z - 2 - Hasret ve Gurbet Şiirleri (uyaklı)

Nuri Can
407

ŞİİR


97

TAKİPÇİ

z - 2 - Hasret ve Gurbet Şiirleri (uyaklı)

Boynumu Kime Bükeyim Gönül

Hazan esti gönül bağım bozuldu
sarardı yaprağım çiçeğim soldu
genç yaşımda dertler çekilmez oldu
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu yarayla nere gideyim gönül

ümit yaprağımı yel yoldu gitti
gönül bentlerime sel doldu gitti
açmadan goncalar tez soldu gitti
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu sevdayla nere gideyim gönül

yok ettim ömrümü yollara baktım
kül ettim gönlümü uğruna yaktım
bu benim kaderim bu benim bahtım
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu yarayla nere gideyim gönül

Ben ki aşk çölünde bir garip seyyah
Gülmedi talihim gülmedi eyvah
Düşünce içime her gece bir ah
boynumu kimlere bükeyim gönül
derdimi kimlere dökeyim gönül

geçen günler bir hayaldi masaldı
gönlüm bir çiçeğe takılıp kaldı
günden güne can suyumuz azaldı
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu yarayla nere gideyim gönül

bahar oldu dağlar taşlar uyandı
ölüm gelip başucuma dayandı
gönül yandı ahım yandı can yandı
boynumu kimlere bükeyim gönül
derdimi kimlere dökeyim gönül

çöl oldu önümde çaylar denizler
ne sümbülüm güler ne de nergizler
silindi sevdadan son kalan izler
boynumu kimlere bükeyim gönül
derdimi kimlere dökeyim gönül

bana ne bahardan bana ne yazdan
kavruldu yüreğim kardan ayazdan
usandım o yarin ettiği nazdan
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu sevdayla nere gideyim gönül

gözlerimde yaşlar içimde sızım
yalancı dünyada bir ben yalnızım
Can Nurí bu benim alın yazım
mihnetim kimlere edeyim gönül
bu yarayla kime gideyim gönül

Ağladım

Hasret damla damla düşünce kalbe
Yağmurla ağladım selle ağladım
Kader dedikleri vurunca darbe
boranla ağladım yelle ağladım

dostluklar yalancı dostlar yalancı
burda yabancısın orda yabancı
hüzün ülkesinde bir tek ben hancı
gelenle ağladım gidenle ağladım

yüreğimi yakan alevdi kordu
çekilmiyor hayat öyleki zordu
bülbülün çilesi bir uzun yoldu
dikenle ağladım gülle ağladım

aşk ile yitirdim doğru yönümü
bir sevdaya kurban verdim ömrümü
nere gitsem felek kesti önümü
sazımla ağladım telle ağladım

bin umutla sarılmışken yaşama
karadı hayatım döndü akşama
İster bağışla ister bağışlama
dost ile ağladım elle ağladım

Bana Yar Gerek

Ey ayrılık çalıp durma kapımı
Hasretlere dayanmıyor bu yürek
Neyleyeyim bu dünyanın malını
Bana vatan gerek bana il gerek

Bulut olup yağdım gül bahçesine
Gül olup ağladım bülbül sesine
Bilmem bu dünyanın geldim nesine
Bana sümbül gerek bana gül gerek

Esince başımda kasvet yelleri
Akar gözlerimde hasret selleri
Neylerim parayı gurbet elleri
Bana sevda gerek bana aşk gerek

Gahi bulutlarla yoldaş olurum
Gahi turnalarla haldaş olurum
Gidip gariplerle gardaş olurum
Bana yaran gerek bana yar gerek


Dilenir Olduk

Gurbet ele döndü yönümüz bizim
Yaslı gamlı geçer günümüz bizim
Dünyaya nam iken ünümüz bizim
Şimdi kapı kapı dilenir olduk

Sallandık yokluğun boş beşiginde
Koştuk diyar diyar ekmek peşinde
Aşındı ayaklar el eşiğinde
Kötü kaderlere ilenir olduk

Çalıştık durmadan hasta dermansız
Tükendi ömrümüz baharsız yarsız
Gurbetten gurbete öksüz arkasız
Yandıkça bağrımız küllenir olduk

Gülmüyor yüzümüz gönlümüz hasta
Hasret kaldık anam sılaya dosta
Güller açmaz oldu sümbüller yasta
Garip bülbül gibi dillenir olduk

Kara toprağadır bir can borcumuz
Garip ölmek asıl bizim korkumuz
Ne bir yakınımız ne de dostumuz
Kendi kendimizle söylenir olduk


İnleyen Dağlar

Başı pare pare duman bağlamış
Yağmuru boranı dinmeyen dağlar
Kimler geçmiş burdan, kimler ağlamış
Öfkeyle gazapla inleyen dağlar

Ben boynumu hangi yele bükeyim
Gözyaşımı hangi sele dökeyim
Bunca kahır yükü nasıl çekeyim
Hey benim derdimi bilmeyen dağlar

Gönül ormanıma şimşekler vurdu
Hasretin oduyla yaktı kavurdu
Elden ele yelden yele savurdu
Sevdası serimden gitmeyen dağlar

kuş olup uçacak kanadım mı var
Bir yürekten seven cananım mı var
Kimsesiz biriyim yananım mı var
Akan gözyaşımı silmeyen dağlar

Şu gönül yarama merhem mi verdin
Öksüzüm üstüme kanat mı gerdin
Yaz bahar ayında gülüm mü derdin
Feryadım figanım duymayan dağlar

Ben başımı hangi taşa çalayım
Yitirdim yönümü nasıl bulayım
Can Nuri bir ömür ağlar kalayım
Vurgunum yaramı sarmayan dağlar

Bize mi Düştü

herkes göçün almış gider sılaya
ah edip ağlamak bize mi düştü
üç günlük dünyada acılar çekip
karalar bağlamak bize mi düştü

dağlarda gülümüz arzunaz oldu
ömrümüz ne bahar nede yaz oldu
hep kışa tutulduk hep ayaz oldu
kadere darılmak bize mi düştü

yıllarca gözümüz yollarda kaldı
hasret uzadıkça ömür kısaldı
eller leylasını koynuna aldı
taşlara sarılmak bize mi düştü

bir zincir misali hep sıra sıra
baktık boş gözlerle giden yıllara
başımızı taşlara vura vura
ah edip kahrolmak bize mi düştü


Güzel Köyüm

Güzel köyüm sarı gülün nerede
Gülen kuşun gam bülbülün nerede

Süsenin sümbülün reyhanın hani
Maralın cerenin ceylanın hani

Gurbet kahrı nedir çektin mi? köyüm
Gözyaşın yollara ektin mi? köyüm

Sende ağladın mı? kimsesiz kalıp
Ben gibi kederli, ben gibi garip

Sen küsersen kime umut bağlayam
Kime derdim dökem kime ağlayam

Sende yar peşinde gezip koştun mu?
Yıldızlarla sohbet edip coştun mu?

Keklik olup dağdan dağa sektin mi?
Bir güzelin hasretini çektin mi?

Ben bir Can Nuri’yim yanık dertliyim
Yeter köyüm hasretini çektiğim

Yaralı Şimdi

Yine bahar geldi karlar eridi
Sılanın yolları aralı şimdi
Bir yanım fıratta çağlayıp durur
Bir yanım dağlarda yaralı şimdi

Gönlümü geldiğim yerde bıraktım
Fidanlar büyüttüm yelde bıraktım
Akan gözyaşımı selde bıraktım
Günlerim yas ile karalı şimdi

Hasret burgu burgu kalbimde işler
Çok uzakta kaldı gördüğüm düşler
Munzur yaylasında başlamış göçler
Kervanlar yollarda sıralı şimdi

Can Nuri yar bizi anar mı bilmem
Anıp da yüreği yanar mı bilmem
Menekşe gözleri kanar mı bilmem
Acep neyler gözüm maralı şimdi

Gurbet Türküsü

Ekmek kavgasıdır belamız bizim
Belçika isveci sılamız bizim
Yadelde perişan halımız bizim
Hollanda Fransa Alamanyası
Ah neyleyim dünya kahpe dünyası

Ne yerimiz belli, ne de yurdumuz
Çıkıp elden ele göçer dururuz
Gelecek günlerde tek umudumuz
Fransa Hollanda Alamanyası
Ah neyleyim dünya kahpe dünyası

Gözyaşımız pınarımız gölümüz
Aşk yarası hasretimiz çölümüz
Can Nuri’yim nerde kalır ölümüz
Fransa Hollanda Alamanyası
Ah neyleyim dünya kahpe dünyası

Satıldık Balam

Çıkmaz yadımızda dostun hayali
Oy bizim halimiz kimsesiz hali
Yuvasız duldasız kuşlar misali
Sınırdan sınıra atıldık balam

Kuru bir yaprağız ağaç dalında
Savrulur gideriz sam rüzgarında
Asrın kölesiyiz iş pazarında
Ülkeden ülkeye satıldık balam

Alların akların karası olduk
Oyuk oyuk hicran yarası olduk
Gurbetle sılanın arası olduk
Sürgünden sürgüne katıldık balam

Dinler yabancıdır diller yabancı
Hele hor görülmek sargısız sancı
Sıla uzaklarda gurbetse acı
Türküden türküye yakıldık balam

Büküldü belimiz düştü başımız
Ağlarız sızlarız dinmez yaşımız
Zehir – zıkkım oldu bize aşımız
Ezildik itildik kakıldık balam

Can Nuri’yim neden böyleyiz böyle
Uyanıklar eder durmadan hiyle
Kendi emeğimize eyleyip köle
Küçülen gözlerle bakıldık balam

Diner mi Bilmem

Sen ey gurbet elin garip hamalı
Kaderin yüzüne güler mi bilmem
Gözlerin yaşlıdır gönlün yaralı
Dostların yasını böler mi bilmem

Çekersin çileyi çekersin kahrı
Ünlerin garibe çıkmıştır gayrı
Anadan babadan bacıdan ayrı
Bağrında ateşin söner mi bilmem

Seninki vatanın diyarı eldir
Kalbinde acılar pınarı seldir
Ayrılık dağlarda esen bir yeldir
Bir of çekmeyinen diner mi bilmem

Arzular ümitler boynunu bükmüş
Saçların ağarmış avurdun çökmüş
Ömür bahçelerin yaprağın dökmüş
Yiten umutların döner mi bilmem

Gözünden gönlüne bütün yaş dolmuş
Her azgın yaraya bir dert baş olmuş
Yürekler katıdır sanki taş olmuş
Ağlasan bir duyan olur mu bilmem

Kara talih hiç başından gitmiyor
Ömrün bitti acıların bitmiyor
Can Nuri ağlarsın fayda etmiyor
Akan gözyaşların pınar mı bilmem

Yakışım Kalır

Gidersen ardında bakışım kalır
İpek gömleğinde nakışım kalır
Kuzusuz meleyen koyunlar gibi
Yanık yüreğimi yakışım kalır

Yüce dağbaşları kardır dumandır
Koklayıp sevecek haldır zamandır
Senden başka kimin varki bu yerde
Gidersen yaşamak bana haramdır

Sevip doya doya kanışım mı var
Benim senden özge yanışım mı var
Gidersen gözlerim yollarda kalır
Haber getirecek tanışım mı var

Gelince her mevsim yayla zamanı
Dağılır dağların gamlı dumanı
Savrulup dursada gönül harmanı
Ne baharım kalır ne kışım kalır

Ömrümde nihayet bulursa demim
Sonsuz ufuklarda kaybolur gemim
Deryadan deryaya durulmaz selim
Gittiğin yollarda gözyaşım kalır

Süsenler sümbüller saçını yolar
Gül açmaz bahçeler yapraklar solar
Gözlerim dört mevsim boşalır dolar
Dertli çaylar gibi akışım kalır

Kuşlar vedalaşıp yeller eserken
Gitme sarıl bana zaman var iken
Mezarım üstünde bir sarı diken
Bir de ah yazılı bir taşım kalır

Sevda oku değer paralanırım
Hasretle hicranla yaralanırım
Can Nuri dünyada yalnız kalırım
Her gece yastığı sarışım kalır

Sisler İçinde

Herkeste bir nida herkeste bin ah
Duyulmaz sesimiz sesler içinde
Bir ışık ararız doğan her sabah
Karalar içinde sisler içinde

Geçip gider günler hicranla gamla
Bazen derya olur bazen bir damla
Şiirler dökülür gelen ilhamla
Hayeller içinde düşler ıçinde

Dar sokaklar dumanlanır sislenir
Ah çekilir taş duvarlar hislenir
Yürekler ki hep acıyla beslenir
Dargınlar içinde küsler içinde

Hüsran çukuruna düşmüş gönüller
Bir yanı ah çeker, bir yanı inler
Aşkın girdabında döner de döner
Yangınlar içinde közler içinde

Güneş kaybolurken sisler çığında
İsyanlar yükselir her çığlığında
Yiğit kalkmaz bir kez yıkıldığında
Yaralar içinde kanlar içinde


Arar Gözlerim

Yüce dağbaşında bir serin yeldim
Baharı görmeden kışı getirdim
Tipi boran oldu yolum yitirdim
Bir gözü sürmeli arar gözlerim

Mutluluk isterken dertlere daldım
Her acı çekenden bir yara aldım
Sevda ocağında çırasız kaldım
Alevsiz dumansız yanar gözlerim

Ah yürek ağrısı pişirdi beni
Çıkmaz tuzaklara düşürdü beni
Dağlardan dağlara aşırdı beni
Bir yorgun kıyıda ağlar gözlerim

Gözleri sürmelim gitmiyor serde
Hasreti ufkumda bir siyah perde
Gemi nerden kalkar limanlar nerde
Bir sonsuz ummanı çağlar gözlerim

Eremedim bu dünyada maksuda
Hayal darmadağan ölüm pusuda
Bin yürek çırpınır her akan suda
Bir çeşmi pınarı kanar gözlerim

Yaprağım Şimdi

Çok susadım dostlar kalmadı suyum
Bağrı yanmış kara toprağım şimdi
Yolunu şaşırmış garip yolcuyum
Rüzgarın önünde yaprağım şimdi

Çok yoruldum dostlar yüreğim hasta
Arzuhalim kaldı gidemem dosta
Güller boyun eğmiş sümbüller yasta
Hazana uğramış bir bağım şimdi

Çok ağladım dostlar gözyaşım duman
Ah felek vermiyor ömrüme aman
Çağlayıp dursamda ben zaman zaman
Bentleri yıkılmış ırmağım şimdi

Çok üşüdüm dostlar nasıl ısınsam
Anamda yok kanadına sığınsam
Kime içim döksem, derdimi yansam
Başı karlı ıssız bir dağım şimdi

Çok kanadım dostlar yaram derindir
İncinip sızlayan gönül yerimdir
Kederler çileler dertler benimdir
Acılar toplayan bir ağım şimdi

Çok üzgünüm dostlar sevinçler nerde
Göğsüme gam indi, gözüme perde
Ecel dedikleri her dem siperde
Zulümle inleyen bir çağım şimdi

Çok yalvardım dostlar geçmedi sözüm
Anasız babasız garip öksüzüm
Dünyaya geleli yaş döker gözüm
Sellere kapılan çardağım şimdi

Çok kırıldım dostlar gönül telimden
Sevda türküleri düşmez dilimden
Can Nuri’yim kimse tutmaz elimden
Kırılıp atılan bardağım şimdi

Ağla Gönül

Yüce dağbaşına duman yürüdü
Hasret odu yüreğimi bürüdü
Garip ömrüm gurbet elde çürüdü
Ağla gönül ağlanacak zamandır

Yıkıldı yollarım önüm bend oldu
Dolandı boynuma bir kemend oldu
Bütün sevdiklerim muhannet oldu
Ağla gönül ağlanacak hal şimdi

Baykuşlar ötüyor kuru dallarda
Kırıldı kanadım yaban yollarda
Bir başıma kaldım ben buralarda
Ağla gönül ağlanacak zamandır

Yaralı ceylanım dört dağ içinde
Çırpınıp dururum bir ağ içinde
Ne güller çürüdü has bağ içinde
Ağla gönül ağlanacak gün bu gün

Ben bir Can Nuri’yim ey gülü gülşen
Hasret ateşiyle kavrulup pişen
İflah olmaz bir kez dertlere düşen
Ağla gönül ağlanacak hal şimdi

Ah Ederim

Bülbülün sedası zarı figandır
Güller boyun eğer, ben ah ederim
Bahçesi tarumar leyli zamandır
Yeller feryat eder, ben ah ederim

Yüce dağbaşları kar ile duman
Vermedi geçeyim bana bir aman
Ağlayıp gurbete düştüğüm zaman
Yollar feryat eder, ben ah ederim

Görmedim gününü bahar yazımın
Almadım methini oğul kızımın
Kırıldı çanağı dertli sazımın
Teller figan eder, ben ah ederim

Yarimin dudağı şekerdi baldı
Yanağı gül açmış bir hünsü daldı
Her pınar başında gözyaşım kaldı
Sular feryat eder, ben ah ederim


Gülüm

Her bahar gelince açarsın böyle
Bülbüller perişan elinden gülüm
Neden ah çekersin derdini söyle
Hiç anlar yokmudur dilinden gülüm

Dikenler bürümüş bağrın yoz olmuş
Bahçeler tarumar bağın bozulmuş
Esmiş hoyrat yeli başın toz olmuş
Hiç eser kalmamış halinden gülüm

Varıp viran yerde mekan kurarsın
Ne arayanın var, ne sen sorarsın
Gurbeti kendine yurt mu sanarsın
Neden ayrı düştün ilinden gülüm

Dolandım Durdum

Ne eğleşecek bir durağım oldu
Ne gönlüme göre bir yuva kurdum
Kanadı kırılmış kuşlar misali
O daldan bu dala dolandım durdum

Bir yanım borandı bir yanım tipi
Daldıkça derine kayboldu dibi
Yolunu şaşırmış çocuklar gibi
Hep seni aradım hep seni sordum

Varmayın üstüme yıllar varmayın
Toplanıp gönlümde hep ağlamayın
Nasıl dövünmeyim nasıl yanmayım
Kimsesiz kalmışım kimsesiz yurdum

Gelen Yok

Dokunma ey seher gönül teline
Türküler yolladım yare yeline
Genç yaşımda düştüm gurbet eline
Bağrım yanık, ben garibim, bilen yok

Kaç bahar geçiyor geçecek derken
Dağlara kar yağdı yazı beklerken
Çiçekler içinde bir sarı diken
Gözyaşları sel misali silen yok

Yüreğimden vurdu beni ayrılık
Can Nuri gülmüyor gülmüyor artık
Sevda kuşlarının kanadı kırık
Yıllar oldu bekliyorum gelen yok

Vaktidir Şimdi

Yine bahar geldi karlar eridi
Sılaya gitmenin vaktidir şimdi
dağlar çiçek açtı dallar yeşerdi
Tomurcuk dermenin vaktidir şimdi

Kaç sevda renklenir şu açan gülde
Kaç hasret tükenir şu yanan külde
Arzular sel olur akan gönülde
Bir güzel sevmenin vaktidir şimdi

Avunmaz bu gönül sılayı özler
Her anı yürekte bin acı gizler
Şimdi mühür gözlüm yolumu gözler
Varıpta görmenin vaktidir şimdi

Sular akıp denizlere erişir
Rüzgar eser nazlı güller devrişir
Kuşlar bile yuva yapmış sevişir
Murada ermenin vaktidir şimdi

Türküler gül açar şimdi dillerde
Badi seherlerde esen yellerde
Yükleyip hasreti gurbet ellerde
Yollara düşmenin vaktidir şimdi

Can Nuri hasrete zincir vurulmaz
Gönül kuşu havalandı yorulmaz
Bahar geldi gayrı burda durulmaz
Sevinip gülmenin vaktidir şimdi

Nuri CAN


Oy Beni

Ayrı yollar diken olsun, taş olsun
gözlerimde boran boran yaş olsun
gülmez olsun, kara bahtım yas olsun
gurbet beni, hasret beni, vay beni

uçan kuşlar gayrı burdan almasın
sığınacak gayrı bir yer kalmasın
her gece bir başka içim kanasın
yara beni, kara beni, oy beni

dağ demeden, taş demeden yürüyem
duman olam karlı dağlar bürüyem
kaderimi peşim sıra sürüyem
gidem beni, nidem beni, oy beni

dünyanın kahrından bıktım yoruldum
her gece başımı taşlara vurdum
yaprak oldum sokak sokak savruldum
hazan beni, fizan beni, ey beni

kırıldı tutmuyor kolum kanadım
duyulmuyor yürek yakan feryâdım
kara topraklara yazıldı adım
anam beni, babam beni, vay beni

dardayım ey deli gönül dardayım
garip bülbül gibi ah-u zardayım
yıllar gelip geçer, ben hep gamdayım
garip beni, yetim beni, oy beni

Can Ozan’ım söyle kime ne ettim
acılar şehrinde eriyip bittim
dertlerin içinde kaybolup gittim
gayrı bu dünyada ölü say beni


Uyandım Başıma Kar Yağmış Gönül

Bin haber gizliydi yolculuklardan
Bin ümit süslüydü tomurcuklardan
Uyuyup kalınca gül kucaklardan
Uyandım başıma kar yağmış gönül

Aşkın girdabında günaha düştün
Hasret rüzgarında bir ah’a düştün
Düştükçe derine bir daha düştün
Elinden bir tutan kalmamış gönül

Kırılan dallarda kaldı umudun
Şimşekler yüklendi özlem bulutun
Sevincin nasıldı rengi unuttun
Düşlerin hazanla sararmış gönül

Baharlar nerede yazlar nerede
Sevdalar dolusu hazlar nerede
Şarkılar türküler sazlar nerede
Her telinde bir göz ağlamış gönül

Ne bir haber gelir şimdi uzaktan
Ne ömür kurtulur düşen tuzaktan
Ufuktaki güneş kayboldu çoktan
Günlerin geceyle kararmış gönül

Bu kaçıncı sonbahar

Şu gönül bahçemde açan kıpkızıl bir gülsün
Dönderde yüzünü bir kez bu yüzüm gülsün

Bir çıkıp gelsen ah akan gözyaşımı silsen
Nasıl sevinir şu kalbim nasıl sevinir bir bilsen

Sürünür gezerim sensiz bu uzak diyarlarda
Geçip gitti seneler gelmedin bu sonbaharda

Özlenen bir diyar gibi bir vefalı yar gibi
Çiçekler açtırsan bahçeme bir serin bahar gibi

Bu kaçıncı yaz geçti kaç sonbahar bekledim
Soldu bütün yapraklar sen hala gelmedin


Elvedâ Ey Şehir Sana Elvedâ

Hoşçakal ey şehir hoşça kal şimdi
acıya, kedere, sana elvedâ
üstüme simsiyah perdeler indi
elveda ey şehir sana elvedâ

hoşçakal sevdiğim hoşça kal şimdi
yıllarca çektiğim bu yağmur dindi
gidiyorum işte bakmadan ardıma
elveda sevdiğim elveda şimdi

hoşçakal sevdiğim duramam artık
kedere boğulduğum bu şehirde
varsın ağlamasın ardımdan kimse
belki dönerim yine gün gelirde

hoşçakal karanlık geceler hoşça kal
hüzne boğulduğum şehir hoşçakal
bir daha anma beni arama
kirpiğin değmesin yarama

susku mevsimi,dil mevsimi elvedâ
hazan mevsimi, çöl mevsimi elvedâ
nazlı gelincik, gül mevsimi elvedâ
sevgiye, sevdaya,ey şehir sana elvedâ

Ardıma bakmadan gidiyorum işte
bir daha geçmeyeceğim bu sokaklardan
her köşede sessiz gözyaşımı bırakıyorum
bir odada gerçekleşmeyen düşlerimi
elvedâ ey şehir sana elvedâ

hoşçakal ey şehir hoşça kal şimdi
hoşçakal sevdiğim hoşça kal
kedere boğulduğum bu şehirde
duramam, duramam, duramam artık

Deli Dalgalar

Dalgalar dalgalar deli dalgalar
Vurun kıyılara vurun taşlara
Dostlar gitti ıssız kaldı buralar
Kim dokunur gözümdeki yaşlara

Dumanlı dumanlı dağlar arkası
Bitmiyor gönlümün gamı tasası
Dostlar gitti viran oldu buralar
Kapanmaz bir daha hasret yarası

Anılar anılar güzel anılar
Bu garip gönlüme küsen anılar
Baktığım her kıyı gözyaşım doldu
Ey sonsuz denizde yüzen anılar

Zehr ettiler çanağımda aşımı
Taştan taşa vurdum dertli başımı
Bir hasret çölünde yandım kavruldum
Kimler siler gözlerimde yaşımı

Geceler geceler uzun geceler
Hasret kurşun olur bağrımı deler
Her gece bir ateş düşer içime
Gelince uzaktan dertli nağmeler

Burcu Burcu Hasret Kokuyor Şimdi

sen gidince zara düştü bülbüller
boyun büktü kızıl güller sümbüller
yasa girdi sevda çeken gönüller
burcu-burcu hasret kokuyor şimdi.

Uçup gitti işte ardından sözler
dağlar taşlar şimdi hep seni özler
şaşkın şaşkın bakan uykusuz gözler
bulut bulut yaşlar döküyor şimdi

dağlarda çiçekler yaprak döküyor
dallarda ümitler boyun büküyor
yollara hasretin sisi çöküyor
yokluğun alev - ateş yakıyor şimdi

Hasret Damlaları

hasret damlaları düştü kalbime
içimde ne varsa küle dönderdi
sevda bahçesinde hüzünle açan
boynunu bükmüş bir güle dönderdi

günbe gün büyüyen arzular gibi
yürekteki derin sızılar gibi
vakitsiz dökülen yağmurlar gibi
akan gözyaşımı sele dönderdi

hep seni bekledim seni özledim
yıllarca içimde seni gizledim
sevda bir ıstırap bunu bilmezdim
ömrümü sahipsiz ile dönderdi

yol vermez yolumu bağlamış dağlar
gittiğin yollarda hasretim ağlar
viran oldu bahçem kavruldu bağlar
içimde ne varsa çöle dönderdi

her gece içimde bir od yakarım
oturup camlardan yola bakarım
ey benim en kutsal sevgi pınarım
hasretin gönlümü tele dönderdi

yoruldu bu gönül hep beklemekten
yoruldu yıllara kahır ekmekten
yoruldu yollara gözyaşı dökmekten
yolcusu dönmeyen yola dönderdi

başımda kederin düş kırıkları
kalbimde sevdanın kor yanıkları
Can Nuri ayrılık hıçkırıkları
elden ele gezen yele dönderdi

Sılaya Dönecek Kervan mı Kaldı

Şu gurbet ellerde perişan olduk
sılaya dönecek aman mı galdı
ölüm gelip tepemize oturdu
ecelden kaçacak zaman mı galdı

kırıldı kemanlar çalmıyor utlar
nafile avuntu boşa umutlar
üstümüzde kara kara bulutlar
dağlara çekilir duman mı galdı

ne yazımız galdı ne baharımız
ne ovamız galdı ne de dağımız
uzak ele düştü yük katarımız
sılaya dönecek kervan mı galdı

gurbette tükendi ömrümüz heyhat
merhem kar etmiyor yaralar kat kat
kimi hasta yatar kimimiz sakat
dertler sıra sıra derman mı galdı

kimi gün garipçe kimi gün hasta
kimi gün karalı kimi gün yasta
hasret kaldı gönül sılaya dosta
bize bir acıyan yanan mı galdı

bahar gelir neydim ömür kış iken
dudak gülse nolur gözler yaş iken
bağrımıza bastığımız taş iken
yüzümüze gülen canan mı galdı

bazen boran gibi bazen bir tipi
bir ömür hasretle tükendi bitti
Can Ozan geçenler seyredip gitti
halimi yazacak ozan mı galdı


Şu kırık sazımda aykırı bir teldin

Ne baharda geldin ne yazda geldin
ne yüzüme güldün ne aşkı bildin
şu kırık sazımda aykırı bir teldin
diyar diyar seni çağırdım durdum

duymadın kalbimin haykırışını
bilmedin gönlümün yalvarışını
silmedin gözümün dinmez yaşını
diyar diyar seni ağladım durdum

savurdun yellere hayallerimi
soldurdun bağımda al güllerimi
her baharın sonu hazan değil mi?
yaprak yaprak seni aradım durdum

ey benim ömrümün hasret çiçeği
ey benim gönlümün sevda gerçeği
şaşırdım yönümü, gündüz - geceyi
mevsim mevsim seni karadım durdum

Nuri CAN

Nuri Can
Kayıt Tarihi : 30.7.2003 03:01:00
Hikayesi:


Hasret Çiçeği isimli kitapçıktan

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Murat Demir
    Murat Demir

    Çok güzel,başarılar.
    Murat Demir

    Cevap Yaz
  • Muammer Çelik
    Muammer Çelik

    Baglama yada divan sazi ile Neset Ertas tarzinda bozlak havasi ile dinlemek vardi simdi

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Nuri Can