü sonra nasılsa yenileri çıktı. Yaralarından eser kalmadı. Serpilip güzelleşti. Yuvalandırma şansım olmadığından, Cango ailemizdeki beşinci kedi kadrosuna yerleşti.
    Denge problemi olduğu için pencerelerin açık kalmamasına dikkat ediyorduk. Nasıl olduysa bir gün bir anlık boşluğumuzdan istifade ederek, beşinci kattaki camdan aşağı atladı. Bina girişindeki dükkanın tentesine düştüğünden dolayı bir şey olmadan bu kazayı atlattık. Ancak bütün dikkatimize rağmen iki ay sonra balkon kapısından çatıya kaçtı. Yetişip tutamadım ve deliye döndüm. Seslenmelerime aldırış etmedi. Komşu damına geçerek sokağın öbür tarafından sekizinci kattan düştü. Yoldan geçen birisinin omzuna çarptığı için kazayı bacağında iki kırıkla atlattı. Akıllandığını hiç sanmıyorum ve bu kediciği bir ömür boyu nasıl koruyabilirim bilemiyorum. Şu anda dokuz aylık bebeğimiz. Krizleri ayda üç sefere indi. İnşallah bir gün tamamen geçer. Sürekli miyavlamasıyla, huzursuz davranışlarıyla ve devamlı ilgi istemesiyle bana dünyayı dar ediyor. Bir yere gittiğim zaman aklımın bir köşesinde Cango kalıyor. Bütün bunlara karşın onu ailece o kadar çok seviyoruz ki iyi ki bizim evimizde, bizim hayatımızda diyoruz. Çok yakışıklı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

    Bir şekilde kaderin cilvesi olarak bize sığınmış, hayatımızı paylaşan minik dostlarımız, günahsız en masum mideleriyle devam eden sadakalarımızdır. Beş kedimden hangisini kucağıma alıp sevsem ayrı bir lezzet aldığımı, içime yaşam sevinci dolduğunu, mutlu olduğumu hissederim. Herkesin bu mutluluğu yaşamasını can-ı gönülden diliyorum.


    Mücella Pakdemir

    Cevap Yaz
  • Ali Koç Elegeçmez
    Ali Koç Elegeçmez

    Sizin yaşınızda olan ve bir Ankara kedisine bakarken anlattığınız ilgi ve sevdinin aynını gözlediğim emekli öğretmen bir kız kardeşim var..
    Anlattığınız duygular bana yabancı gelmedi.
    Ama baktım da sizin kedi sevginiz onunkinden de üstün..
    Onun için sizin duygularınzı anlıyorum.
    Kedileriniz çok güzel..hakkaten yakışıklılar ve masumlar..İyi bakıldıkları görünüşlerinden belli.
    Yüreğiniz ise onlardan daha güzel.
    Tebrikler...kedilerinize selam..

    Cevap Yaz
  • Mehmet Böke
    Mehmet Böke

    kendmi bambaşka bir dünyada his ettim.Fotoğrafları çok sevdim.teşkkürler

    Cevap Yaz
  • Bilal Esen
    Bilal Esen

    HAYVANLARI SEVEN HER YÜREK İYİ BİR İNSAN OLUNDUĞUNUN GÖSTERGESİDİR, ÖNCE MERHAMET OLMASI GEREKİR HERKESTE. SİZİN BU YÖNÜNÜZÜ DE AYRICA KUTLARIM DOST KALEM, YÜREĞİNİZDEN SEVGİ EKSİLMESİN. BİLAL ESEN.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (64)

Mücella Pakdemir