Boynumu Kime Bükeyim Gönül
Hazan esti gönül bağım bozuldu
sarardı yaprağım çiçeğim soldu
genç yaşımda dertler çekilmez oldu
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu yarayla nere gideyim gönül
ümit yaprağımı yel yoldu gitti
gönül bentlerime sel doldu gitti
açmadan goncalar tez soldu gitti
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu sevdayla nere gideyim gönül
yok ettim ömrümü yollara baktım
kül ettim gönlümü uğruna yaktım
bu benim kaderim bu benim bahtım
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu yarayla nere gideyim gönül
Ben ki aşk çölünde bir garip seyyah
Gülmedi talihim gülmedi eyvah
Düşünce içime her gece bir ah
boynumu kimlere bükeyim gönül
derdimi kimlere dökeyim gönül
geçen günler bir hayaldi masaldı
gönlüm bir çiçeğe takılıp kaldı
günden güne can suyumuz azaldı
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu yarayla nere gideyim gönül
bahar oldu dağlar taşlar uyandı
ölüm gelip başucuma dayandı
gönül yandı ahım yandı can yandı
boynumu kimlere bükeyim gönül
derdimi kimlere dökeyim gönül
çöl oldu önümde çaylar denizler
ne sümbülüm güler ne de nergizler
silindi sevdadan son kalan izler
boynumu kimlere bükeyim gönül
derdimi kimlere dökeyim gönül
bana ne bahardan bana ne yazdan
kavruldu yüreğim kardan ayazdan
usandım o yarin ettiği nazdan
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu sevdayla nere gideyim gönül
gözlerimde yaşlar içimde sızım
yalancı dünyada bir ben yalnızım
Can Nurí bu benim alın yazım
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu yarayla kime gideyim gönül
Ağladım
Hasret damla damla düşünce kalbe
Yağmurla ağladım selle ağladım
Kader dedikleri vurunca darbe
boranla ağladım yelle ağladım
dostluklar yalancı dostlar yalancı
burda yabancısın orda yabancı
hüzün ülkesinde bir tek ben hancı
gelenle ağladım gidenle ağladım
yüreğimi yakan alevdi kordu
çekilmiyor hayat öyleki zordu
bülbülün çilesi bir uzun yoldu
dikenle ağladım gülle ağladım
aşk ile yitirdim doğru yönümü
bir sevdaya kurban verdim ömrümü
nere gitsem felek kesti önümü
sazımla ağladım telle ağladım
bin umutla sarılmışken yaşama
karadı hayatım döndü akşama
İster bağışla ister bağışlama
dost ile ağladım elle ağladım
Bana Yar Gerek
Ey ayrılık çalıp durma kapımı
Hasretlere dayanmıyor bu yürek
Neyleyeyim bu dünyanın malını
Bana vatan gerek bana il gerek
Bulut olup yağdım gül bahçesine
Gül olup ağladım bülbül sesine
Bilmem bu dünyanın geldim nesine
Bana sümbül gerek bana gül gerek
Esince başımda kasvet yelleri
Akar gözlerimde hasret selleri
Neylerim parayı gurbet elleri
Bana sevda gerek bana aşk gerek
Gahi bulutlarla yoldaş olurum
Gahi turnalarla haldaş olurum
Gidip gariplerle gardaş olurum
Bana yaran gerek bana yar gerek
Dilenir Olduk
Gurbet ele döndü yönümüz bizim
Yaslı gamlı geçer günümüz bizim
Dünyaya nam iken ünümüz bizim
Şimdi kapı kapı dilenir olduk
Sallandık yokluğun boş beşiginde
Koştuk diyar diyar ekmek peşinde
Aşındı ayaklar el eşiğinde
Kötü kaderlere ilenir olduk
Çalıştık durmadan hasta dermansız
Tükendi ömrümüz baharsız yarsız
Gurbetten gurbete öksüz arkasız
Yandıkça bağrımız küllenir olduk
Gülmüyor yüzümüz gönlümüz hasta
Hasret kaldık anam sılaya dosta
Güller açmaz oldu sümbüller yasta
Garip bülbül gibi dillenir olduk
Kara toprağadır bir can borcumuz
Garip ölmek asıl bizim korkumuz
Ne bir yakınımız ne de dostumuz
Kendi kendimizle söylenir olduk
İnleyen Dağlar
Başı pare pare duman bağlamış
Yağmuru boranı dinmeyen dağlar
Kimler geçmiş burdan, kimler ağlamış
Öfkeyle gazapla inleyen dağlar
Ben boynumu hangi yele bükeyim
Gözyaşımı hangi sele dökeyim
Bunca kahır yükü nasıl çekeyim
Hey benim derdimi bilmeyen dağlar
Gönül ormanıma şimşekler vurdu
Hasretin oduyla yaktı kavurdu
Elden ele yelden yele savurdu
Sevdası serimden gitmeyen dağlar
kuş olup uçacak kanadım mı var
Bir yürekten seven cananım mı var
Kimsesiz biriyim yananım mı var
Akan gözyaşımı silmeyen dağlar
Şu gönül yarama merhem mi verdin
Öksüzüm üstüme kanat mı gerdin
Yaz bahar ayında gülüm mü derdin
Feryadım figanım duymayan dağlar
Ben başımı hangi taşa çalayım
Yitirdim yönümü nasıl bulayım
Can Nuri bir ömür ağlar kalayım
Vurgunum yaramı sarmayan dağlar
Bize mi Düştü
herkes göçün almış gider sılaya
ah edip ağlamak bize mi düştü
üç günlük dünyada acılar çekip
karalar bağlamak bize mi düştü
dağlarda gülümüz arzunaz oldu
ömrümüz ne bahar nede yaz oldu
hep kışa tutulduk hep ayaz oldu
kadere darılmak bize mi düştü
yıllarca gözümüz yollarda kaldı
hasret uzadıkça ömür kısaldı
eller leylasını koynuna aldı
taşlara sarılmak bize mi düştü
bir zincir misali hep sıra sıra
baktık boş gözlerle giden yıllara
başımızı taşlara vura vura
ah edip kahrolmak bize mi düştü
Güzel Köyüm
Güzel köyüm sarı gülün nerede
Gülen kuşun gam bülbülün nerede
Süsenin sümbülün reyhanın hani
Maralın cerenin ceylanın hani
Gurbet kahrı nedir çektin mi? köyüm
Gözyaşın yollara ektin mi? köyüm
Sende ağladın mı? kimsesiz kalıp
Ben gibi kederli, ben gibi garip
Sen küsersen kime umut bağlayam
Kime derdim dökem kime ağlayam
Sende yar peşinde gezip koştun mu?
Yıldızlarla sohbet edip coştun mu?
Keklik olup dağdan dağa sektin mi?
Bir güzelin hasretini çektin mi?
Ben bir Can Nuri’yim yanık dertliyim
Yeter köyüm hasretini çektiğim
Yaralı Şimdi
Yine bahar geldi karlar eridi
Sılanın yolları aralı şimdi
Bir yanım fıratta çağlayıp durur
Bir yanım dağlarda yaralı şimdi
Gönlümü geldiğim yerde bıraktım
Fidanlar büyüttüm yelde bıraktım
Akan gözyaşımı selde bıraktım
Günlerim yas ile karalı şimdi
Hasret burgu burgu kalbimde işler
Çok uzakta kaldı gördüğüm düşler
Munzur yaylasında başlamış göçler
Kervanlar yollarda sıralı şimdi
Can Nuri yar bizi anar mı bilmem
Anıp da yüreği yanar mı bilmem
Menekşe gözleri kanar mı bilmem
Acep neyler gözüm maralı şimdi
Gurbet Türküsü
Ekmek kavgasıdır belamız bizim
Belçika isveci sılamız bizim
Yadelde perişan halımız bizim
Hollanda Fransa Alamanyası
Ah neyleyim dünya kahpe dünyası
Ne yerimiz belli, ne de yurdumuz
Çıkıp elden ele göçer dururuz
Gelecek günlerde tek umudumuz
Fransa Hollanda Alamanyası
Ah neyleyim dünya kahpe dünyası
Gözyaşımız pınarımız gölümüz
Aşk yarası hasretimiz çölümüz
Can Nuri’yim nerde kalır ölümüz
Fransa Hollanda Alamanyası
Ah neyleyim dünya kahpe dünyası
Satıldık Balam
Çıkmaz yadımızda dostun hayali
Oy bizim halimiz kimsesiz hali
Yuvasız duldasız kuşlar misali
Sınırdan sınıra atıldık balam
Kuru bir yaprağız ağaç dalında
Savrulur gideriz sam rüzgarında
Asrın kölesiyiz iş pazarında
Ülkeden ülkeye satıldık balam
Alların akların karası olduk
Oyuk oyuk hicran yarası olduk
Gurbetle sılanın arası olduk
Sürgünden sürgüne katıldık balam
Dinler yabancıdır diller yabancı
Hele hor görülmek sargısız sancı
Sıla uzaklarda gurbetse acı
Türküden türküye yakıldık balam
Büküldü belimiz düştü başımız
Ağlarız sızlarız dinmez yaşımız
Zehir – zıkkım oldu bize aşımız
Ezildik itildik kakıldık balam
Can Nuri’yim neden böyleyiz böyle
Uyanıklar eder durmadan hiyle
Kendi emeğimize eyleyip köle
Küçülen gözlerle bakıldık balam
Diner mi Bilmem
Sen ey gurbet elin garip hamalı
Kaderin yüzüne güler mi bilmem
Gözlerin yaşlıdır gönlün yaralı
Dostların yasını böler mi bilmem
Çekersin çileyi çekersin kahrı
Ünlerin garibe çıkmıştır gayrı
Anadan babadan bacıdan ayrı
Bağrında ateşin söner mi bilmem
Seninki vatanın diyarı eldir
Kalbinde acılar pınarı seldir
Ayrılık dağlarda esen bir yeldir
Bir of çekmeyinen diner mi bilmem
Arzular ümitler boynunu bükmüş
Saçların ağarmış avurdun çökmüş
Ömür bahçelerin yaprağın dökmüş
Yiten umutların döner mi bilmem
Gözünden gönlüne bütün yaş dolmuş
Her azgın yaraya bir dert baş olmuş
Yürekler katıdır sanki taş olmuş
Ağlasan bir duyan olur mu bilmem
Kara talih hiç başından gitmiyor
Ömrün bitti acıların bitmiyor
Can Nuri ağlarsın fayda etmiyor
Akan gözyaşların pınar mı bilmem
Yakışım Kalır
Gidersen ardında bakışım kalır
İpek gömleğinde nakışım kalır
Kuzusuz meleyen koyunlar gibi
Yanık yüreğimi yakışım kalır
Yüce dağbaşları kardır dumandır
Koklayıp sevecek haldır zamandır
Senden başka kimin varki bu yerde
Gidersen yaşamak bana haramdır
Sevip doya doya kanışım mı var
Benim senden özge yanışım mı var
Gidersen gözlerim yollarda kalır
Haber getirecek tanışım mı var
Gelince her mevsim yayla zamanı
Dağılır dağların gamlı dumanı
Savrulup dursada gönül harmanı
Ne baharım kalır ne kışım kalır
Ömrümde nihayet bulursa demim
Sonsuz ufuklarda kaybolur gemim
Deryadan deryaya durulmaz selim
Gittiğin yollarda gözyaşım kalır
Süsenler sümbüller saçını yolar
Gül açmaz bahçeler yapraklar solar
Gözlerim dört mevsim boşalır dolar
Dertli çaylar gibi akışım kalır
Kuşlar vedalaşıp yeller eserken
Gitme sarıl bana zaman var iken
Mezarım üstünde bir sarı diken
Bir de ah yazılı bir taşım kalır
Sevda oku değer paralanırım
Hasretle hicranla yaralanırım
Can Nuri dünyada yalnız kalırım
Her gece yastığı sarışım kalır
Sisler İçinde
Herkeste bir nida herkeste bin ah
Duyulmaz sesimiz sesler içinde
Bir ışık ararız doğan her sabah
Karalar içinde sisler içinde
Geçip gider günler hicranla gamla
Bazen derya olur bazen bir damla
Şiirler dökülür gelen ilhamla
Hayeller içinde düşler ıçinde
Dar sokaklar dumanlanır sislenir
Ah çekilir taş duvarlar hislenir
Yürekler ki hep acıyla beslenir
Dargınlar içinde küsler içinde
Hüsran çukuruna düşmüş gönüller
Bir yanı ah çeker, bir yanı inler
Aşkın girdabında döner de döner
Yangınlar içinde közler içinde
Güneş kaybolurken sisler çığında
İsyanlar yükselir her çığlığında
Yiğit kalkmaz bir kez yıkıldığında
Yaralar içinde kanlar içinde
Arar Gözlerim
Yüce dağbaşında bir serin yeldim
Baharı görmeden kışı getirdim
Tipi boran oldu yolum yitirdim
Bir gözü sürmeli arar gözlerim
Mutluluk isterken dertlere daldım
Her acı çekenden bir yara aldım
Sevda ocağında çırasız kaldım
Alevsiz dumansız yanar gözlerim
Ah yürek ağrısı pişirdi beni
Çıkmaz tuzaklara düşürdü beni
Dağlardan dağlara aşırdı beni
Bir yorgun kıyıda ağlar gözlerim
Gözleri sürmelim gitmiyor serde
Hasreti ufkumda bir siyah perde
Gemi nerden kalkar limanlar nerde
Bir sonsuz ummanı çağlar gözlerim
Eremedim bu dünyada maksuda
Hayal darmadağan ölüm pusuda
Bin yürek çırpınır her akan suda
Bir çeşmi pınarı kanar gözlerim
Yaprağım Şimdi
Çok susadım dostlar kalmadı suyum
Bağrı yanmış kara toprağım şimdi
Yolunu şaşırmış garip yolcuyum
Rüzgarın önünde yaprağım şimdi
Çok yoruldum dostlar yüreğim hasta
Arzuhalim kaldı gidemem dosta
Güller boyun eğmiş sümbüller yasta
Hazana uğramış bir bağım şimdi
Çok ağladım dostlar gözyaşım duman
Ah felek vermiyor ömrüme aman
Çağlayıp dursamda ben zaman zaman
Bentleri yıkılmış ırmağım şimdi
Çok üşüdüm dostlar nasıl ısınsam
Anamda yok kanadına sığınsam
Kime içim döksem, derdimi yansam
Başı karlı ıssız bir dağım şimdi
Çok kanadım dostlar yaram derindir
İncinip sızlayan gönül yerimdir
Kederler çileler dertler benimdir
Acılar toplayan bir ağım şimdi
Çok üzgünüm dostlar sevinçler nerde
Göğsüme gam indi, gözüme perde
Ecel dedikleri her dem siperde
Zulümle inleyen bir çağım şimdi
Çok yalvardım dostlar geçmedi sözüm
Anasız babasız garip öksüzüm
Dünyaya geleli yaş döker gözüm
Sellere kapılan çardağım şimdi
Çok kırıldım dostlar gönül telimden
Sevda türküleri düşmez dilimden
Can Nuri’yim kimse tutmaz elimden
Kırılıp atılan bardağım şimdi
Ağla Gönül
Yüce dağbaşına duman yürüdü
Hasret odu yüreğimi bürüdü
Garip ömrüm gurbet elde çürüdü
Ağla gönül ağlanacak zamandır
Yıkıldı yollarım önüm bend oldu
Dolandı boynuma bir kemend oldu
Bütün sevdiklerim muhannet oldu
Ağla gönül ağlanacak hal şimdi
Baykuşlar ötüyor kuru dallarda
Kırıldı kanadım yaban yollarda
Bir başıma kaldım ben buralarda
Ağla gönül ağlanacak zamandır
Yaralı ceylanım dört dağ içinde
Çırpınıp dururum bir ağ içinde
Ne güller çürüdü has bağ içinde
Ağla gönül ağlanacak gün bu gün
Ben bir Can Nuri’yim ey gülü gülşen
Hasret ateşiyle kavrulup pişen
İflah olmaz bir kez dertlere düşen
Ağla gönül ağlanacak hal şimdi
Ah Ederim
Bülbülün sedası zarı figandır
Güller boyun eğer, ben ah ederim
Bahçesi tarumar leyli zamandır
Yeller feryat eder, ben ah ederim
Yüce dağbaşları kar ile duman
Vermedi geçeyim bana bir aman
Ağlayıp gurbete düştüğüm zaman
Yollar feryat eder, ben ah ederim
Görmedim gününü bahar yazımın
Almadım methini oğul kızımın
Kırıldı çanağı dertli sazımın
Teller figan eder, ben ah ederim
Yarimin dudağı şekerdi baldı
Yanağı gül açmış bir hünsü daldı
Her pınar başında gözyaşım kaldı
Sular feryat eder, ben ah ederim
Gülüm
Her bahar gelince açarsın böyle
Bülbüller perişan elinden gülüm
Neden ah çekersin derdini söyle
Hiç anlar yokmudur dilinden gülüm
Dikenler bürümüş bağrın yoz olmuş
Bahçeler tarumar bağın bozulmuş
Esmiş hoyrat yeli başın toz olmuş
Hiç eser kalmamış halinden gülüm
Varıp viran yerde mekan kurarsın
Ne arayanın var, ne sen sorarsın
Gurbeti kendine yurt mu sanarsın
Neden ayrı düştün ilinden gülüm
Dolandım Durdum
Ne eğleşecek bir durağım oldu
Ne gönlüme göre bir yuva kurdum
Kanadı kırılmış kuşlar misali
O daldan bu dala dolandım durdum
Bir yanım borandı bir yanım tipi
Daldıkça derine kayboldu dibi
Yolunu şaşırmış çocuklar gibi
Hep seni aradım hep seni sordum
Varmayın üstüme yıllar varmayın
Toplanıp gönlümde hep ağlamayın
Nasıl dövünmeyim nasıl yanmayım
Kimsesiz kalmışım kimsesiz yurdum
Gelen Yok
Dokunma ey seher gönül teline
Türküler yolladım yare yeline
Genç yaşımda düştüm gurbet eline
Bağrım yanık, ben garibim, bilen yok
Kaç bahar geçiyor geçecek derken
Dağlara kar yağdı yazı beklerken
Çiçekler içinde bir sarı diken
Gözyaşları sel misali silen yok
Yüreğimden vurdu beni ayrılık
Can Nuri gülmüyor gülmüyor artık
Sevda kuşlarının kanadı kırık
Yıllar oldu bekliyorum gelen yok
Vaktidir Şimdi
Yine bahar geldi karlar eridi
Sılaya gitmenin vaktidir şimdi
dağlar çiçek açtı dallar yeşerdi
Tomurcuk dermenin vaktidir şimdi
Kaç sevda renklenir şu açan gülde
Kaç hasret tükenir şu yanan külde
Arzular sel olur akan gönülde
Bir güzel sevmenin vaktidir şimdi
Avunmaz bu gönül sılayı özler
Her anı yürekte bin acı gizler
Şimdi mühür gözlüm yolumu gözler
Varıpta görmenin vaktidir şimdi
Sular akıp denizlere erişir
Rüzgar eser nazlı güller devrişir
Kuşlar bile yuva yapmış sevişir
Murada ermenin vaktidir şimdi
Türküler gül açar şimdi dillerde
Badi seherlerde esen yellerde
Yükleyip hasreti gurbet ellerde
Yollara düşmenin vaktidir şimdi
Can Nuri hasrete zincir vurulmaz
Gönül kuşu havalandı yorulmaz
Bahar geldi gayrı burda durulmaz
Sevinip gülmenin vaktidir şimdi
Nuri CAN
Oy Beni
Ayrı yollar diken olsun, taş olsun
gözlerimde boran boran yaş olsun
gülmez olsun, kara bahtım yas olsun
gurbet beni, hasret beni, vay beni
uçan kuşlar gayrı burdan almasın
sığınacak gayrı bir yer kalmasın
her gece bir başka içim kanasın
yara beni, kara beni, oy beni
dağ demeden, taş demeden yürüyem
duman olam karlı dağlar bürüyem
kaderimi peşim sıra sürüyem
gidem beni, nidem beni, oy beni
dünyanın kahrından bıktım yoruldum
her gece başımı taşlara vurdum
yaprak oldum sokak sokak savruldum
hazan beni, fizan beni, ey beni
kırıldı tutmuyor kolum kanadım
duyulmuyor yürek yakan feryâdım
kara topraklara yazıldı adım
anam beni, babam beni, vay beni
dardayım ey deli gönül dardayım
garip bülbül gibi ah-u zardayım
yıllar gelip geçer, ben hep gamdayım
garip beni, yetim beni, oy beni
Can Ozan’ım söyle kime ne ettim
acılar şehrinde eriyip bittim
dertlerin içinde kaybolup gittim
gayrı bu dünyada ölü say beni
Uyandım Başıma Kar Yağmış Gönül
Bin haber gizliydi yolculuklardan
Bin ümit süslüydü tomurcuklardan
Uyuyup kalınca gül kucaklardan
Uyandım başıma kar yağmış gönül
Aşkın girdabında günaha düştün
Hasret rüzgarında bir ah’a düştün
Düştükçe derine bir daha düştün
Elinden bir tutan kalmamış gönül
Kırılan dallarda kaldı umudun
Şimşekler yüklendi özlem bulutun
Sevincin nasıldı rengi unuttun
Düşlerin hazanla sararmış gönül
Baharlar nerede yazlar nerede
Sevdalar dolusu hazlar nerede
Şarkılar türküler sazlar nerede
Her telinde bir göz ağlamış gönül
Ne bir haber gelir şimdi uzaktan
Ne ömür kurtulur düşen tuzaktan
Ufuktaki güneş kayboldu çoktan
Günlerin geceyle kararmış gönül
Bu kaçıncı sonbahar
Şu gönül bahçemde açan kıpkızıl bir gülsün
Dönderde yüzünü bir kez bu yüzüm gülsün
Bir çıkıp gelsen ah akan gözyaşımı silsen
Nasıl sevinir şu kalbim nasıl sevinir bir bilsen
Sürünür gezerim sensiz bu uzak diyarlarda
Geçip gitti seneler gelmedin bu sonbaharda
Özlenen bir diyar gibi bir vefalı yar gibi
Çiçekler açtırsan bahçeme bir serin bahar gibi
Bu kaçıncı yaz geçti kaç sonbahar bekledim
Soldu bütün yapraklar sen hala gelmedin
Elvedâ Ey Şehir Sana Elvedâ
Hoşçakal ey şehir hoşça kal şimdi
acıya, kedere, sana elvedâ
üstüme simsiyah perdeler indi
elveda ey şehir sana elvedâ
hoşçakal sevdiğim hoşça kal şimdi
yıllarca çektiğim bu yağmur dindi
gidiyorum işte bakmadan ardıma
elveda sevdiğim elveda şimdi
hoşçakal sevdiğim duramam artık
kedere boğulduğum bu şehirde
varsın ağlamasın ardımdan kimse
belki dönerim yine gün gelirde
hoşçakal karanlık geceler hoşça kal
hüzne boğulduğum şehir hoşçakal
bir daha anma beni arama
kirpiğin değmesin yarama
susku mevsimi,dil mevsimi elvedâ
hazan mevsimi, çöl mevsimi elvedâ
nazlı gelincik, gül mevsimi elvedâ
sevgiye, sevdaya,ey şehir sana elvedâ
Ardıma bakmadan gidiyorum işte
bir daha geçmeyeceğim bu sokaklardan
her köşede sessiz gözyaşımı bırakıyorum
bir odada gerçekleşmeyen düşlerimi
elvedâ ey şehir sana elvedâ
hoşçakal ey şehir hoşça kal şimdi
hoşçakal sevdiğim hoşça kal
kedere boğulduğum bu şehirde
duramam, duramam, duramam artık
Deli Dalgalar
Dalgalar dalgalar deli dalgalar
Vurun kıyılara vurun taşlara
Dostlar gitti ıssız kaldı buralar
Kim dokunur gözümdeki yaşlara
Dumanlı dumanlı dağlar arkası
Bitmiyor gönlümün gamı tasası
Dostlar gitti viran oldu buralar
Kapanmaz bir daha hasret yarası
Anılar anılar güzel anılar
Bu garip gönlüme küsen anılar
Baktığım her kıyı gözyaşım doldu
Ey sonsuz denizde yüzen anılar
Zehr ettiler çanağımda aşımı
Taştan taşa vurdum dertli başımı
Bir hasret çölünde yandım kavruldum
Kimler siler gözlerimde yaşımı
Geceler geceler uzun geceler
Hasret kurşun olur bağrımı deler
Her gece bir ateş düşer içime
Gelince uzaktan dertli nağmeler
Burcu Burcu Hasret Kokuyor Şimdi
sen gidince zara düştü bülbüller
boyun büktü kızıl güller sümbüller
yasa girdi sevda çeken gönüller
burcu-burcu hasret kokuyor şimdi.
Uçup gitti işte ardından sözler
dağlar taşlar şimdi hep seni özler
şaşkın şaşkın bakan uykusuz gözler
bulut bulut yaşlar döküyor şimdi
dağlarda çiçekler yaprak döküyor
dallarda ümitler boyun büküyor
yollara hasretin sisi çöküyor
yokluğun alev - ateş yakıyor şimdi
Hasret Damlaları
hasret damlaları düştü kalbime
içimde ne varsa küle dönderdi
sevda bahçesinde hüzünle açan
boynunu bükmüş bir güle dönderdi
günbe gün büyüyen arzular gibi
yürekteki derin sızılar gibi
vakitsiz dökülen yağmurlar gibi
akan gözyaşımı sele dönderdi
hep seni bekledim seni özledim
yıllarca içimde seni gizledim
sevda bir ıstırap bunu bilmezdim
ömrümü sahipsiz ile dönderdi
yol vermez yolumu bağlamış dağlar
gittiğin yollarda hasretim ağlar
viran oldu bahçem kavruldu bağlar
içimde ne varsa çöle dönderdi
her gece içimde bir od yakarım
oturup camlardan yola bakarım
ey benim en kutsal sevgi pınarım
hasretin gönlümü tele dönderdi
yoruldu bu gönül hep beklemekten
yoruldu yıllara kahır ekmekten
yoruldu yollara gözyaşı dökmekten
yolcusu dönmeyen yola dönderdi
başımda kederin düş kırıkları
kalbimde sevdanın kor yanıkları
Can Nuri ayrılık hıçkırıkları
elden ele gezen yele dönderdi
Sılaya Dönecek Kervan mı Kaldı
Şu gurbet ellerde perişan olduk
sılaya dönecek aman mı galdı
ölüm gelip tepemize oturdu
ecelden kaçacak zaman mı galdı
kırıldı kemanlar çalmıyor utlar
nafile avuntu boşa umutlar
üstümüzde kara kara bulutlar
dağlara çekilir duman mı galdı
ne yazımız galdı ne baharımız
ne ovamız galdı ne de dağımız
uzak ele düştü yük katarımız
sılaya dönecek kervan mı galdı
gurbette tükendi ömrümüz heyhat
merhem kar etmiyor yaralar kat kat
kimi hasta yatar kimimiz sakat
dertler sıra sıra derman mı galdı
kimi gün garipçe kimi gün hasta
kimi gün karalı kimi gün yasta
hasret kaldı gönül sılaya dosta
bize bir acıyan yanan mı galdı
bahar gelir neydim ömür kış iken
dudak gülse nolur gözler yaş iken
bağrımıza bastığımız taş iken
yüzümüze gülen canan mı galdı
bazen boran gibi bazen bir tipi
bir ömür hasretle tükendi bitti
Can Ozan geçenler seyredip gitti
halimi yazacak ozan mı galdı
Şu kırık sazımda aykırı bir teldin
Ne baharda geldin ne yazda geldin
ne yüzüme güldün ne aşkı bildin
şu kırık sazımda aykırı bir teldin
diyar diyar seni çağırdım durdum
duymadın kalbimin haykırışını
bilmedin gönlümün yalvarışını
silmedin gözümün dinmez yaşını
diyar diyar seni ağladım durdum
savurdun yellere hayallerimi
soldurdun bağımda al güllerimi
her baharın sonu hazan değil mi?
yaprak yaprak seni aradım durdum
ey benim ömrümün hasret çiçeği
ey benim gönlümün sevda gerçeği
şaşırdım yönümü, gündüz - geceyi
mevsim mevsim seni karadım durdum
Nuri CAN
Nuri CanKayıt Tarihi : 30.7.2003 03:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hasret Çiçeği isimli kitapçıktan
Murat Demir
TÜM YORUMLAR (2)